İhtilal Çiçekleri


Mehmet Doğar, son romanına “İhtilal Çiçekleri” (Yıldızlar Yayıncılık / Ankara)adını verdi. 12 Eylülü anlatan romanın kapağına “siyasi roman” diye yazmış. 12 Eylülü anlatan bir roman artık siyasi bir roman olmaz bence, olsa olsa tarihi bir roman olur. O dönemlere ait kavgalar, siyasi çekişmeler, cinayetler, sokaklarda, evlerde, kahvehanelerde insanların taranması, toplu ölümler hep mazide kaldı ve umarım maziden hortlayıp bir daha çıkmaz.
12 Eylülde biz iki yanlıştan bir doğru çıkarmaya çalıştık. 12 Eylül öncesinin savunulacak hiçbir yanı yok. Ciddi bir terörün hüküm sürdüğü hadiselere gençlik hareketi olarak bakamayız. Mehmet Doğar, dönemin çelişkilerini dile getirirken gençlerin nasıl aldatıldıklarına işaret ediyor ve gençlik hareketinin içine sızan bazı kimselerin bulunduğunu anlatıyor.

Öyle ya toplum ciddi bir şekilde gerilmişti. Toplumun kutuplaşması için siyaset kurumu üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Bunu fırsat bilen birileri gençlerin ellerine silahları tutuşturdu ama kendileri de, yani o gizli adamlar, profesyonelce cinayetler işlemekten geri durmadılar. Toplumu, kinin ve öfkenin içinde boğdular adeta.
Acaba ihtilal çiçekleri, önceden açan öfke ve nefret çiçeklerinin kendisi olmasın? İhtilal çiçekleri, rengi kırmızıya bulanmış kan çiçekleri olmasın?
Yazar, 12 Eylüle çiçekler açtırmış, belki kendince haklı sebepleri vardır. Ülkede kanın durması, terörün anında kesilmesi önemli bir olaydır. Şartların olgunlaşmasını beklemek de kanın durması kadar önemlidir bence.
12 Eylül öncesinin kanlı bilançocu bitmişti ama şimdi başka bilançolar çıkıyordu karşımıza. 12 Eylül sonrası sekiz yıl, on yıl süren davalar adeta suçlu suçsuz herkese bedel ödetiyordu. Ayrıca davalarda yer alan ifadelerin türlü işkencelerle alındığı ortaya çıktığında neyin doğru neyin yanlış olduğu şüphesi bugün dahi ortaya çıkamamış gerçeklerin varlığını gösteriyor.
Mehmet Doğar, romanının son bölümlerinde roman tekniğinden iyice ayrılıyor. 12 Eylülü masaya yatıran bir araştırmacı ya da bir gazeteci hüviyetine bürünüyor. Bunu ciddi bir roman kusuru kabul etmek zorundayız.
Kitabın bu son bölümü, 12 Eylül Darbesinin bugün sorgulanan bölümü ile ilgili gözüküyor ve olay örgüsü romanda işlemiyor artık. Bol bol bilgi akışı ve analizler yapılmaya çalışılıyor. Kitabın bir bölümünde 12 Eylülün bilançosu da çıkarılmış. Oldukça vahim gözüken bir bilanço bu:
TBMM kapatıldı, anayasa ortadan kaldırıldı, siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu ve mallarına el konuldu.
650 bin kişi gözaltına alındı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi.
517 kişiye idam cezası verildi.
Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1’i Asala militanı).
İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi.
71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
98 bin 404 kişi “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı.
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
30 bin kişi “siyasi mülteci” olarak yurtdışına gitti.
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi.
937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı.
23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
31 gazeteci cezaevine girdi.
300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi “kaçarken” vuruldu.
95 kişi “çatışmada” öldü.
73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi.
43 kişinin “intihar ettiği” bildirildi.
Dedim ya iki yanlıştan bir doğru çıkmıyor. 12 Eylül öncesi yapılan yanlışlar, 12 Eylül sonrası yapılanlarla telafi edilemiyor. Ortada bir doğru değil, iki yanlış var.
Gelelim yazarımıza… Roman türüyle başlayan bir kitabın, gazete analizlerine dönüştürülerek bitirilmesi doğru bir yaklaşım değil. İhtilal Çiçekleri, çok aceleye getirilmiş bir kitap olmuş. Keşke yazarımız roman kurgusundan hiç ayrılmasaydı.

Yorumlar