Sihirli Mini Etekler


Genel müdürün sekreteri, her zamanki rahatlığı içinde masasında telefonlara cevap verirken “Genel Müdürüm meşguller, şu anda telefon bağlayamam” diyerek telefonu büyük bir keyifle kapatıyordu. Sonra aynasını çıkarıp yeni boyattığı sarı saçlarına baktı. Güzelliği yine zirveye vurmuştu, bu saç biçimi ona ne kadar yakışmıştı. Genel müdürü bile sabah fark etmiş ve “Kııızzz, bu ne güzellik böyle!” dememiş miydi? Ama bu güzelliği çekemeyenler de vardı. Vardı ama onlara ancak çatlayıp patlamak düşerdi. Aynaya bakan güzeli rüyasından daire başkanlarından birinin sözleri uyandırdı.
-Sevgi Hanım, genel müdürüm yerinde mi?
Sekreter:
-Şey, Şükrü Bey, yerindeler ama, şey doğrusu, sizi odasına alamam.
Şükrü Bey:
- İçeride misafir mi var? Bak bu da önemli, genel müdürle görüşmem lazım.
Sekreter, gizli bir şey söyler gibi Şükrü Bey’e yaklaştı ve:
-Yaa Şükrü Beyciğim, misafir falan yok. İşe yeni alınan bayan var ya… İşte içeride o var. İki saat oldu çıkmıyor ki çıksın.
Şükrü Bey, ağzının dolusunca şaşırdı:
-Haydaaaaaa…… Yine mi o kadın yahu… Genel müdürüm bir haftadır mesaisini bu bayana harcıyor, daha işe yeni girmiş birisiyle bir haftadır ne konuşuyor olabilir ki…
Sekreter:
-Vallahi ben de bilmiyorum Şükrü Beyciğim, ne telefon bağlatıyor, ne de personelin girişine izin var.
Şükrü Bey, bu kez daha makul şaşırdı:
-Allah Allah…
Biraz durakladı ve düşündükten sonra:
-Ben içeri gireceğim.
Sekreter, iki elini açarak kapıya kol kanat gerdi:
-Olmaz, olamaz… Bana azar işittireceksiniz. Genel müdürümün talimatı kesindir.
Şükrü Bey, biraz daha sakindi.
-Sevgi Hanım, oturun lütfen şuraya… Size bir şey soracağım.
Sevgi Hanım, önemli bir vazifeyi almış gibi kırıta kırıta masasına kuruldu ve bacak bacak üstüne atıp:
-Buyrun Şükrü Beyciğim sorun bakalım dedi.
-Bu yeni giren bayanın bir haftadır, akşam geç saatlere kadar genel müdürle mesaiye kaldığı söyleniyor, bu doğru mudur?
Sevgi Hanım, şuh bir gülüşle karşıladı soruyu ve elleriyle sarı saçlarını şöyle bir havalandırdı:
-Şükrü Beyciğim, genel müdürümüz yeni işe girmiş olan personeline elinden gelen yardımı yapıyor, bunda ne sakınca olabilir ki…
Şükrü Bey:
-Doğruymuş demek… Ne sakıncası olacak Sevgi Hanım, yok tabii ki… Lakin bu kurumda o işi yapacak dünya kadar adam var. Genel müdür mesaisini niye böyle bir işe harcıyor ki…
Sevgi Hanım, cevap vermedi. Soruyu duymamış gibi yaptı.
Şükrü Bey, kendi kendisiyle konuşuyormuş gibiydi:
-Bir haftadır genel müdürü görmeye çalışıyorum göremiyorum, bu adama ne oldu böyle yahu. Anlamıyorum ki…
Şükrü Bey, elindeki dosyaya baktı. Sayfaları rastgele çevirdi, biraz daha kurcaladı:
-Şu dosyayı iki gün içinde yetiştirmemi söylemişti. Aradan bir hafta geçti, hala arayıp sormuyor. Onu da geçtim, aynı kurumun içindeyiz ama kendisine ulaşamıyorum. Yok yok bu adama bir şeyler oldu. Sevgi Hanım, genel müdür hastalandı mı?
Sevgi Hanım, bu sözü duyar duymaz abartılı bir şekilde masaya işaret parmağıyla vurmaya başladı.
-Allah korusun, Allah korusun. Genel müdürümüz turp gibidir Şükrü Bey, ağzınızdan yel alsın.
Şükrü Bey:
-Sakin olun Sevgi Hanım, niyetimiz kötü değildir. Sadece bir soru sordum.
O sırada kapı açıldı. Genel müdür, sanki uzaklardan gelen çok önemli misafirlerine yaptığı gibi kapıyı açmış ve yeni gelen bayan personeli uğurluyordu. Yeni gelen bayanın üzerinde göğüs dekoltesi fazlaca cömert bir gömlek ve oldukça kısa bir mini eteği vardı. İncecik bir kızdı ve Türkçeyi tatlandıra tatlandıra bal şerbeti kıvamında konuşuyordu.
-Ay genel müdürüüüüm, çok tatlısınız, çok şeker insansınız.
Genel müdür:
-Jale Hanımcığım, lütfen soracaklarını bana sor, başka kimseye sormana gerek yok. Kırılırım valla…
Şeker kız Candy tadındaki Jale Hanım, genel müdürünün çenesinin altına girmiş, adeta ağzının içine düşecekken, başka bir odaya geçtiklerini ve o odada da başkalarının olduğunu fark etti:
-Aslında soracaklarım bitmemişti ama sizin vaktinizi çok aldım.
Genel müdür:
-Tamam sizin odanıza geçelim, zaten şuracıkta oda verdim size. Orada devam ederiz dedi.
Birlikte sekerek, kelebekler misali uçarak Jale Hanım için verilen genel müdürün odasının yanındaki odaya geçtiler.
Genel müdür, Şükrü Beyi fark etmemişti bile. Sihirli mini eteğin peşisıra kelebekler gibi uçup gitmişti. Şükrü Beyin ağzı açık kalmış ve gözlerine inanamamıştı. Bu manzarayı gören Sevgi Hanım da Şükrü Beye bir şeyler söylemek istiyordu ama söyleyecek söz bulamıyordu.
Şükrü Bey, açık kapıyı süzmüştü. Aslında kapıyı falan gördüğü yoktu, dalıp gitmişti. Bir ara mırıldandı:
-Büyü yapmışlar, kesin büyü yapmışlar dedi.
Şükrü Bey, dışarı çıkarken sekreter şaşkın şaşkın onu izledi. Şükrü Bey, koridorda ilerlerken karşıdan gelen Hasan Bey’i fark etti ama konuşamadı. Hasan Bey ise onun önüne dikilivermişti:
-Şükrü Bey azizim, genel müdür, yeni gelen bayanın odasındaymış, oraya girdim. Bir şey söyleyecektim ki genel müdür, “sonra anlatırsınız” deyip beni odadan kovdu adeta. Ne diyorsunuz bu işe?
Şükrü Bey, gülümsedi.
-Ben de bir şey diyecek hal olduğunu mu sanıyorsunuz?
Hasan Bey:
-Azizim, bu işe birlikte çare bulalım. Bir haftadır bu bayanla görüşme yapması doğru değil. Sonra genel müdürlük katında oda vermiş. Yahu bu ne biçim personel ki genel müdürün odasının yanında oda veriliyor kendisine.
Şükrü Bey:
-Ben kendimi hala toplayamadım, gel benim odaya gidelim. Orada konuşuruz.
Hasan Bey, Şükrü Bey’in koluna girdi ve iki yüksek yönetici dertleşerek yürüdüler.
Hasan Bey:
-Azizim, devletin kurumunda böyle giyim olur mu? Bu bayan mini etek giymiş ve genel müdürün karşısına oturmuş. Mini etek iyice yukarı sıyrılınca tövbe tövbe… Genel müdürün de sanki bütün vidalar gevşemiş, sanki ağzının içine girecekmiş gibi oturuyor ve kendinden geçiyor. Bu adama ne oldu azizim? Böyle bir adam değildi. (Sonra düşündü) Aslında böyle biriydi de biz mi bilmiyorduk yoksa.
Şükrü Bey, Hasan Bey’in sırtına dokundu:
-Boş ver şimdi bunları… Genel müdürü bir şekilde işinin başına döndürmeliyiz.
Hasan Bey:
-Peki nasıl?
Şükrü Bey:
-Ben buldum galiba…
Birlikte bir odaya yöneldiler. Burası Aysun Hanımın odasıydı. Endişelerini Aysun Hanıma anlattılar ve ondan bu yeni gelen Jale Hanımla konuşmasını istediler. Amaçları Jale Hanımı uyarıp genel müdürden uzak durmasını sağlamaktı.
Öğle yemeğinde Aysun Hanım vazifesini yapıp Jale Hanımın masasına oturdu, havadan sudan hanım hanıma sohbeti başlattı:
-Nasılsın canım, alıştın mı yeni işine.
-Alıştım sayılır Aysun Hanım, burada sağ olsunlar genel müdürüm çok ilgi gösteriyor. Başarılı olmam için çok uğraş veriyor.
Aysun Hanım, tok sözlü biriydi:
-Ayol, burası yılların kurumu… Oturmuş bir yapı var. Sen ne iş yapacaksın ki başarılı olman için genel müdür bu kadar uğraş veriyor?
Jale Hanım, bu tok sözlülüğe şaşırmıştı ama bir taraftan da övünmenin zamanı gelmişti.
-Genel müdürüm söz verdi, ben müdür olarak göreve başlıyorum.
Aysun Hanım, elini çenesine attı:
-Kızım bir haftalık memurdan müdür olur mu? Burada yıllardır bu işte çalışan insanlar var. Sonra sen böyle bir işte çalışmadın ki…
Jale, büyük bir gururla çevresine baktı.
-Genel müdürüm bana güveniyor ve başarılı olacağıma inanıyor, yetmez mi?
Aysun Hanım, başını salladı.
-Sen yeterliliği almışsın aferin kız. Bunu nasıl başardın? Bildiğin kadarıyla akraba değilsiniz değil mi?
-Hayır değiliz ama genel müdürüm sanki bir baba gibi benim için. Bana baba şefkati gösteriyor. Çok şeker bir adam.
Aysun Hanım:
-O yüzden mi bir haftadır saatlerce görüşüyorsunuz?
-Ay bunda ne var abla?... Genel müdürüm işin bütün ayrıntılarını bizzat kendisi anlatıyor bana.
Aysun Hanım:
-Kızım aklını başına al. Bu kurumda böyle bir şey görülmedi. Genel müdürlerin mesailerini harcayacakları önemli işleri olur. Adama ne yaptıysan yapmışın işte. Bir an önce adamı rahat bıraksan iyi olur. Bir haftadır senin dışında kimseyle görüşmüyor.
Jale pişkin pişkin güldü ve gururla konuştu:
-Çekemiyorsunuz değil mi dedi.
Aysun hanımın bu pişkinliğe bırakacağı pabuç yoktu:
-Kızım, ayrıca giyimine dikkat et. Burası devletin kurumu. Buraya mini etekle gelme. Bir de yırtmaç falan her yerin gözüküyor.
Aysun Hanım, masaya doğru genel müdürün geldiğini ve son sözlerini duyduğunu fark etmemişti.
Genel müdür:
-Aysuuuuun, ağzına biber sürerim senin. Kızcağıza neler söylüyorsun. Haydi şimdi kalk masadan da bizi yalnız bırak demişti demesine ama Aysun Hanımın başından kaynar sular dökülmüştü. Genel müdürün kendisini küçük düşürmesini hazmedememişti. İnanılacak gibi değildi. Adam büyülenmiş olmalıydı. Bu sözler başka nasıl izah edilebilirdi.
Aysun Hanım, Hasan ve Şükrü Beylerin masasının yanında durdu. Olanı biteni anlattıktan sonra:
-Beni bir daha bu işe bulaştırmayın olmaz mı dedi.
Yemek yemeden çıktı gitti.
İki arkadaş yemek masasında donmuş bir vaziyette oturup kalmışlardı. Şimdi ne olacaktı?
Hasan Bey:
-En iyisi genel müdür yardımcısını devreye sokmak dedi.
Şükrü Bey, ümitsizdi:
-Canım bilmez misin, yalakanın tekidir o. Genel müdür ne derse ağzının içine bakar. Genel müdürü siyaha beyaz desin, o da yemin içer ki vallahi beyaz diye. Ondan bir iş çıkmaz.
Hasan Bey:
-Başka çare yok. Bu işi bana bırak, gerekeni ben yaparım dedi.
Hasan Bey, genel müdür yardımcısına durumu anlatmıştı ama Şükrü Bey’in dediği gibi aldırışsızlık hat safhadaydı ve ilgisizce dinlemişti Hasan Bey’i. Jale Hanıma verilecek müdürlük konusunu o da bilmiyordu ve bu işe sıcak bakmayacağını Hasan Bey’e hissettirdi.
Hasan Bey, bir umut deyip ayrıldı odadan.

Nihayet daire amirleri ile yapılacak olan toplantının günü gelmişti. Bütün daire amirleri toplantıya ilk kez belki de bu kadar memnun olmuşlardı. Genel müdür odaya girince hepsi de ayağa kalkmıştı ama bu kez yine dillerini yutmak üzereydiler. Çünkü genel müdür odaya Jale Hanımla birlikte girmişti. Jale Hanımın üzerinde askılı bir badi vardı ve göğüsleri ortada gibiydi. Yine sihirli mini etekleriyle inanılmaz bir dekolte sergiliyordu ve genel müdürün yanına oturmuştu.
Genel müdür daire amirlerinin şaşkın bakışları arasında Jale Hanımın sandalyesini çekerek onu oturtmuştu ve kendi sandalyesine otururken bir İngiliz asilzadesinin havasını taşıyordu. İngilizce bilmediği halde İngilizlerin aksanına benzetmeye çalıştığı Türkçesiyle konuşmaya başlayacaktı ki şaşkın şaşkın bakan yüzleri fark etti. Daire amirleri “pes doğrusu” der gibi bakıyorlardı.
Genel müdür ukala ukala espri yaptı:
-Ne bakıyorsunuz ayol, hiç mi güzel bir kız görmediniz?
Kimseleri güldürmeyen bu espri, tam tersine salonun havasını biraz daha soğuttu. Genel müdür, peşin peşin sürdürdü konuşmasını:
-Jale Hanımı müdür olarak atadım, haberiniz olsun, dedi. Sonra genel müdür yardımcına dönerek:
-Sence de en uygunu Jale Hanım değil mi Serooolll, diye sordu.
Serol, adeta yerinden fırlayacakmış gibi irkildikten sonra:
-Evet genel müdürüm, Jale Hanım biçilmiş kaftan, ben kararınızı çok olumlu buldum dedi.
Salondakiler, tiyatro gösterisine gitmiş seyirciler gibi oyunu izliyorlar ama gördüklerinden hoşnut olamıyorlardı.
Hasan Bey’in sesi salonun havasında çakan ilk şimşekti ve gök gürültüsü gibi yankılandı:
-Ben aynı fikirde değilim dedi Hasan Bey… Aynı birimde ben yıllardır üst yönetici olarak çalışıyorum. Eğer bir müdürlük makamı tahsis edilmiş ve makam doldurulacaksa buraya benim atanmam uygun olurdu. Daha bir hafta on gün önce göreve başlamış ve bu alanda hiçbir tecrübesi olmayan birine böyle bir görev verilemez, verilmemeliydi dedi.
Genel müdür şaşkınlığını atıp konuştu:
-Bak Hasan, senin tahsilin üniversite mezunudur, Jale hanım yüksek lisansını yapmış. Bunu bilmiyordun değil mi?
Hasan Bey, hazırlıklıydı:
-Efendim, Jale Hanımın yüksek lisans eğitiminin şu anda görev yaptığı alanla bir ilgisi yoktur. Bense kendi alanımla ilgili 20 yıllık bir uzman kişiyim. Buradaki arkadaşlarım bilirler ki benim kadar alanına ve işine vakıf bu ülkede birkaç kişi sayılabilir, bu kurumda da tek kişiyim.
Genel müdür pişkin adamdı:
-Uzatma istersen dedi. Jale Hanıma yardımcı olacaksın. Tecrübelerini ona aktaracaksın. Senden bunu istiyorum dedi.
Tartışmayı başlamadan bitiren genel müdür, diğer gündem maddelerini de ele almadan toplantıyı Hızır hızıyla bitirip sihirli mini eteklerin peşi sıra gitti. Herkes çok iyi anladı ki artık önlerinde ciddi bir engel vardı. Sihirli mini etekler…

Yorumlar