BİZ YAPAMADIK SİZ YAPIN ÇOCUKLAR!


Hepimiz de aynı hatayı yapıyoruz aslında... Çocuklarımızın gençlerimizin huzuruna çıktık mı, başlıyoruz nutuk atmaya. Konu da hiç değişmiyor. Efendim, biz bu ülkeyi fazla kalkındıramadık, siz  kalkındırın! Biz krizlerle ülkeyi bu hale getirdik ama siz getirmeyin. Biz yabancı dil öğrenemedik ama siz öğrenin. Biz eğitimi, turizmi, şehirleşmeyi çağın gerisinde bıraktık, siz çağı yakalayın. Kısaca sözlerimiz aşağı yukarı hep böyle... Biz yapamadık siz yapın edebiyatı...
Aslında bu nutukları atarken tümüyle haksız değiliz. Bize sunulan imkanların kıtlığından yakındığımız içindir her şey. Lakin birileri köye doğru olan gelişmeyi, kente doğru çevirmişse, “Köykent” dedikleri projeyi gerçekleştirip büyük şehirleri koskoca bir köy haline getirmişlerse (!), Anayasanın bütün Türk vatandaşlarının eşit haklara sahip olduğu ilkesini bir yana bırakıp herkes “imtiyazlı” olmak sevdasına düşmüşse, köy enstitüleri, halk evleri kapatılmışsa, köy okulları öğretmensiz kalmışsa, köyler doktorsuz hemşiresiz kalmışsa, bir yağma ve talan anlayışı her tarafta hakim olmuşsa, bütün bunlardan sonra biz yapamadık siz yapın çocuklar demek de haksız mıyız?

Peki Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları neyi temsil ediyorlardı? Onlar biz yapamadık, siz yapın mı diyorlardı; yoksa yaptıklarımıza bakın, örnek alın mı diyorlardı. Milli Mücadeleyi bu kadar yokluk ve sıkıntı içinde başarmadılar mı? Ellerindeki birkaç kuruşla yaptıkları reformlar, inkılaplar ile yeni ve çağdaş bir Türkiye’nin ilk harçlarını atmadılar mı? Şu ülkede dişe dokunur ne varsa hala onların temelini attıkları kurumlar değil mi?
Biz ise hem onların yolundan gittiğimizi söylüyoruz ama hem onların kurdukları müesseselere, kavramlara, ideallere sahip çıkmıyoruz; hem de üretmiyoruz, çocuklarımıza dünyanın borç yükünü devredip onların bu durumdan bizi kurtarmaları gerektiğini beyan ediyoruz. Ne garip...
Bence çocuklara böyle şeyler söylemek yanlış... Kendi eline sigarayı veya içkiyi alıp “ben içiyorum ama sen içme” diye öğüt veren aile büyüğünün düştüğü garipliklere benziyor. Eğer bir parça bu millete, Ulu Önder Atatürk’e ve çocuklarımıza saygımız sevgimiz varsa, Türk çocuklarını ve Türk ailelerini bu yokluktan kurtaracak çareler aranmalıdır. Bunu yapmayıp da “biz sizi aç bıraktık ama siz ilerde kimseyi aç bırakmayın, siz bize benzemeyin” deme gafletine düşmek neye yarar?
Yani aslında biz, yapmadıklarımızı, eksiklerimizi, yanlışlarımızı çocuklarımızın kapatmasını bekliyoruz. Yazık bize, yazık!

Yorumlar