Boğazına Düşsün Ham Çökelek

S.Burhanettin AKBAŞ
Develi’de Selim Özlen gün görmüş, hoş sohbet bir insan. Yanında saatlerce kalsanız vaktin nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Öylesine güzel fıkralarla, eski hikayelerle yüklü ki bu kadar şeyi bilmesi ve engin bir halk kültürüne sahip olması insanı şaşırtıyor. En önemlisi de üslubundaki tatlılık... Onun anlattığı şeyleri aynı lezzette bir başkasının anlatması da oldukça zor.
Selim Bey’e göre Eski Develililere “Çökelikçiler” denirmiş.

BİR ÇÖKELİK HİKAYESİ

Develi pazarında bir araya geldiğimiz Selim Bey, tesadüfen yanında durduğumuz çökelekçilerden esinlenerek bize bir çökelek hikayesi anlattı:
Develi’de Müsellim Ağa, Kayseri’ye geldiğinde Vali Bey sormuş:
-Müsellim Ağa, Develi’de bugünlerde turfanda olarak ne çıktı?
Müsellim Ağa cevaplamış:
-Kardan arı, lezzetten beri, bazen yerken katlığı vuku bulan, Çökelik denilen zat-ı muhterem çıktı efendim.

BİZDEN BİLİRLER

Develilinin biri, bağ işliyormuş. Anası da öğle yemeği için azığına çökelik sokumu koymuş.
Öğle olunca adam azığını çıkarmış ve iştahla çökeliğini yemeye başlamış. Bu sırada iki şeytan da adamın bağındaymış.
Şeytanlar, adamın iştahla çökelik yediğine bakarken biri demiş ki diğer şeytana:
-Kalk gidelim, şimdi çökelik yerken ölür gider de ölümünü bizden bilirler.

AGOP’UN DÜĞÜNÜNÜ YAPMADAN GELMEYİN

Selim Bey, bu kez de eskilere ait bir hatırayı o tatlı üslubuyla aktarıyor:
1917 yılında Develi Ermenileri Bolşevik ihtilalinden sonra akın akın Rusya’ya göç etmişler.
Malum Rusya’da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kurulmuş. Herkesin bildiği bolşevik ihtilali Rusya’da gerçekleşmiş. O yıllarda Develi’de oturan açıkgöz Ermeniler, oradan yer kapayım diye Rusya’ya akın akın göç etmişler.
Bilindiği gibi ihtilal ve sonrası ora Anadolu gibi hür ve serbest olmayan bir yer.
Develi Ermenileri Rusya’ya varınca çok baskılı bir uygulamayla karşılaşırlar. Bunları domuz ahırlarına, pancar tarlalarına sürmüşler. Çalışma yoğun, baskı çok, hürriyet yok.
Gittiklerine çok pişman olan Ermeniler, Develi’de kalan Ermenileri Rusya’ya gelmemeleri için uyarmak istemişler. Ama dedik ya baskı var. Mektuplar sansürden geçiyor. Sistemi kötüleyenlere ağır ceza var. Mektupla alenen gelmeyin diyemiyorlar. Ama Develi’ye mutlaka bir haber ulaştırmaları gerekiyor. Düşünmüşler taşınmışlar, aralarından biri şöyle bir akıl vermiş ve bu aklı mektuba dökmüşler:
Mektup şöyle:
“Aman ha aman Hacı Nişan,
Burası güllük gülistanlık bir memleket. Biz burada çok iyiyiz. Buraya gelmek istiyorsunuz, yalnız Agop’un düğününü yapmadan gelmeyin.”
Agop daha bebek, beşikte belleniyormuş.
Lafın kısası “hiç gelmeyin” mesajını böylece şifreli bir şekilde ulaştırmışlar.
ÜÇ BAYRAM İKİ HARMAN
Geçmiş zaman içerisinde Develi’nin Fıraktin köyünde Göğ Cuma’nın oğlu Yusuf Çavuş adında nüktedan bir zat varmış.
Bir gün Fıraktin Köyü muhtarı Göğ Cuma’nın oğlu Yusuf Çavuş kendi muhtarlığı döneminde bir kız kaçırma olayı olur. Yusuf Çavuş, bu kız kaçırma olayında yanlış evrak düzenlemekten mahkemeye düşer.
Develi’nin eski adliyesinde kız kaçırma olayından dolayı yargılanır. Uzun yargılama süresinden sonra son celseye gelinir ve Yusuf Çavuş hapis cezasına çarptırılır.
Yargılama sonucunda 1,5 yıl ceza almıştır.
Mahkeme çıkışında ahbapları Yusuf Çavuş’a sorarlar:
-Mahkeme neticesi ne oldu, kaç gün ceza aldın?
Yusuf Çavuş kendine has üslubuyla cevaplamış ahbaplarını:
-Arkadaşlar, önemli bir şey yok! Üç bayram, iki harman gün aldım!

Yorumlar