Kayseri Basını ve birkaç küçük hatıra

Veli Ağabeyi (Altınkaya) Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığına seçilmesinden dolayı kutluyor ve yönetime seçilen arkadaşları ile birlikte başarılı olmalarını canı gönülden diliyorum.
Veli Ağabeyle tanışmamın ilginç bir hikayesi var, onu nakletmek isterim sizlere.
Bünyan Kültürü dergisinin sayılarından birini bastırmak için matbaada uğraşıyorum. O zamanlar dergi işleri anormal zahmetli işler ve çok yoruluyorum. O sırada matbaaya biri girdi ve dediler ki:
-Veli Bey, hocamı tanıyor musun?
-Hayır dedi ve elini uzattı.
Ben kendimi tanıttım ve sonra
-Siz ne iş yapıyorsunuz dedim.
Bana:
-Ben Merkez Valisiyim dedi. Şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilemedim önce.
-Ben de bir dergi çıkarıyorum, yayınlanınca buradan alabilirsiniz dedi. Yıl 1994 ya da 1995 ve olay Şapçıların matbaasında geçiyor.
Sonra Veli Bey bana:
-Hocam işiniz gücünüz yok mu bu dergi işleriyle uğraşıyorsunuz, vatanı milleti kurtarmak üstünüze vazife mi dedi.
Ben yine şaşırdım.
-Bünyan önemli bir yer... Kültürümüzü mutlaka yazıya aktarmalıyız vs. gibi şeyler anlatıyorum. Sonra o elini uzattı:
-Peki Hocam Allah işinizi gücünüzü rast getirsin dedi ve matbaadan ayrıldı. Ben hâlâ şaşkındım. Veli Ağabey gidince, oradan birileri açıkladı:
-Veli Bey'in üslubu böyledir hocam, aslında yaptığınız işi takdir etti. Bunca öğretmen arasında sizin dişinizden
tırnağınızdan artırıp dergi çıkarmanızı önemli gördü dediler.
Ben de:
-Veli Bey merkez valisiyim demekle ne kastetti acaba dedim.
-Orası uzun hikaye... deyip geçiştirdiler. Ben Veli Bey'e daha yakın olduğum zamanlarda Veli Bey'in üslup özelliklerini de tanıdım ve hayatının hangi döneminde karşılaşmış olduğumuzu yerli yerine oturttum.
1996-1997 yıllarından sonra da Veli Ağabeyin "Aslan Hocam" dediği bir kardeşi oldum.

Aslında benim Kayseri Basını ile ilk merhabam Oktay Ensari ile lise yıllarında olmuştu. Ona bir hastane haberi getirmiştim.
Kendimce haberi çok iyi yazdığımı sanıyordum. Oktay Ağabey, benden sonra hastaneyi aramış, haberi baştan sona düzenlemişti ve haber benim adımla Hürriyet'in üçüncü sayfasında çıkınca adeta uçmuştum. O da yetmezmiş gibi Hürriyet gazetesinden bir havale almaz mıyım? Yani Hürriyet, haberime Oktay Ağabeyin sayesinde para ödemişti ve postaneden parayı çektim ve arkadaşlarla Kayserispor-Trabzonspor maçına gittik ve para bitmedi. Kalan parayla da arkadaşlarla et sote yedik. Ne büyük keyif o yaşlarda, lezzeti anlatılamaz.
İşte bu olaydan sonra gazeteci olmaya karar vermiştim. Lakin ailem gazeteciliğe hiç sıcak bakmadı. Basın Yayın Bölümünü kazandığım halde göndermediler. Bir yıl sonra Edebiyat Fakültesine girdim.
Lise yıllarımda İbrahim Ağabey'le (İbrahim Sümer) Bünyan'ın Sesi gazetesini çıkarmaya başladık.Tam on yıl bu gazeteyle iç içe oldum. Üniversite yıllarımda da mektupla yazılarımı gönderdim. Gazetede kumpasla dizgi yapmayı bu yıllarda öğrendim.Gazete haberleri, yorumları, edebiyat sayfası vs derken Bünyan'ın Sesi tam bir okul oldu benim için.
Bünyan'ın Sesi gazetesinde yazdığım bir yazıdan dolayı Savcılığa ifade verince biraz korktum. Savcı Bey, çok anlayışlı biriydi. Çok doğru yazmışsın ama yazarken sözlerine dikkat et dedi. O zaman üniversitede öğrenciyim.Üniversite yıllarımda Erciyes Dergisi ile tanıştım ki orası da bir başka okul oldu benim için.Nevzat Ağabeyin (Nevzat Türkten) yazılarımı düzeltişini hiç unutamam. Alim Ağabey de (Alim Gerçel) her konuda inanılmaz derecede teşvik ederdi.
Birçok yazıyı ve halk edebiyatı araştırmasını  bu teşviklerle gerçekleştirdim. En önemlisi de milli duruşları çok
kuvvetliydi. Kolay kolay şaşmayacak derecede sağlam bir yapıları vardı. Bu hassasiyetlerini yıllar yılı hep takdir etmişimdir.
Sonra öğretmenliğimin ilk yılları geldi. Edirne'deydim ve Kayseri ile tek irtibatım Erciyes Dergisiydi. Erciyes'i her ay sabırla bekliyor ve yazılar yollamaya da devam ediyordum. Edirne'de "Edirne Gazetesi"için gazetenin sahibi Fikri Biztiren'e Edirne ile ilgili birkaç araştırma yazısı vermiştim. Sağ olsun yazıları yayınladı. Bunlar Edirne'nin Kurtuluş Destanı, Felek Bacı'nın yazdığı Kurtuluş Destanı türü yazılardı. Kim olduklarını hâlâ bilmem, birileri çıkmış zamanın Edirne Valisi Ünal Erkan Beyefendiye hem sözlü olarak hem de bir dilekçeyle hakkımda şikayetçi olmuş. Konu gazetede yazdığım yazılar imiş. Bunu Fikri Bey sonradan bana nakletti. Ünal Bey, dilekçeyi gözleri önünde yırtıp attığı gibi gerekli cevabı da vermiş. Buna çok sevindim.
Edirne'den Kayseri'ye dönüşümle Ali Cengiz Ağabeyle birlikte Bünyan Kültürü dergisini çıkarmaya başlamıştık. Bu dergi benim için çok önemliydi. Bu dergiyle birlikte Bünyan'la ilgili iki kitabım da yayınlanmıştı. Bünyan'a karşı vazifemi yapmamın mutluluğunu yaşadım.
1995'ten itibaren ise Kayseri'deyim. Kayseri Akın Günlük gazetesinde Salih Balcı ile tanıştım.Salih Ağabeyi Milliyet'teki yazılarından tanıyordum. Milliyet'te çok yakışıklı bir resmi yayınlanırdı yazılarında. Salih Ağabeye Kayseri'deki Türk Boyları ile ilgili bir araştırma yaptığımı ve kitap olarak yayınlanmadan önce bir gazetede tefrika edilme imkanı olup olmadığını araştırdığımı, çünkü insanların ilgisini yoklamak istediğimi söyledim. Beni ilgiyle dinledi. Pazartesi yayına başlayacaklarını söyledi. Pazartesi günü gazeteyi aldım ki Salih Ağabey, başlık üstünden tanıtım yazısı geçmiş boydan boya.
Çok memnun kaldım. Kendisine teşekkür ziyaretine gittim. Teşvik edici sözler söyledi. Zaten 1997 yılında da kitap olarak yayınlandı ve kitap olarak da çok ilgi gördü.

Yorumlar