HIRSIZIN SUÇU YOK

Nasrettin Hoca, “hırsızın hiç mi suçu yok” demiş  ya… Nasrettin Hoca yanılıyor emin olun, hırsızın hiçbir suçu yok.
  • Çünkü, evinizin kapısını daha sağlam yapsaydınız.
  • Arabanızı daha güvenli bir yere koysaydınız.
  • Paranıza sahip çıksaydınız.
  • O tür adamları yönetime seçmeseydiniz.
  • Seçtiğiniz adamları denetleseydiniz.
  • Sana ne kardeşim milletin üçünden beşinden, gidip evinde televizyon seyretseydin ya…
Daha neler neler… yahu bu hırsızların bu kadar savunucusu mu olurmuş, emin olun, var.
  • Bırak Allah’ından bulsun. (Bu dünyada da bulsa fena olmaz mı?)
  • Öteki dünyada hesabını verecek. (Ne olur burada da versin, kötüsü mü olur?)
  • Allah, çoluğundan çocuğundan çıkartır. (Çocukların ne kabahati var, kendisinden hep beraber çıkartsak acısını.)
  • Def-i bela kardeşim, soydularsa da yönetimi bıraktılar ya, buna dua et. (Olur, böyle bir sebepten dua mı olurmuş.)
Bir de bu işi sosyolojik ve psikolojik alanlara sokup temellendirenler yok mu?
  • Asıl onları bu duruma iten sebepleri araştırmak lazım. (Önce paraları kurtarsak da sonra araştırsak olmaz mı?)
  • Toplum onlara hak ettiği parayı vermezse, birileri de çıkar hakkını alır. (İyi de kardeşim, bu adam bakkaldan ekmek peynir çalmıyor ki, binlerce lirayı çalıyor.)
  • Eee olacak o kadar, bal tutan parmağını yalarmış. (Balınız da çıksın, sizin balınız da yenmez, sofranıza da oturulmaz.)
  • Kanunda boşluk varmış, ondan yararlandılar. (Kanundaki boşluk namuslu vatandaşa bırakılmamış da hırsızlara mı bırakılmış.)
  • Yarın öbür gün ceza almadan çıkarlar. (Temenniye bak, hırsızlığa teşvik primi)
  • Balık baştan kokuyor, tepedekiler çalmasa, aşağıdakiler çalar mı hiç. (Yok ya, tepedekilerin haberi olsa buna göz mü yumacaklar?)
Dedikoducu, fitne fesat, riyakar bir sürü adam, hırsızların önünde iki büklüm. Hırsızlar ağa olmuş, hırsızlar bey olmuş. Bizim tatavacılar, bırakın onlardan hesap sormayı, hepsi de yağdanlık olmuşlar.
Pişkinliğe bakın şimdi… Eee çaldılarsa ne olmuş, yarın sen de orda olsan sen de çalacaksın, buradan nutuk atması kolay. Belki ben niye çalamadım diye hayıflandığın için bunları yapıyorsun?
Okumuşu cahili, zengini fakiri aklını oynatmış. Gerçekten hırsızın hiçbir kabahati yok. Bu devirde namussuz olacaksın, alçak olacaksın, hırsız olacaksın. Olmazsan böyle yıpranırsın. Olmazsan seni hor görürler. Olmazsan yüzüne bakmazlar. Bizim milletimiz çok değişti. Bizim milletimiz değerlerini yitirdi. Çünkü, artık hırsıza, namussuza imreniyor:
  • Vay be, nasıl becerdiler bu işi acaba?
  • Gördün mü adamlar yatı, katı, arabayı hemencecik alıverdiler.
  •  Bize de şöyle bir düşeş gelmez ki…
Tarlasına haram tohumu eken helal mahsul biçer mi? Haram yiyen harami olur. Bu toplum, haramiyi (hırsızı) ve haramiliği (hırsızlığı) överse, onlara göz yumarsa, onları yüceltirse, onların dostu ve yağcısı olursa vay halimize, vay halimize…. Devir öyle olmuş. Artık toprağın üstünün bir manası kalmamış, ne varsa yerin dibinde göğün yücesinde var.
***
Fâtih Sultan Mehmed’in babası, Sultan İkinci Murad Han bir ara maddî imkân olarak biraz sıkıntıya girmişlerdi. İhtiyaç olan miktardaki parayı da Çandarlı Halil Paşa’dan borç olarak almıştı.
Padişahın Çandarlı’dan borç aldığını görünce Fazlullah Paşa, Sultan Murad Han’a şöyle bir teklifte bulunmaktan kendini alamaz şöyle der:
 - Devletlû Sultanım, padişahlara hazine gerektir. İzin verir ve ferman buyurursanız, hazine biriktirmeye çalışalım.
 Padişah bunun üzerine:
 - Nasıl ve nereden hazineye gelir toplayacaksın Paşa? diye sormuş.
 Fazlullah Paşa da cevaben şunları söylemişti:
 - Bu vilâyet halkının mal ve parası çoktur. Padişahlar için arada sırada bir yolunu bulup onlardan para ve mal toplamak uygun düşer.
 Padişah, Paşanın bu teklifine son derece hayret etmiş, ona şu karşılığı vermişti:
 - Ey Fazlullah, bu söz nasıl sözdür, bu fikir, nasıl fikirdir. Böyle bir şeyi neye dayanarak söyler, nasıl teklif edersin? Bilmez misin bizim vilâyetimizde üç helâl lokma vardır: Biri madenler, biri vergiler, biri de gazalarda alınan ganimetlerdir.
Bizim askerimiz gazi askerlerdir, bunlara helâl lokma gerektir. Bir padişah ki askere haram lokma yedirir, asker artık haramî olur. Haramînin ise dayanıklılığı olmaz. Bir küçük mukavemet ve direnme ile karşılaşsa, hemen kaçar. Bundan sonra neticenin ne olacağı ise bellidir.

Yorumlar