"Abdullah Satoğlu"


“Abdullah Satoğlu”

Kitaplığımı şöyle bir karıştırırken Kayserimizin yetiştirdiği “Lale Şairi – Araştırmacı ve Yazar Abdullah Satoğlu”nu (Emek Ofset, Ankara, 2003) konu alan Mustafa Ceylan’ın kitabı elime geçti. Kitap, Abdullah Satoğlu’nun hayatını, sanatını ve eserlerini konu alıyordu ve ben daha önce bu kitabı okumuştum. 202 sayfalık bu çalışmadan aklımda kalanlar vardı ama çoğu şey akılda kalmıyor, uçuyor. Üniversitede okurken bir hocamız, bildiğin şeylere beş defa bak, bilmediğin şeylere bir defa baksan da olur derdi. Çünkü insan, en çok bildiğini sandığı şeylerden dolayı yanılırmış.
Kitap eski siyah beyaz fotoğraflarla da süslenmiş ve her biri birer vesika olan fotoğraflardan biri kitabın ilk sayfalarında yer alıyor. Muin Feyzioğlu’nun sözü de fotoğrafın altındadır ve şöyledir: “Gazetecilik, yazarlık, şairlik ve hatiplik, Abdullah Satoğlu’nun hep sevdiği ve başardığı şeylerdir.”
Kayserimizin yetiştirdiği ve “Lale Şairi” olarak anılan, Cumhuriyet dönemimizin bu ünlü şairi, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün de dayısı olmaktadır. Şimdi aslında şöyle demek lazım bence, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, onun yeğeni olur. Çünkü, Abdullah Bey, kamuoyu tarafından tanınmazdan çok önce dayısı Abdullah Satoğlu, Türk Edebiyatında ve Kayseri muhitinde tanınan, bilinen bir şair, yazardı.
Kitabın ilk bölümünde “Abdullah Satoğlu’nun Hayatı” hakkında bilgiler veriliyor. Satoğlu, 1934 yılında Kayseri’de dünyaya gelmiştir. Kitaba göre onun aile köklerinden bahsedilirken özellikle Hacı Saki mahallesinde oturan babası Mehmet Ali Efendi Hoca’ya dikkat çekiliyor ve “Düvenönü semtinde bulunan evi Kayseri’nin kültür merkezlerinden biri durumundaydı.” deniyor. Demek ki Abdullah Bey’in yetişmesinde önemli faktörlerden biri de baba faktörüdür. 1876 yılında dünyaya gelen ve 18 Aralık 1968 yılında Kadir gecesinde 92 yaşında Hakka yürüyen Mehmet Ali Efendi Hoca’nın fıkıh, edebiyat, tarih ve tıp gibi ilimlerle donanmış mümtaz bir insan olduğu söyleniyor ki bunların her biri birer uzmanlık alanıdır.
15 Mayıs 1934 tarihinde dünyaya gelen oğluna “Allah’ın kulu” anlamına gelen Abdullah adını vermiş. Kadiri tarikatına mensup olan Mehmet Ali Hoca Efendi’nin soy kütüğü ise Şeyh İbrahim Tennuri hazretlerine kadar uzanmakta imiş.
Kayseri’nin manevi ikliminde Seyyid Burhaneddin Hazretleri gibi Şeyh İbrahim Tennuri hazretlerinin önemli bir rolü olmuştur. Bugün Tennuri hazretlerinin yaptırdığı Cumhuriyet Mahallesindeki “Şeyh Cami”, çeşmesi ve türbesi ile de ayaktadır. Fatih Sultan Mehmet döneminde yaşayan ve 1482 yılında Hakka yürüyen Tennuri hazretlerinin Hacı Bayram-ı Veli ve Ak Şemseddin ile olan münasebetleri oldukça dikkat çekicidir. (Bu konuda Mustafa Fidan Bey’in “İbrahim Tennuri, Hayatı ve Eserleri” kitabına bakılabilir.)
Ak Şemseddin ile İstanbul’un fethinde de bulunan bu zat, yazmış olduğu Gülzâr-ı Ma‘nevî‘sini Fatih Sultan Mehmet’e takdim ederek Fâtih’in hürmet ve taltifine mazhar oldu. Hatta Fatih Sultan Mehmet’in Şeyh İbrâhim’i vergi ve diğer devlet tekliflerinden muaf tuttuğunu Mevlevi Ahmet Dede "Bergüzâr" isimli eserinde beyan etmiştir.
Mustafa Ceylan’ın kitabının 9. sayfasında ailenin aldığı “Satoğlu” soyadına da ışık tutulmuştur. Kitap da deniyor ki “Abdullah Satoğlu’nun babası Mehmet Ali Efendi gibi, dedeleri de çok iyi hattat imişler. Yazdıkları güzel levhalardan dolayı, bâb-ı hümayun tarafından üç tuğ ile taltif edilmişler.” Farsçada üç manasına gelen (se) ile (tuğlu) sözü birleşmiş ve aileye “Setuğlu” denmiş. Bu isim de zamanla halk söyleyişinde Satoğlu biçimine dönüşmüş.
Bu örnekler de göstermektedir ki, bir Selçuklu şehri olan Kayseri’de ailelerin çok köklü mazileri vardır ve bu aileler Selçuklu ve Osmanlı döneminde önemli görevler ifa etmişlerdir.
Kitapta Satoğlu Ailesi ve Abdullah Satoğlu hakkında çok şeyden söz ediliyor ama hepsini konu almak imkansızdır. Ben son olarak Abdullah Bey’in 12 Ekim 1951’de Hüseyin Nihal Atsız’ın “Orkun” dergisinde yayınlanan ve “Turancıyız” adını taşıyan şiirine dikkatleri çekmek istiyorum. Bu şiiri yazdığında Abdullah Satoğlu daha 17 yaşındadır ve gerek ailesinden, gerekse muhitten aldığı Türkçülük fikirleriyle yanıp kavrulmaktadır. Şöyle diyor 17 yaşındaki Satoğlu “Turancıyız” şiirinde:

Nerde Fatih, nerde Yavuz
Nerde Bozkurt, nerde Oğuz
Marşımızı çalsın kopuz
Turancıyız, Turancıyız!

Kalplerimiz viran bizim
Hedefimiz Turan bizim
Budur ülküm budur sözüm
Turancıyız, Turancıyız!

Yorumlar