Bünyan Gezimiz

Bünyan yöresi ile ilgili planladığımız gezimiz 27 Temmuz 2008 Pazar günü gerçekleşti. 20 amatör fotoğrafçı Bünyan ve yöresindeki Selçuklu ve İlhanlı dönemi eserlerini fotoğraflamak ve Bünyan’ın doğal güzelliklerini de gözler önüne sermek istiyorduk. Bünyan Belediyesi ile yaptığımız görüşmede gayet olumlu bir cevap aldık ve Bünyan Belediye Başkanı Ahmet Yaşar Toktaş’ın bize bir araç tahsis etmesiyle gezimiz Pazar sabahı saat 9.00’da başladı. Kayseri’den hareket eden grubumuzun ilk durağı Bünyan Sultanhanı oldu.
Bünyan ve yöresine Türklerin Selçuklu döneminde geldiklerinin işaretleri Bünyan Sultanhanı ve Bünyan Karatay Kervansarayı’dır. Sultan 1. Alaeddin Keykubat’ın o muhteşem Anadolu’sunun nasıl “efsanevi zenginlikler ülkesi” olarak adlandırıldığını görmek ve o zamanın ruhunu anlamak için bu tür tarihi mekanları yerinde görmek ve anlamaya çalışmak gereklidir.
Tarihi ipek yolu ve baharat yolunun üzerinde bulunan Kayseri, aynı zamanda güneyden kuzeye, doğudan batıya giden yolların kavşağındaydı. Bu durum altı bin yıllık tarihin önemli bir basamaklarının hep bu yollar sayesinde gerçekleştiğini de izah etmektedir.
İleri görüşlü Sultan (Alaeddin Keykubat), Anadolu’yu kervansaraylarla ve hanlarla donattığı gibi, tüccar mallarını sigortalamış ve Anadolu’daki ticareti garanti altına almıştı. Konaklama yerlerini kâr amacıyla açmıyordu. Kervansaraya gelen tüccardan üç gün boyunca para alınmıyor ve ayrıca hayvanlarına da bakılıyordu. Bu, oldukça mantıklı ve Anadolu’nun gelişmesi için de güzel bir adımdı. Yolların her 20 km.sine ya da 40 km.sine bir han ya da kervansaray kondurmuştu ve Anadolu toprakları hemen hemen bütün tüccarların uğrak yeri olmuştu.
Pınarbaşı ilçesinin Pazarören kasabasının yakınlarında kurulan Yabanlu Pazarı da uluslar arası nitelikteydi ve dünyanın dört bir yanından gelen tüccarların buluşma noktasıydı.
Dikkat buyrulursa o bölgede Han köyü vardır. Yani Pazarören çevresinde de tüccarların kalabileceği mekanlar inşa edilmişti. Lakin, o hanların, kervansarayların bir bölümü yıkıldı, bazılarının kalıntıları kaldı, tamir edilemez durumdadırlar.
Bünyan’da Sultanhanı ve Karatay Hanı, o muhteşem dönemin en güzel iki abidesidir. Gezimiz esnasında Sultanhanı’nın restore edildiğini görmek bizi oldukça memnun etmiştir.
Lakin içine giremedik ve özellikle o muhteşem taş işçiliğinin örneği olan Köşk Mescidini göremedik. Gerçi arşivimizde yeterince fotoğrafımız bulunmakla birlikte yine de ecdadın o güzel eserlerini defalarca görmek hoşumuza gidiyor.
Sultanhanı’ndan sonra Bünyan ilçe merkezine hareket ettik. Bünyan’da girişte tepe noktalardan Bünyan’ın panoramik fotoğraflarını alırken bulunduğumuz bölgede Bünyan’ın çöplüğünün bulunduğunu fark ettik. Zaten fark etmemek mümkün değildi, çöplük yanıyordu ve ortaya çıkan pis bir duman ilçe merkezine doğru küme halinde ilerliyordu. Durum böyle olunca o güzelim Kayabaşı Vadisinin yeşillikleri de dumanın arkasında kalıyordu. Bizim fotoğraflarımızın bir bölümü orada heder olurken çıktığımız tepenin üzerinde işaret taşları gibi büyük taşların olduğunu fark ettik ve ayrıca bu tepenin Kayabaşı vadisine tamamen hakim olduğunu gördük. Buradaki çöplük kaldırılsa ve hakim tepeye de güzel bir sosyal tesis kurulsa ne kadar güzel olurdu demekten kendimizi alamadık.
Bünyan’da Köprübaşı meydanına uğruyoruz. Burada güzel bir Atatürk anıtı ve şehitlik var. Bünyanlı işadamı Mustafa Eraslan Bey’in katkılarıyla bu güzel anıt ilçeye yapılmış ve devamına da bir şehitlik ilave edilmiş.
Bünyan ilçe meydanında ise bir halı dokuyan kadınlar heykeli var ve heykeli Bünyan Belediyesi yaptırmış. Bir kaide üzerinde dönebilen bu eserin etrafı da halı ve kilim motifleri ile süslenmiş.
Bünyan’da halıcılığın durumunun eskiye göre çok çok gerilerde olduğu biliniyor ve halı artık altın devrini kapatmış. Bununla birlikte, Bünyanlıların halı tutkusu da bitmemiş. Atalardan getirdikleri bu sanatı yaşatmanın yollarını arıyorlar.

Bünyan’da gezi durağımız şimdi de Bünyan Ulu Camii oluyor. Camii İlhanlı döneminde M.1333 yılında yapılmış olmasına rağmen tamamen Selçuklu’nun izlerini taşıyor. Kapı portalindeki hayvan figürleri, Selçuklu sülüsü ile yazılmış kitabesi bunun bir göstergesi. Cami, bir kale gibi Bünyan’a hakim bir tepeye yapılmış. Yapıldığı yıllarda bir korunak olduğu gibi belki de aşevleri ile de yolculara hizmet veren bir mekandı . Camii yaptıran Uygur Türklerinden Emir Zahireddin Mahmut’un Tacıkızıl lakabı taşıyor olması hemen aklımıza bu ailenin Kayseri’de kurduğu Tacıkızıl mahallesini getiriyor. Moğol istilasında Anadolu’yu Uygur soylu Türkler vasıtasıyla yönetme eğilimi gösteren Moğolların görevlendirdiği bu Türk aileler, Kayseri merkez olmak üzere Eretna Beyliği gibi Türk beylilerinin kuruluşuna kadar işi götürmüşler ve Moğol istilası bitince de Anadolu’da kalmışlardı. Öyle anlaşılıyor ki bu Tacıkızıl Ailesi de Kayseri’de bir mahalle kurdukları gibi Bünyan’da ve Ürgüp’te Damsa’da tarihi eserler yaparak bu bölgelere yerleşiyorlardı.
Bünyanlılar, Ulu Camiye çok hürmet besliyorlar ve bu tarihi mekanın kendi tarihleri açısından önemini biliyorlar. Camide sakal-ı şerifin özenle saklandığı bir mekan var. Mihrabın hemen solunda bulunan sakal-ı şerif özenle muhafaza ediliyor ve dini bayramlarda ve kandillerde ziyarete açılıyor. Çevreden sakal-ı şerifi görmek isteyenler de Bünyan’a geliyorlar.
Bünyan’da diğer uğrak yerimiz ise tarihi Konak olmuştur. Bünyan’daki tarihi konak Cebeci Baytaktarbaşısı Sarımsaklılı Serdengeçti Ahmet Ağa’nın oğlu Ömer Ağa tarafından 1785 yılında yaptırılmıştır. İki katlı olan konağın alt bölümünde büyük bir ahır yer alırken, üst katta ise haremlik, selamlık ve misafirler için konaklama odaları yer almaktaydı. Bugün yüksek duvarları ile giriş kapısı ayakta dururken konağın bir bölümü çökmüş ve ayakta kalan bölümü ise acilen restore edilmeyi beklemektedir. En büyük dileğimiz bu tarihi yapının restore edilerek Bünyan ilçesinde bir kültür merkezi olarak faaliyete geçirilmesidir.
Bünyan’da adını tarihi bir halk hikayesinden alan Şahsenem Bağlarına uğrak veriyoruz. Burada bizler için hazırlanmış nefis alabalık ikramını afiyetle yiyoruz.
Şahsenem bağlarının diğer adı Kayaaltı… Burada bize mihmandarlık eden Hasan Yüksel kardeşimiz hem Şahsenem Bağlarını bize gezdirirken hem de Kayabaşı mağaralarını anlatıyor. Her bir mağaranın adı olduğunu ifade ediyor. Burada büyük bir kaya kentinin olduğu kesindir. Lakin, sürekli yıkılan ve halen de zaman zaman yıkılma tehlikesi arz eden bu kaya kentin gerçek değeri ortaya konamamıştır.
Şahsenem bağlarında o nefis Büngüldek suyunu, eskiden beri adak yerleri olan Dilek Kayası ile Yedi Su’yu ziyaret ediyoruz. Dilek kayasının altında güzel bir kaynak suyu var. Burada bir ağaç alınıyor ve ortasına bir taş yerleştiriliyor. Suya atıldığında taş dibe çökerken ağacı dik tutarsa dileğin kabul olunacağına inanıyor. Büngüldek’in suyu ise eskiden beri buz gibi soğuk olurdu. Şimdi de soğuk ama su miktarı önemli ölçüde azalmış. Yedi suyun birleştiği yer alan Yedisu’da adak yerlerinden biridir. Buraya yedi farklı kaynaktan yedi suyun aktığına inanılır ve özellikle çocuğu olmayanlar ve dileği olanlar buraya gelirler. Batıl inanışlar bir tarafa, bölgenin yemyeşil örtüsü, gilaboru ağaçlarının rengarenk görüntüsü, uzun serviler, her şey çok hoş… Lakin biraz ilerleyip de eski adı Gaz Irmağı olan dereye yaklaştığımızda ise pis bir koku sarıyor her yanı. Su çok kirli ve etrafı da çöp deposu olmuş. Buradan akan kanalizasyon mudur yoksa başka bir şey midir bilemiyorum. Tabiatı seven insanlar olarak bu suyun bu manzaraya yakışmadığını açıkça ifade etmeliyim. Bünyan gibi güzel bir ilçeye yakışan şey, buradan billur billur sular akıtmak ve Şahsenem bağlarının güzelliğine güzellik katmaktır.

Pınarbaşı Göletine geldiğimizde ise Sarımsaklı suyunun gözüne gelmiş olduk. Bu suyun çıktığı yere eskiden Göztepe denirdi. Bu su,Bünyan’ın içme suyu ihtiyacını karşıladığı gibi civardaki tarlaları, bağları, bahçeleri de sulardı. Su kaynağı olduğu gibi mesire yeri de olan bu gölet, Bünyanlıların yüzme öğrendikleri yerdir aynı zamanda. Halk yine büyük rağbet gösteriyor buraya. Gençler yüzüyorlar, diğer insanlar piknik yapıyorlar.
Büyük bir yosun yumağına dönen göletin temizlenmesini isteyen halk, önemli bir su kaynağının yanında piknik yaptıklarından ve şu veya bu şekilde suyun kirlenmesine sebep olduklarının farkında değiller. Onlar gölet temizlensin, yosunlardan arınsın istiyorlar, biz ise böyle önemli su kaynaklarının temizlendikten sonra yine temiz kalmasını istiyoruz. Bünyanlıların yüzme öğrenmeleri veya piknik yapmaları için civarda başka yerler yapılabilir ve suyun ilk çıktığı yer alan bu mekanda bırakın suya girmek, piknik yapmak olsa olsa sadece uzaktan bakıp fotoğraf çekilebilir.
Bünyan’a gitmişken Yenice Çay Bahçesinde çay içmeden olmaz dedik ve demli çaylarımızı yudumladık. Tatlı bir yorgunluktu bu. Yorgunluklar atılırken tavla atanlar oldu. Hoş bir geziydi bana göre. Geziye katılan arkadaşlar hem eğlendiler hem de bol bol fotoğraf çektiler. Siz de çektiğimiz fotoğrafları görmek isterseniz, buyurun http://www.wowturkey.com/ Kayseri sayfalarında izleyin.

Yorumlar