Çapanoğulları ve Kayseri


ÇAPANOĞULLARI VE KAYSERİ
S.Burhanettin AKBAŞ
Yücel Özkaya, “Osmanlı İmparatorluğunda Âyânlık” isimli eserinde Çapanoğullarını “âyân kökenli, hanedan sahibi, fakat, âyân olmâyân kimseler” olarak tanımlayarak şöyle diyor: “Encyopedie de L’Islam’da ve İslam Ansiklopedisinde J. H. Mordtman, Karaosman Oğulları, Küçük Ali Oğulları, Çaparzâdeleri derebeyi maddesinde derebeyi olarak gösterirken, Uzunçarşılı İslam Ansiklopedisinde bu şahısları âyân olarak göstermektedir. Bunlardan Karaosman Oğulları, Çapar Oğulları mutasarrıflık, mütesellimlik gibi görevler almış, yörelerinin çok güçlü aileleridir. Hele bunların içinde Çapar Oğulları, Bozok Mutasarrıflığından başka, beş-altı yerde ayrıca ek olarak mütesellimlik görevini de yapmakta, daha doğrusu mütesellim tayin etmekte, kendisi de Bozok’ta oturmaktaydı. Dolayısıyla bunların âyân olmaları olanaksızdı.”1
Çapar-zâdelerin hüküm sürdüğü bölge Doğu, Orta ve Güney Anadolu’dur. Çapar-zâdeler Yozgat, Bozok, Yeni İl, Ankara, Kayseri, Çankırı, Amasya, Niğde, Çorum gibi geniş bir sahada hüküm sürmüşlerdir.2

1773 yılında Kayseri Mütesellimi olan Zenneci-zâde Seyyid Mustafa, bu görevden alınıp Kayseri mütesellimliğine dergâh-ı mu’allâ kapıcıbaşılarından Çapar-zâde getirilmiştir. Zenneci-zâde Mustafa’nın üzerindeki cizye borçları ve vergilerin, yine Zenneci-zâde Mehmed’den arta kalan borçların , birkaç seneden beri olan seferler sebebiyle “barut-u siyahın” fazla gerekmesi sebebi ile devlet, bunların acele gönderilmesini Çapar-zâde Mustafa Bey’den istemişti.3 Zenneci-zâde Seyyid Mustafa vefat edince onun devlete olan 13.500 kuruş cizye borcunun oğulları Süleyman, Ali, Mehmed Emin’den tahsili için bu sefer de Çapar-zâde Süleyman Bey’den yardım istemişti.4
Devletin hazinesine önemli gelirler sağlamak hususunda Çapar-zâde Süleyman Bey’in önemli katkıları olmakta idi. Örneğin ağnam vergisinin toplanmasında Çapar-zâde Süleyman Bey’e büyük iş düşmüştü. Kayseri’den koyun yollanması ve bedellerinin ödenmesi işine Çapar-zâde Süleyman Bey bakıyordu.5
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşından sonra Anadolu’daki askerlerin cepheye gitmelerinden dolayı büyük bir otorite boşluğu meydana gelmişti. Bundan dolayı Anadolu’nun birçok yerinde eşkıyalık olayları cereyan etmekteydi. Devlet, Çapar-zâde Mustafa Bey’den Kayseri-Bozok arasındaki iki yüzden fazla “kapısız levend” denilen eşkıyanın yakalanmasını istemişti. Aynı durum 1785 yılında Çapar-zâde Süleyman Bey döneminde de devam etti ve devlet Çapar-zâdelere eşkıyalıkları önlemek gibi bir görev de yüklemişti.6
1777’de Kayseri Sancağı Vezir Ali Paşa’ya verilmiş, o da Kayseri mütesellimliğine Çaparoğlu Mustafa Bey’i getirmişti. Çaparoğlu Mustafa Bey de Kayseri’ye vekil olarak Kocaağazâde Derviş Mehmet Ağa’yı tayin etmiştir. Bu tarihte İran Muharebesi için devlet Kayseri’den de 120 deve istemiştir. Aynı tarihte Kayseri naipliğine (kadı vekilliği) İsazâde Mehmet Arif Efendi, Kayseri Müftülüğüne de Sarımsaklızâde Hacı Ahmet Efendi tayin edilmişti. Sarımsaklızâde Hacı Ahmet Efendi’nin ölümü ile yerine Sarımsaklızâde Ali Efendi Kayseri müftülüğüne atanmıştı.7 Bu yıl İran’a harp edilmesinin tabii sonucu olarak Kayseri sipahilerinin de Anadolu seraskeri kumandasında sevk edilmesi için gelen ferman üzerine Kayseri’de eski müftü Vanlı Şeyh Abdurrahman, ulemadan Bozoklu Şeyh Mehmet, Hacılarlı Şeyh Mehmet, Osman Efendioğlu Feyzullah, Kığlamazzâde Hacı Ali Efendiler ile memleketin ileri gelenlerinden Emirağazâde Mustafa, Nakibüleşraf Kaymakamı Koçzâde Sâni ve Bahçecizâde Feyzullah, Bektaşzâde Mehmet, Torunağazâde Hacı Osman, Sipahi Miralayı Dırazzâde Hacı Ahmet, Çukurluzâde Hacı Osman, Çukurluzâde Hacı Mustafa ve Yeniçeri Serdarı Kara Mehmet Ağazâde Ömer Ağalardan oluşan heyet, askerin nasıl sevk edileceğini görüşmek üzere durumu müzakere etmişlerdir.8
1787 yılında açılan Rusya ve Avusturya Savaşı sebebiyle Kayseri’den yeniçeri ve sipahilerin derhal cepheye sevk edilmesi emredilmişti. Kayseri’nin ileri gelen ailelerinden Zennecizâde Hacı Ahmet ve kardeşi Mustafa, Bektaşzâde Mehmet, Akçakayalı Abbaszâde Sadık Ağalar yanlarında silahlı ikişer yüz atlı ile Edirne’de orduya katılmışlardır.9
Gerek dağlı eşkıyasının bertaraf edilmesinde, gerekse devlete karşı âsilik yapan Anadolu Valisi Ali Paşa’nın yakalanmasında Çapar-zâde Süleyman Bey, Kayseri mütesellimi ile birlikte hareket etmişti ve büyük bir güç sergilemişti.10
Devlet, İstanbul Baruthanesi için gerekli olan güherçilenin büyük bir kısmını Kayseri’den temin ediyordu ve 1779 senesinde Kayseri’den güherçile temini işini Çapar-zâde Mustafa Bey’e vermişti.11
1798 yılında Kayseri’de yeniçerilerden bazıları Ermenilere karşı tecavüzde bulunmuşlar, bunlar mahkeme edilerek cezalandırıldıkları halde bir üst makamda davanın yeniden görülmesi için (temyiz) davalılar İstanbul’a götürülmüştü. Bunun üzerine yeniçeriler eşkıyalıklarını daha da artırmışlar ve devlet tedbir almak zorunda kalmıştır. Bunları teşvik edenin Saçan Hasanoğlu Hacı Ahmet Ağa olduğunun anlaşılması üzerine bu şahıs yakalanıp hapsedilmiştir. Bunun üzerine azgınlıklarını daha da artıran Yeniçeriler ayaklanmışlar ve Camiikebir’i sarıp mütesellim ile olayı tahkik eden Capanzâde Süleyman Bey’in mübaşiri Küçük Ali oğlu Osman Ağa’yı suçlayarak kendilerine teslim edilmesini istemişlerdir. Daha sonra mahkemeye de
(mahkeme Camiikebir’in ve Raşit Efendi Kütüphanesinin önünde idi) saldırmışlar, bunun üzerine hapisteki elebaşları Ahmet Ağa çıkarılıp kendilerine teslim edildiği halde güruh dağılmamış, mütesellim konağına ve Ermeni Baş Bezirganoğlunun evine saldırıp yağmalarda bulunmuşlar ve Bezirganoğlunun evini de yakmışlardı.
Bunun üzerine işin tahkiki ve suçluların cezalandırılması için Sadrazam Müdürdarı Mustafa Fehmi Efendi padişah emri ile Kayseri’ye gelerek araştırmalara başlamıştır ve bu arada bir hayli kimseyi tevkif etmiştir. Memleketin ileri gelenlerinden Müftü Hisarcıklızâde Mustafa, Gözübüyükzâde İbrahim, Demircizâde Süleyman ve Hacı Halil Efendi, Zennecizâde Hacı Ahmet, Emirağazâde Mehmet Emin Efendi, Cündi Beyzâde Mehmet Sadık Bey, Kığlamazzâde Derviş Mustafa Ağa, Mikdat Beyzâde Yakup Bey, Mollazâde Osman Efendi,Akçakayalı Abbaszâde Salih Ağa, Ocaklı serdengeçtilerden Yeniçeri Hacı Mehmet Ağa, Kenanzâde Hacı Mehmet Ağa, Arpacı Hafız Ağa, Hallaçzâde Mehmet Ağa, Deveci Abdülkadir Ağazâde hacı Mustafa Ağa ve Keçecizâde Mustafa Ağa ile Ermeni ve Rum cemaatinin ileri gelenlerinden bir heyet kuran Mustafa Fehim Efendi, Çapanoğlu’nun memuru Osman Efendi’nin de hazır bulunduğu toplantıda durum görüşülmüş ve çalınan eşyalar Bezirganoğlu’nun damadı Agop’a iade edilmiş ve yangının karışıklıktan ve tedbirsizlikten çıktığına karar verilmiş, bazı suçlular da cezalandırılarak hadiseler neticelendirilip tatlıya bağlanmıştır.12
Yine devlet, yapacağı seferler için asker temini işini o dönemin önemli hanedan ailelerinden Çapar-zâdeler vasıtasıyla yapmaktaydı ve Çapar-zâdeler de bu konuda ciddi buyrultular yazarak âyânları harekete geçirmekteydi. Mısır’ın Fransa tarafından işgal edilmesi üzerine, Çapar-zâde Süleyman’dan asker istenmiş, o da kaza âyânları ve ileri gelenlerinin asker tertip eylemeleri için buyrultular yazmıştı. 20 Eylül 1798’de Kayseri’nin mütesellimi Halil Bey’e, Kayseri Sancağının kazalarının âyânlarına ve diğer görevlilere yazdığı buyrultuda, Fransızlar üzerine yöneltilmek kaydıyla Kayseri Sancağından istenilen bin piyade askerin kuvvetli bir başbuğ nezaretinde acele yola çıkarılmasını duyuruyordu.13
1799 Nisan’ı ortalarında dergâh-ı mu’allâ kapıcıbaşılarından Bozok ve Çankırı sancakları mutasarrıfı, Anadolu’nun en büyük hanedanlarından birinin başı olan Çapar-zâde Süleyman’a yazılan “emr-i şerif”te, Fransızların İslam ülkesinden kovulması ile ilgili hususlar hatırlatılmakta, Kayseri Kazasındaki kuvvetli ailelerden asker istenmesi üzerinde durulmaktadır. Bu ailelerin Bektaş-zâde Mehmed, Feyzi-zâde Mehmed, Güpgüp-zâde Hacı Bekir, Gavrem-zâde Hacı Salih, Hacı Dalyan, Çanakçı oğlu Hacı Süleyman, Akkaşoğlu, Kaytazoğlu, Abdüssamed ve kardeşi Mustafa gibi servet sahibi olmaları sebebiyle, din uğruna savaşmalarının gerekli olduğu belirtilmekte, altı yüz piyade asker yazılıp, tedarik ve maiyetlerine alıp hareket etmeleri belirtilmektedir. Bu konuda özür ve sebep ileri sürülmeyecek, askerler acele düzenlenecek, bunun aksine hareket edenler cezalandırılacaktı.14
Mir’at-i Kayseriyye’de Ahmet Nazif Efendi, bu hadiseye değindikten sonra, bin nefer süvari, bin nefer piyade ve dört yüz de gönüllü neferin hazırlandığını, bu konuda Kayseri ileri gelenlerinin ellerinden geleni yaptıklarını, hatta birbirleri ile yarış edercesine çalıştıklarını ifade ediyor. Hacı Hasan-zâde Osman, Arpacı Hafız Mehmed Ağa ile Hasan Alemdar, maiyetine verilen süvariler her neferi için yüz yetmiş kuruş, piyadeler seksen kuruş ve başbuğ da dört bin kuruş harcıraha bağlanmışlardı ve bu para şehir Kethüdası Yedekçi-zâde Ömer ve Talaslı-zâde Mustafa Ağalar ve Hıristiyan Kahyası Osep marifetiyle tahsil edilerek başbuğa teslim edilmiş ve gerekli mühimmat hazırlanmış; dört yüz elli deve ile 25 Zilhicce 1213/ 1798 tarihinde yola çıkılmıştır.15
1803 yılında (H.1218), Kayseri mutasarrıflığına Ömer Paşa tayin edilmiş; lakin daha Kayseri’ye ulaşmadan hakkında idam fermanı çıkarılmış ve bu durumdan da Ömer Paşa’nın haberi olmuştu. İlgili ferman Çapar-zâde Süleyman Bey’e ulaşmış ve onun vasıtası ile de Kayseri nâibine duyurulmuştu. Kendisine kast edileceğinden şüphelenen Ömer Paşa, önce Molu köyüne gizlice gelmiş Mütesellim Sadık Ağazâde Salih Ağa’nın konağına misafir olmuştu. Yeniçeri Serdarı Kara Mehmed Ağazâde Veli Ağa’nın delibaşısı marifetiyle bu konağa bir baskın yapılmış ve paşa yakalanarak Kayseri Kalesinin zindanına getirilmiş ve burada başı vurularak idam edilmişti.16
Yine 1803 yılında Sultan III.Selim’in büyük bir yeniliği olarak Yeniçeri Ocağının yerine Nizam-ı Cedid ordusunu kurmaya çalışması neticesinde Kayseri’de de Çapar-zâde Süleyman Bey’in desteği ile Dıraz-zâde İsmail Ağa, asker toplamaya başlamış; hatta bu ordu için devletin parası ile bir de askeri kışla yaptırmıştı.17
Sultan III. Selim, Çapar-zâde Süleyman Bey’in çalışmalarından duyduğu memnuniyeti bir mektupla kendisine bildirmişti. Mektupta III.Selim şunları yazıyordu:
Sen ki Çapar-zâde Süleyman Bey’sin. Sen benim sadık ve rızacı bendem olduğunu gerçi bilirdim. Lakin, bu defa muvaffak olduğun hizmet ve ibraz eylediğin gayret ve sadakat temam senden memulüm olan bendenin olmakla sana olan teveccüh-ü derunum birkaç kat daha ziyade olup, deavat-ı hazriyeme mazhar oldun. Hak teala seni ve hanedanını daim eyleyüp devletimden eksik eylemesin. İnşallah dahi nice hidematı aliyeme muvaffak olursun. Din ve devlete muntazam talimli askerin lüzumunu bilip, teyidi dini devlet niyeti halisesi ile tahsili riyazi bari için tertip ve talime şuru eylediğin halde, senden memulün say ve ikadamdır. İnşallah çok eseve muvaffak olursun. Göreyim seni Süleyman Bey. Dilhanım üzere gayret ve ikdamın işittikçe seninle iftihar eylerim. Hemen Rabbim her halde tevfik versin (amin)”18
Yeniçerilere karşı Nizam-ı Cedit Ordusunun Kayseri’de kurulup başarılı hizmetler vermesi yeniçeri zorbalarının hoşuna gitmemişti. Hacı Ömer Ağazâde Abdullah Ağa, Sicim Ağasının oğlu, Kazazoğlu Ahmet, Gül Sarıoğlu, Dandinoğlu, Mumcu Memiş, Dilenci Ağasının Oğlu ve Beyli Bayraktar gibi bir kısım eşkıya isyana başlamışlardı. Bunun üzerine, eşkıyanın üzerine Çapanzâde Süleyman Bey tarafından kuvvet gönderilerek bu güruh dağıtılmış, ancak bunlar Kayseri ahalisine bir ay kadar eziyet etmişler ve bir hayli de para toplamışlardı.19
1809 yılında devlet tarafından Kayseri’de barut hammaddesi olarak imal edilen güherçilenin yine Baruthane-i âmire’ye teslimi istenmiş, güherçilenin hazineye gitmesini engelleyen Dandinoğlu ve Akbıyık oğlu Ankara’ya sürgün edilmişlerdir. 1810 yılında yeniden başlayan ve Rumeli’de Silistre, Rusçuk, Yerköy ve Şumnu’yu istila eden Ruslara karşı başlatılan harp için Kayseri’de 500 deve, 500 seçilmiş piyade ve sipahi hazırlanmış, daha sonra Kayseri Sancağı’nda eli silah tutan herkesin orduya katılması istenmiştir. Bu arada kumaş imalinden (pembecilerden) alınan vergilerle nüzul ve avârız vergilerinin gönderilmesi istenmiştir. Kayseri serdarlığına İbrahim Ağa, mütesellimliğe de Çaparzâde Süleyman Bey getirilmişti. Şehir yöneticilerinin gayretleri ile 108 bin kıyye güherçile ve yeniden 400 deve daha temin edilerek cepheye gönderilmişti.20
Kayseri’de yetiştirilmeye başlanan Nizam-ı cedid askerlerine karşı “Ocaklı Ağaları” denilen yeniçerilerin başlatmış oldukları isyan hazırlığı dikkatleri celbetmiştir. 1812 yılında Kayseri mutasarrıflığına atanan Vezir Karslı Ali Paşa, Kayseri’ye gelirken bu isyancı güruh Erkilet’e çekilmişler, valiyi karşılamadıkları gibi vilayetin askerlerini dahi dağıtmışlardır. Bu sebeple Ali Paşa onları iyiliğe tutup itimat vererek şehre girmiş ve makamına oturup kabullere başlamıştır. Hemen ertesi gün ise Mollaoğlu’nu öldürterek asayişe başlamış ve bir ay içerisinde Deveci Kadir Ağanın Hacı Mustafa, Hacı Seyit, Kazazoğlu Mehmet, Hıdırşah oğlu Hacı Ahmet, Karslı Kızının oğlu ve Hacı Abdüssamedoğlu Ömer Ağalar birer birer tevkif edilerek sonra da idam edilmişlerdir. Cesetleri ibret olması için At Pazarı’na (Kayseri meydanı) atılmıştır. Bunun üzerine bunların kalan iki adamı vilayete hücum etmişler ama derhal yakalanarak idam edilmişlerdir ve cesetleri diğerlerinin yanına atılmıştır. Bütün bu asilerin malları da müsadere edilmiş ve evleri harap hale getirilmiştir.21
Kayseri’de asayişi temin etmek hususunda Ali Paşa gibi Çapanzâde Süleyman Bey de kolları sıvamıştır. Ali Paşa’nın Kayseri’ye gelişi sırasında görülen yeniçerilerden yirmi beşinin civar köylere kaçtıkları haberi alınmış ve bunları Çapanâzade Süleyman Bey adamlarını göndererek köylerde yakalatmış ve Yozgat’a getirerek bunlardan Vahip Ağa’yı idam ettirmiş, kalanları da Ali Paşa’ya teslim etmişti. Ali Paşa, Çapanoğlu Süleyman Bey’in yakalattığı bu yeniçerilerden Dandinoğlu Dandin, Nuh ve amcası Sarı Bayraktar, Dülgeroğlu Hacı Mehmet Ağa, Küçük Ali, Kazazoğlu Ahmet Ağa, Yapşakoğlu, Mucuroğlu Halil, Yusuf Usta, Arap Osmanoğlu Mustafa, Kazazoğlunun bayraktarı İbrahim ve Pabuççu dellalı İbrahim Bayraktar ve Deli İbrahim Ağa’nın seyisini idam ettirmiştir. 22
1813 yılında Süleyman Bey’in vefatından sonra Çapanoğlu ailesinin Kayseri’deki hakimiyetleri de sona ermişti. Süleyman Bey’in ölümünden sonra Kayseri mutasarrıflığı da bir ferman ile Ali Paşa’ya verilmişti. Süleyman Bey’in ölümünün Kayseri’deki ilk izleri un fiyatlarındaki düşme olmuştur. Çünkü, Süleyman Bey, yönetimi zamanında Bozok’tan Kayseri’ye dakik (un) getirilmesini yasaklamıştı. O yüzden Kayseri’de unun batmanı 4 kuruşa yükselmişti. Vefatından sonra Ali Paşa bu yasağı kaldırınca Kayseri’de unun fiyatı 2 kuruşa gerilemiş oldu.23
Başta Zennecioğulları olmak üzere Kayseri âyânlar Kayseri sancağında Kayseri dışından birinin mütesellim olarak atanmasına karşı çıkmalarına rağmen Çapanoğullarının Kayseri sancağına mütesellim ve mutasarrıf olmalarına büyük bir tepki koyamamışlardır. Çünkü, bu dönemde Çapanoğulları İç Anadolu’nun en güçlü hanedanı olduğu gibi Kayseri’de epey mukataalara sahipti. Başta yine Zennecioğulları olmak üzere Çapanoğulları ile Kayserili ileri gelen aileler arasında herhangi bir çatışmaya rastlanmadı. Aksine birbirleriyle işbirliğine girdikleri görüldü.
Çapanoğulları 1767’de geçici bir zayıflık dönemine girdiklerinde hasımları Abaza Mehmed’e karşı Zennecioğullarından yardım almışlardır.
Babıali 1797-1805 yıllarında Zennecioğlularının vergi ödemeyi ve güherçile nakletmeyi ertelemeleri üzerine Çapanoğullarının gücünden yararlanarak gecikme süresinin uzamasını önlemeye çalıştı. Merkezi hükümet, yine Çapanoğulları vasıtasıyla Kayseri’deki bazı suçluları sürgüne gönderme ve ayaklanmış olan Pasbanoğlu Osman Ağa ile Dağlı eşkıyasına karşı bu sancaktan asker sağlama yoluna gitti. Öyle ki aynı hükümet, delibaşılıktan beylerbeyliğine yükselmiş olan Ömer Paşa’nın serkeşliği üzerine onu yok etmek için yine Çapanoğullarının Kayseri’deki gücünden yararlandı. Babıali, 1803’te Ömer Paşa’ya Kayseri sancağını verirken Çapanoğlu Süleyman Bey’e gizli bir emir gönderdi. Bu emir üzerine Çapanoğlu’nun adamları, Kayseri’ye girdiği gün Ömer Paşa’yı idam ettiler. Bütün bunlar, Çapanoğullarının İç Anadolu’daki ve Kayseri’deki gücünün birer göstergesi idi. 24
1740’lı yıllardan 1810’lu yıllara kadar sosyal, mali, siyasi ve askeri bir güç olarak Çapanoğlulları Kayseri’nin en güçlü hanedanı durumunda olmuştur.25
1828 yılında Maraş ve Kayseri sancakları mutasarrıflığına Çapanzâde Mehmet Celalettin Paşa getirildi ve paşa da Kayseri mütesellimliğine Mollazâde Emin Efendi’yi tayin etti. Aynı yıl içerisinde Çapanzâde Mehmet Celalettin Paşa’nın babasının adını taşıyan oğlu Süleyman, Kayseri’de vefat etmiş, bu durum paşayı derin üzüntülere sevk etmişti. Paşanın oğlunun mezarı bugün Kayseri müzesindedir ve Hunat Camiinin avlusundan 1938 yılında müzeye taşınmıştır.
Tâlik yazılı, yaldızlı mezar taşında şunlar yazılıdır:
1 Hüvelbâki
2 Cenab-ı Mir İbrahim dürr-i tâc-ı irfan kim
3 Budur nahdum-ı vâlâsı Celal Paşa-i zişânın
4 Gidip bir tıfl-ı nur ser nâzenin dar-ı ukbaya
5 Deruni yandı yıkıldı bütün âlâ vü ednanın
6 Şefi-i valideyni olduğı bi-şüphedir ammâ
7 Nihâel-i nevba ve feydir bağ-ı dünyanın
8 Döküb âb-ı dü çeşmi söyledim Mes’ud tarihin
9 Hudâ huriyyun itsün râyesin Mir Süleyman’ın(1244) 26
1842 ve 1846 yıllarında Süleyman Bey’in oğlu Mehmet Celalettin Paşa, iki kez Kayseri ve Bozok kaymakamlıklarına atanmış ise de her iki zamanda da birer yılını dolduramadan bu görevden uzaklaştırılmıştır.
Çapanoğlu Vezir Mehmet Celalettin Paşa’nın oğlu Hasan Ziyaeddin Bey’in 1880- 1890 arasında yöneticilik görevini üstlendiğine şahit oluyoruz.
Çapanoğlu İsyanında Arapseyfi geçidinde yenilerek kaçan Çapanoğlu Edip, Celal, Salih ve Halit Beyler, isyanı bastırmak üzere Çerkez Ethem kuvvetleri ile birlikte hareket eden Aziziyeli Çerkez Şahin Bey tarafından Kayseri’nin Aziziye (Pınarbaşı) ilçesine kaçırılarak Uzunyayla’da misafir edildiler. Uzunyayla Çerkezleri, Çapanoğlu ailesinin ileri gelenlerini oldukça iyi karşıladılar. Çapanoğlu Edip Bey’in muharebelerden yara aldığı ve bu şekilde Uzunyayla’ya geldiği anlaşıldı. Ankara Hükümeti, Çerkez Beylerine haber göndererek Çapanoğullarının teslim edilmesini istedi ise de Çerkez Beyleri, misafirlerini asla teslim edemeyeceklerini bildirdiler.27
Tarihçi Ahmet Yaşar Ocak, Çerkezlerin böyle bir tutum sergilemelerini, Çapanoğullarının dedelerine Çerkezlerin minnet duymalarına bağlamaktadır. Çünkü, Sultan Abdülaziz devrinde Rusya’dan göçen Çerkezleri devlet Uzunyayla’ya yerleştirmek istediğinde bölgede bulunan Avşarların mukavemetiyle karşılaşmışlardı. Çapanoğullarının dedeleri, Avşarların bölgeden çekilerek Çerkezlerin yöreye iskanını sağlamışlar, hatta Pınarbaşı ilçesinin adını da değiştirerek bu tarihi olayın hatırasına Aziziye yapmışlardı. Çapanoğullarının Çerkezlere sığınmaları bu yüzdendi.28
Çapanoğulları, 1921 yılında af çıkıncaya kadar Aziziye’de Uzunyayla’da Çerkezlerle birlikte yaşadılar. Celal ve Edip Beylerin affı söz konusu olunca da İstanbul’da kalmalarına rıza gösterildiği için İstanbul’a gittiler. İsyanda hiçbir rolü bulunmayan Çapanoğlu Salih Bey’e herhangi bir kısıtlama getirilmediği için o serbest kaldı. Halit Bey ise aftan yararlanma fırsatı bulamadı; çünkü Arapseyfi’de bulunan akrabalarını görmek için Aziziye’den kaçmış ve gizlice Yozgat-Alaca arasında bulunan Karatepe köyüne gelmişti. Burada yapılan bir ihbar sonucu yakalanmış ve Amasya’ya götürülmüş, burada İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanmış ve idam edilmiştir.29 Halit Bey ile birlikte yakalanan komiser muavini Yusuf Ziya Bey ise, kadın kıyafetleri giyerek kaçmayı başarmış ve Suriye’ye sığınmış, burada tehcir sırasında Yozgat’tan Suriye’ye göçmüş olan Kirkor isimli bir Ermeni tarafından kendisine ev ve çiftlik verilerek ölünceye kadar orada yaşamıştır.30

1 Özkaya, Yücel ; “Osmanlı İmparatorluğunda Âyânlık”, s.5
2 Özkaya, Yücel; a.g.e., s.137
3 Özkaya, Yücel; a.g.e., s.133
4 Özkaya, Yücel; a.g.e., s.148
5 Özkaya, Yücel; a.g.e.,s.152
6 Özkaya, Yücel; a.g.e., s.142-143
7 Mir’at-i Kayseriyye, s.156
8 Çayırdağ, Mehmet; Kayseri’de Güpgüpoğlu Hacı Mustafa Ağa Vakıfları, s.19
9 Çayırdağ, s.19-20
10 Özkaya, Yücel; a.g.e., s.144-145
11 Özkaya, Yücel; a.g.e.; s.145-146
12 Mir’at-i Kayseriyye, s.159
13 Özkaya, Yücel; a.g.e.; s.165
14 Özkaya, Yücel; a.g.e.; s.165
15 Ahmet Nazif Efendi; Mir’at-i Kayseriyye, Kayseri Özel İdare Yayını, (Haz. Mehmet Palamutoğlu), Kayseri, 1987, s. 159
16 Ahmet Nazif Efendi, a.g.e.s.160-161
17 Ahmet Nazif Efendi, a.g.e., s.161
18 Karal, Enver Ziya; III.Selim’in Hattı Hümayunları, TTK Yayını, Ankara, 1988, s.55
19 Ahmet Nazif Efendi, s.161-162
20 Çayırdağ, a.g.e., s.24
21 Mir’at-i Kayseriyye, s.162
22 Mir’at-i Kayseriyye, s.164
23 Mir’at-i Kayseriyye, s.166
24 Mert, Özcan; “Kayserili Bir Âyân: Zennecioğlu Seyit Mehmet Ağa”, KYTSB, Kayseri, 1988, s.330
25 Mert, Özcan; a.g.e.; s.331
26 Kayseri Arkeoloji Müzesi Etnografik Eser Müze Envanter Defteri No.2059,s.3536, (76/151) de kayıtlı olan bu mezar taşı müzenin deposunda saklanmaktadır.
27 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Eski Defter, C.I, Dosya 90-4, Karar: 181
28 Ocak, A.Yaşar; “Milli Mücadelede Çapanoğlu İsyanı”, TKAD, c.7-10, Ankara, 1970-1973,s.125-132
29 Ocak; a.g.m., s.132
30 Ocak; a.g.m., s.125-132

Yorumlar