S.Burhanettin
AKBAŞ
Nevzat
Ağabey’le tanışmam Alim Gerçel Ağabeyden sonra olmuştur. 1985 yılıydı ve ben
Fırat Üniversitesinde Edebiyat Fakültesinde öğrenciydim. Bir yaz günü Alim
Ağabeyin yanındayken Nevzat Türkten Bey ile tanışmam için o zamanlar Avukatlar
İşhanında olan işyerine uğramamı istedi. Ben birkaç kez uğradım ama o zamanlar
avukatlığa devam ettiği için görüşmek nasip olmadı. Sonra, bir öğle sonuydu
sanırım, tanışmak nasip oldu.
Nevzat Ağabey hakkında ilk intibalarım oldukça sakin
bir insan olmasıydı. Gözlüklerinin ucundan bakıyordu ve elinde incelemekte
olduğu bir yazı vardı. Bana da duyurmak için sanırım, Erciyes Dergisinde
yayınlanacak bir yazıdaki “uydurukça” kelimeleri düzelttiğini anlattı. Eski
kelimelere son derece hâkimdi ve günlük konuşmada dahi taviz vermeden bu
kelimeleri kullanıyordu. Karşımda maneviyatına düşkün tam bir Türk Milliyetçisi
vardı. Alim Ağabey ile birlikte en ufak bir taviz vermeden yıllarca bu çizgide
durdular ve Türk kültürünün emrinde birer nefer olarak çalıştılar.
Büronun
içerisinde saksıda bir limon ağacı vardı ve Nevzat Ağabey limon yetiştirmeyi
başarmıştı. Büyük bir keyifle bana limon ağacının meyvelerini gösterdi.
Kayserililerde bağ bahçe kültürü yaygın olduğu için toprakla, ağaçla uğraşmayı
severler. Nevzat Ağabey de öyleydi. Bir gönül adamı, bir fikir adamı; Talas’ın
yukarılarında bir “toprak adamı” oluveriyordu. Hatta bürosunda limon ağacı
yetiştirebiliyordu.
1986 yılında
Erciyes Dergisinde ilk yazılarım yayınlanmaya başladıktan sonra özellikle yaz
aylarında kendisini ziyaret etmeyi sürdürdüm. Avukat arkadaşlarından Necdet
Çetinok gibi, Muttalip Aytekin gibi
değerli insanları öğle sonu sohbetlerinde tanıdım.
***
1987 yılında
Edirne’de başlayan öğretmenlik hayatımda ise Erciyes Dergisinin apayrı bir yeri
oldu benim için. 1987 yılının aralık ayında Karaağaç İlköğretim Okulunda Batı Trakyalı Türk öğrencilerim oldu. Bir
kısmı Gümülcine’den, bir kısmı da İskeçe’den… Ben onların sınıf öğretmeniydim.
Yarı yıl tatili geldiğinde öğrencilerime Batı Trakya’dan, masal, halk hikayesi,
tekerleme ve sayışmaca derlemeleri için ödevler vermiştim. Dönüşte dedelerinin,
ninelerinin selamı ile birlikte çok miktarda folklorik malzemeyi alıp
getirmişlerdi. Bu derlemeleri düzenleyip Erciyes Dergisine gönderdim. Sınıf
mevcudumuz yirmi civarındaydı ve bize Erciyes Dergisinden 25 sayı gelmişti. Biz
birkaç abonelik bedeli yatırmamıza rağmen Batı Trakyalı Türk çocuklarına her ay
yirmi civarında Erciyes Dergisi geliyordu. Bu çocuklar, o vakitler Yunanlıların
bütün engellemelerine rağmen gümrükten bu dergileri Yunanistan’a geçirmek ve
anne babalarına göstermek için çok üstün bir çaba gösterdiler. Bu yazılar, Batı
Trakya’da çok etki yaptı. Birçok aile beni düğünlerine, şölenlerine davet
ettiği halde gidemedim. Çünkü, Yunan tarafı haddinden fazla sıkıydı ve
gümrükten geçmek için de 100 dolar istiyordu Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarından. Velhasıl, Erciyes
dergisinin o dönemde Batı Trakya’da iyi bir etkisi olmuştu ve gerçekten
karşılık beklemeden yapılan büyük bir hizmetti.
Nevzat
Türkten Ağabey, Alim Ağabey’le yıllar yılı hummalı bir çaba sürdürdüler. Tabiri
caizse kendi kendileriyle yarıştılar. Erciyes Dergisi, ikisinin de hayatında en
büyük iftihar vesilesi ve en büyük hizmet oldu. Erciyes, Türkiye sınırlarını
aştı, bütün Avrupa ülkelerine, Amerika’ya ve Türk Dünyası ülkelerine ulaştı.
NEVZAT
TÜRKTEN’İN AMERİKA GEZİSİ
Dr. Ömer Turnacıoğlu… Amerika’da yaşayan
Kayserili bir doktor… Erciyes dergisini Amerika’dan takip eden bir Kayseri
sevdalısı… 1997 yılında Kayseri Lisesi
100. Yıl Şeref Belgeseli isimli üç
ciltlik devasa eseri de görünce o kadar minnettar kaldı ki bu eserleri
hazırlayan kişileri mutlaka ödüllendirmek gereklidir diye düşündü. Amerika’da
Dünya Türkleri Konseyi ve Türk-Amerikan Dernekleri ile işbirliği yaparak Nevzat
Türkten’i ve Yusuf Özmerdivenli’yi Amerika’ya davet etmenin yollarını aradı.
Kayseri’deki akrabalarına telefonla ulaşarak Yusuf Özmerdivenli’yi ve uzun
yıllar Erciyes Dergisini çıkaran, Kayseri Lisesi’nden dönem arkadaşları olan Nevzat Türkten’i
Amerika’ya davet etti. Yusuf Özmerdivenli, önceleri eve telefonla gelen bu
davete inanmamış ve kızına, “Kızım seni işletmişler” diyerek bu düşüncesini
dile getirmiş. Lakin, kızının kendisine bir telefon numarası bıraktıklarını
söylemesi ile işin ciddiyeti ortaya çıkmış.
New York’ta, Washington’da ve Miami’de üç
hafta boyunca oradaki Türklerin misafiri olurlar. Yanlarında bir miktar dolar
da götürmüşler, ne olur ne olmaz diyerek… Ancak, Kayseri tabiri ile söylersek,
ellerine cebine sokmalarına müsaade etmezler ve oradan güzel anılarla dönerler.
***
NEVZAT TÜRKTEN’İN “GÖZLERİN” ADLI ŞİİRİ
1997 yılının aralık ayının 17’sinde Bekir Sıtkı Erdoğan Kayseri’ye
gelmişti. Erciyes Üniversitesinin davetlisiydi ve konferansın ardından o akşam,
üniversitenin Talas’taki tesislerinde Kayseri’nin kültür ve sanat adamları ile
bir araya gelmişti. Çok hoş sohbet bir
ortam vardı. Şaka yüklü sorular ve cevaplar adeta havada uçuşuyordu.
Çok büyük ısrar üzerine kıymetli büyüğümüz Nevzat Türkten, gençlik yıllarında yazdığı “Gözlerin” adlı şiiri okudu.
Şiirden sonraki o tatlı sataşmalardan bir bölümü nakletmek istiyorum:
Prof.Dr.Tuncer Gülensoy: “Abi, bu şiiri kime yazdın?” diye muzipçe bir soru sorunca Nevzat Ağabey mahcup oluyordu ve “Bilmeeem!” diye cevap veriyordu.
Gülüşmeler sosyal tesislerin Talas’taki eski binasında yüksek tavanlara kadar yansıdı.
Hasan Sami Bolak Ağabeyimiz: “Abi, şiirde kızlarla saklambaç felan oynardık diyon, bu şiiri kaç yaşlarındayken yazdın? Diye ortamı biraz daha ısıtınca
Nevzat Türkten: “Ne bileyim, herhalde 19-20 yaşlarında vardım.” Diyerek daha keskin bir cevapla işi bitirmişti.
Çok büyük ısrar üzerine kıymetli büyüğümüz Nevzat Türkten, gençlik yıllarında yazdığı “Gözlerin” adlı şiiri okudu.
Şiirden sonraki o tatlı sataşmalardan bir bölümü nakletmek istiyorum:
Prof.Dr.Tuncer Gülensoy: “Abi, bu şiiri kime yazdın?” diye muzipçe bir soru sorunca Nevzat Ağabey mahcup oluyordu ve “Bilmeeem!” diye cevap veriyordu.
Gülüşmeler sosyal tesislerin Talas’taki eski binasında yüksek tavanlara kadar yansıdı.
Hasan Sami Bolak Ağabeyimiz: “Abi, şiirde kızlarla saklambaç felan oynardık diyon, bu şiiri kaç yaşlarındayken yazdın? Diye ortamı biraz daha ısıtınca
Nevzat Türkten: “Ne bileyim, herhalde 19-20 yaşlarında vardım.” Diyerek daha keskin bir cevapla işi bitirmişti.
***
Erciyes TV
için “Ah O Eski Günler” isimli belgesel programın çekimlerinde Nevzat Ağabey’le
yine yan yana geldik. Konumuz eski Kayseri idi. Hatırladığı eski Kayseri’nin
bütün ayrıntılarını kaydetmeye çalıştık. Kayseri’nin sınırları, mahalleleri,
çarşıları, pazarları; Kayseri’de eski yaşantı derken Nevzat Ağabey, kendi
hayatı ile ilgili bilgileri de verdi ki gerçekten çok önemli bilgilerdi. İlk
kez Nevzat Ağabeyi, aile büyüklerini anlatırken gözleri ıslanmış görmüştüm.
Bütün anlattıklarını Kayseri’nin hafızasına koyduk ve gelecek nesillere
bırakmak için her şeyi yaptık.
Türk
Kültürüne ve medeniyetine çok büyük hizmetlerde bulunan kültür abidesi Nevzat
Türkten’i Kayseri’nin ve aziz Türk Milletinin asla unutmayacağını düşünüyor,
Allah’tan uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.
Yorumlar