Bünyan Kitabındaki İntihaller

Bünyan Belediyesi kültür hizmeti olsun diye Bünyan isimli bir kitap çıkarmış. Kitabın kapağında Bünyan yazıyor ama yazarı belirtilmemiştir. Kitabın ilerleyen sayfalarında Başkan Mehmet Özmen’in “Önsöz” yazısından ve hemen yanında yer alan sayfadaki ikinci bir önsöz yazısından yazarın Şaban Hacıpaşaoğlu olduğu anlaşılıyor.
Hatırlatmam gerekirse “Her Yönüyle Bünyan” isimli kitabı yazan kişi… 1994 yılında Erciyes Dergisinde bu kitaptaki intihaller ve yapılan büyük hataları dile getirdiğim “Her Yönüyle Bünyan” İsimli Kitap Üzerine Bir Tenkit isimli yazım yayınlanmıştı. (Sayı 193/27) İsteyene bu yazımın fotokopisini gönderirim, meraklıları haber göndersin yeter.
Şimdi 1993 yılında yayınlanan kitabı allayıp pullayıp ilaveler yaparak Bünyan Belediyesi kültür hizmeti olarak karşımıza çıkardılar. Tabii ki Bünyan Belediye Başkanının 1994 yılında Erciyes Dergisinde yayınlanan makaleden haberi yok sanırım. Çünkü, kitabın önsözünde Şaban Hacıpaşaoğlu’na halen yaşayan Bünyanlılar adına ve hatta ahrete intikal etmiş Bünyanlılar adına da teşekkür etmiş. Yapmayın sayın başkan, biz “intihal”den bahsediyoruz, siz sözlüğü açıp ne demek olduğunu öğrenebilirsiniz. Sonra siz bütün Bünyanlılardan ve hatta ahrete intikal edenlerden nasıl ve ne zaman bir yetki aldınız ki böyle bir cümle kullanıyorsunuz?
Mesela ben, 14 kitaba imza atmış bir Bünyanlı olarak bu kitabın yazarına ve size hakkımı helal etmem. Hatta bunun için de gereken şeyleri yapacağımdan şüpheniz olmasın. Siz böyle bir kitaba Belediye Kültür Hizmeti diyerek nasıl intihale ortak olursunuz? Buna yetkiniz var mı? Bu hakkı kendinizde nasıl buluyorsunuz?
Bu kitaptaki tarihi hataları, başkalarına ait intihalleri bir tarafa bırakarak sadece kendimle ilgili konulardan bahsedeceğim ve işi uzatmayacağım. Bünyan Belediyesi Kültür Hizmeti olarak sunulan kitaba neden Kültür Bakanlığından ISBN numarası almazsınız veya bandrol kullanmazsınız onu bilemem ama zaten sizlerin de bir şeyler öğrenmeye niyetiniz olsaydı, sanırım birilerine sorardınız. Koskoca Bünyan Belediyesi kaçak kitap basacak duruma düşürülmemelidir değil mi?
Benim eleştirilerim şöyledir:
  1. Kitabın yazarı alıntı yapmayı bilmediği için başkasına ait bilgiler tırnak içinde gösterilmemiş ve sınırlı sayıdaki dipnotta ise kitap ve makale künyeleri hiçbir ilmi yaklaşıma sığmayacak biçimde verilmiştir. Mesela 1 nolu alıntıya bakalım: “1.Prof.Bozert’in Kululu Kazı Notları” diyor ve bitiyor. Bu notlar nerede, ne zaman yayınlanmış, yazar bu notların hangi sayfalarından yararlanmış, bunları asla bulamazsınız. Yazar, başkasına ait cümleleri tırnak içinde göstermediği için de alıntı yapılan yerler nerede başlar, nerede biter, bunu bilmek imkansızlaşır.
  2. Bu kitapta Prof.Bozert gibi, Ahmet Nazif Efendi gibi isimlerin dipnotta geçmesi onların ne kadar şanslı olduklarını göstermektedir. Halbuki benden (ç)alınanlar dipnotta ve kaynakçada geçmediği için alınan ifadesinin artık çalınan ifadesine dönüştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz.
  3. Halbuki kitabın yazarı da diğer zevatlar da gayet iyi bilirler ki, bu satırların yazarının Bünyan’a hizmetleri dokunmuştur. İbrahim Sümer’le birlikte 1980’li yıllarda çıkardığımız Bünyan’ın Sesi gazetesinde ilk derlemeleri yayınladım ve bu gazetelerden bizzat kitabın yazarı alırdı ve o günlerde yaptığımız işten de övgüyle söz ederdi. Sonra Ali Cengiz’le beraber çıkardığımız Bünyan Kültürü dergisi ve oradaki emeklerimi inkar edecek varsa beri gelsin. 1987 yılında Fırat Üniversitesinde hazırladığım “Bünyan Ağzı” isimli okul bitirme tezim ve 1993 yılında Erciyes Üniversitesinde bitirdiğim yüksek lisans tezim “Bünyan ve Yöresi Halk Edebiyatı Folklor ve Etnografyası” ortada duruyor. Bu tez, 1994 yılında Bünyan Belediyesi tarafından kitap olarak bastırıldı. Bunları niçin yazıyorum? Kitapta intihal ettiğiniz bana ait derlemeleri, her türlü yasal zeminde ispatlayacak durumdayım.
  4.   Şu an önümde Bünyan’ın Sesi gazetesi arşivi var, Bünyan Kültürü Dergisi arşivi var, Erciyes Dergisi arşivi var, Bünyan Ağzı (1987) isimli bitirme tezim ve Bünyan Yöresi Halk Edebiyatı, Folklor  ve Etnografyası isimli yüksek lisans tezim (1993) ve kitabım (1994) var. Bunların hiçbirini kaynak olarak göstermediniz.
  5. Şimdi bir derleme nasıl yapılır bir hatırlatayım size. Bir kaynak kişiye ulaşırsınız ve onun ağzından çıkanları ya ses kaydıyla ya da kamerayla kaydedersiniz. Eğer bu imkanınız yoksa kaynak kişinin künyesini çıkarırsınız. Anlatan kişinin adı, soyadı; ne zaman doğduğu, ne işle uğraştığı, anlattığı türküyü, ağıdı ya da masalı kimden öğrendiği, derlemenin yapıldığı tarihi belirtirsiniz. Şimdi soruyorum size, kitabınızda geçen (s.148-149-150-151-152-153-154-155-156) ağıtların tamamını ben derledim. Bu ağıtları okuyan kişilerin adlarını da yüksek lisans tezimin 266. Sayfasında açıkladım. Yani tamamen bilimsel bir çalışmadır, her bir satırında alın teri vardır.
  6. Mehmet Sıtkı Işıtır’dan derlediğim türkü, ağıt ve bozlakları yine kaynak göstermeden kullanmışsın, onları sana hediye ediyorum, çünkü orada yalan söyleyebileceğini az çok tahmin ediyorum. Ama şimdi şu sorulara cevap verin o zaman:
  1. Süksün Köyünden Bir Gencin Ağıdı: Bu ağıdı ne zaman ve kimden derlediniz, elinizde en ufak bir belge var mıdır? Bu ağıdı benim 1987 yılında, yani bundan 24 yıl önce derlemiş olmam, vicdanınızı sızlatmıyor mu?
  2. Gergemeli Zabit’in ağıdını kimden derlediniz, ne zaman ve nerede? Bu ağıdın da 1987’de tarafımdan derlendiğini  biliyorsunuz.
  3. Hakkı’nın ağıdı da benim 1987 yılı derlememdir, herkese her türlü isbatını yaparım.
  4. Bürüngüzlü Gelinin Ağıdı (s.149) da dahil olmak üzere bu ağıtların tamamının incelemesi de dahil Erciyes Dergisinde makale olarak yayınlanmıştır. Arşivi herkesle paylaşabilirim.
  5. Cemal’in ağıdı (s.151) 1987 yılı derlemelerimden biridir.
  6. Kani Bey ağıdının derlemesi ve incelemesi bana aittir. 1987 yılından beri birçok yerde yayınladım ve inceledim bu ağıdı.
  7. Mustafa’nın Ağıdı (s.151), bu ağıt da 1987 yılında derlenmiş ve okul bitirme tezimde yer almıştır.
  8. Zekiye Gelin’in ağıdı, benden başka bir kimsenin derlemesi imkansızdır. Sebebini merak ediyor musunuz acaba? Etmeyin bence… Çünkü, deveyi hamuduyla yutmuşsunuz.
  9. S.155’te yer alan Hami’nin Ağıdı da bana aittir ve yayın tarihi 1987’dir.
  10. Hele s.155’teki Zekli Ali Efendi’yi siz nereden bileceksiniz, hayatınızda böyle biri olmuş mudur ki? Zekli Ali Efendi kimin akrabasıdır beyler, bilir misiniz? 1987 yılında bu ağıt nasıl derlendi, haberiniz var mı? Daha bizler bu ağıdın acısı üzerine neler yazdık okuyabildiniz mi? Yok, sadece intihal yaptınız öyle mi?
  11. Gergemeli Memiş Hoca ve Bünyanlı Aşık Mustafa ile ilgili yazdığım yazılardan yapılan alıntılar da boğaza indirilmiş ama artık vicdanım elvermiyor. 1994 yılında yazdığım Bünyanlı Aşık Mustafa isimli kitabı ya da Bünyan Kültürü dergisinde ve Erciyes Dergisinde yazdığım Gergemeli Memiş Hoca ve Bünyanlı Aşık Mustafa Makalelerini dipnotta ya da kaynakça da yer almadığını adım gibi biliyorum. Çünkü, bana ait derlemeleri haram olmaktan çıkarmış kafasına göre.
  12. Bu kitapta yapılan yalan yanlış bilgilerle insanlar hareket ettikleri zaman ortaya bir felaket çıkmaktadır. Kitapta Bünyan İlçe Mezarlığında evliyaların ve seyyidlerin kabirlerinin bulunduğu iddia ediliyor ki Bünyan İlçe Mezarlığının bugün düşürüldüğü durumu daha iyi anlıyoruz. Bakınız, bilmediğiniz konulara böyle atlayarak zıplayarak insanları yanıltamazsınız. Kitabın 133 ve 134. Sayfalarına koyduğunuz seyitlik hüccetinin Bünyan’la hiçbir alakası yoktur. Arapçadan Türkçeye tercümesini de koymuşsunuz, onu dahi okumuyor musunuz? Bahsedilen kişi Seyyid Selahaddin’dir ve Pınarbaşı’nın Melikgazi köyünde türbesi vardır. Osmanlı kaynaklarında Seyyid Selahattin ve çocuklarının vergiden muaf tutulması anlatılırken peygamber soyundan geldiğine işaret edilir. Bunlar Zamantı Kalesinin etrafındaki köyleri ekip biçerler ve hiçbir belgede Bünyan’la Seyyid Selahattin’in ilişkilendirildiğini görmedim. Göz göre göre insanları neden aldatıyorsunuz, buna hakkınız var mı?
  13.  Bünyan İlçe Mezarlığında öyle birden çok evliyanın bulunduğuna dair bir kayda rastlanmamıştır. Halkın Yedi Gardaşlar dediği yerde bir çaputlu çalı vardı. Orada türbe yıkıntısı mevcut ise de bu türbenin kime ait olduğunu gösteren bir levha bulunamadığı gibi Osmanlı belgesine de rastlanmadı.
  14. Birileri takıntılı bir şekilde peygamber soyundan gelenlerin adlarının “es-seyid” biçiminde yazıldığını iddia ediyor. Yine bilmedik taş meselesi…  Böyle bir şey yok. Arapça imlada esseyid yazarlar ama biz seyid diye okuruz, oradaki es okunmaz. Sadiler (Sadi Bey) sülalesine 1561 yılında seyidlik beratı verildi diye yazmışsın. Madem öyle koysana beratı da biz de okuyalım. Benim büyükannem de Sadi Bey sülalesinden olur. Madem bizim bilmediklerimizi sen biliyorsun, Bünyan’la ilgisi olmayan hücceti kitaba koyacağına bu bahsettiğin beratı koysaydın ya… Kitaba yazmak kolay, belgelendirmek zor. Kitapta sürekli atıp tutuyorsunuz. 16. Yüzyıl kayıtlarında Sadi Bey ve İsa İmirze Bey dışında bugünkü sülalelerle ilişkilendirilecek bir Allah’ın kulu yokken ne yapıyorsunuz, fala mı bakıyorsunuz. Belgesiz tarih olur mu, bilim olur mu? Ama oluyor işte…

Yorumlar