MODERN CAHİLİYE DEVRİ

Çağımıza değişik isimler verildiğini biliyoruz. “Bilgi çağı”, “İletişim çağı” gibi isimler verenler elbette haklılar. Lakin bir yönüyle bakılırsa bu çağa “Modern Cahiliye Devri” demek de mümkündür.
Bilgi çağına ulaştık, internet çağında yaşıyoruz diye insanların cehaletle baş ettikleri sanılmamalıdır. İnsanlık, büyük bir cehalet dönemine dönüş yapmıştır ya da yaptırılmıştır. Mesela, iletişim çağında yaşıyoruz ama gerçekten haberi, bilgiyi dosdoğru alabiliyor muyuz? Bence alamıyoruz. Çağımız, iletişimde kirlenmenin en çok yaşandığı bir çağa dönüştü. Artık haberler “propaganda ve karşı propaganda” mantığı ile veriliyor. Yönlendirilmiş,  isteğe göre biçimlendirilmiş haberlerle karşı karşıya olduğumuz için, haberi yapan kişi, bizim nasıl düşünmemiz gerektiğini kafasında şekillendiriyor. Bize düşünme payı bırakmıyor.

-İnsanlar “taraf” olmaya zorlanıyor. Ya bizdensin ya da değilsin. Durumunu kendin seç.
-Bizim sana sunduğumuz gazeteyi, kitabı, dergiyi okuyacaksın. Bizim televizyonumuzu ve gazetemizi seyredeceksin. Olaylara ve dünyaya bizim gözlüklerimizle bakmak zorundasın. Bizim söylediğimiz yerden alışveriş yapacaksın, bizim bankamıza para yatıracaksın.
İşte Demokrasi de onlar için böyle bir garip kavram oluvermiş. Bizimle olursan demokratiksin, değilsen Allah senin belanı versin gibi ince ayar (!) bir demokrasi bu.
-İnsanların özgürlüklerini kısanlar, kendilerini demokrasi havarisi olarak sunuyorlar.
Sürekli bir kavga ortamında insanları  diri tutma telaşı, sosyal bir mühendislik çalışması olsa gerek. Eskilerin “Kızılelma”sı gibi bir şey… Sanıyorsunuz ki yarın sefer var.
Kutsal değerlerin insanları  birleştirdiğini düşünürken birden bire insanları ayrıştırmak için nasıl kullanıldığına şahit oluyorsunuz. O yüzdendir ki fikir üretecek, düşüncesini aktaracak insanların önüne toslayacakları duvarları kutsal değerlerden inşa etmek oldukça sinsi bir yöntem.
Cahiliye çağının insanları  kayıtsız şartsız itaate zorlanıyor. Aslında soru sormak yasak, tartışmak, sorgulamak yasak. Asıl tartışma küffara karşı yapılandır ve onu da zaten topluluğun önderleri yapmaktadırlar. Bize düşen ise onların dillendirdiği görüşleri cahillere anlatmak ve onların kanaatini oluşturmaktır. Aslında kanaat tektir ve yukarıdan bir emirle belirlenmiştir.
Diğerleri, yani ötekiler sürekli aşağılanmaktadır. Hatta büyük güç gösterileri ile sindirilmektedir. Hele ortada kalmış insanlar bu korku selinin tesiri ile etkisizleştirilmelidir. Geriye kalanlar ise zaten düşmandır. Düşmana merhamet olmaz, istediğin zaman asarsın, istediğin zaman kesersin onları.
Burada haberin mantığı da ortaya çıkmaktadır. Haber, aslında gücün sembolü olmalıdır. Propaganda gücün niteliğini göstermeye yöneliktir. Bizim karşımıza kim dikilirse başına ne geleceğini görürsünüz demenin bir yoludur.  O yüzdendir ki artık haber, sadece bir haber değil, yorum + haber’dir. Haber, bu yüzden kendi çapında bir cihada çıkıyor. Hedef alınan kalelere ciddi sortiler yapıyor ve hedefi ya çökertiyor ya da hedefte ciddi hasarlar oluşturuyor. Aslında haber, arkasındaki erkin bir gövde gösterisidir. İnsanlar, bu gücü hissettiklerinde tabiatları gereği kabuklarına çekiliyorlar.  Çünkü, rota değişirse haber, başka hedefleri de vurabilir. Çünkü haber, çok boyutlu bir mekanizmanın bir parçası olarak karşınızda arz-ı endam ediyor:
Haberin adli boyutu var.
Haberin emniyet boyutu var.
Haberin erk boyutu var.
Haber, büyük bir yardımlaşma sisteminin de bir parçasıdır. Bu sistemde yardımlaşanlar asla kaybetmiyorlar ve elde ettikleri ise sürekli bir kazanımdır. Böyle olunca haber size, apartman dairesi, villa, iyi bir makam, para vs. olarak kesin dönüş yapıyor. Öyleyse haberin mânâ boyutunun dışında bir de madde boyutu var.
Çoğulculuğu esas almayan ve objektifliğini yitirmiş haber, doğrudan doğruya belli bir hedefe varıyor demektir ve o hedeftekiler ise kitlelerdir. Re-enformasyon bugün birçok güçlü devletin kullandığı ciddi bir silahtır. Korku imparatorlukları, kitle iletişim araçları ile kurulmaktadır ve insanların adına modern denilen bu çağda cehalet devrini yaşamaları istenmektedir.
S.Burhanettin  AKBAŞ

Yorumlar