Muzaffer Tok'un ardından...

                        TOK SAHAF...
                                                                       S.Burhanettin AKBAŞ

            1984 yılında üniversiteye gitmek için şehre geldim, biletimi alıp yollara düşeceğim yine... Bir arkadaş, Stat İş hanına uğramamı, orada bir sahaf olduğunu söyledi. Kayseri’de bir sahaf bulmak ha... Şaşırmıştım. Bir taraftan da seviniyordum. Çünkü, Osmanlıca’yı ilerletmek için okuyacak kitap bulamıyorduk. Stat iş hanına  uğradım ve burada birbirinden kıymetli Osmanlıca kitaplar olduğunu gördüm. Türk Yurdu dergisinin orijinal Osmanlıca baskılarını ve Necip Asım’ın, Orhun Abideleri ile ilgili  –ki Türkiye’de Orhun Abideleri konusunda yapılmış ilk çalışmalardan biridir- “Orhun Mahkukatı” isimli kitabını seçmiştim. Muzaffer Ağabey, bir kitaplara baktı, bir yüzüme...
            -Niye alıyorsun bunları, diye sordu.
            Ben de edebiyat fakültesinde öğrenci olduğumu, Osmanlıca’yı ilerletmek için bu tür kitaplara ihtiyaç duyduğumu söyledim.
            -Tamam da aslanım, diğer Osmanlıca kitapları seçmedin de bunları niye seçtin dedi.
            Ben de Türkçülük hareketinin ilgimi çektiğini anlattım. Beni yanındaki tabureye oturttu, adımı, soyadımı, hangi üniversitede okuduğumu, ev telefonumu, adresimi, not defterine kaydetti.
            Sonra, kitapların fiyatını hesapladık ki  benim kitaplar için ayırdığım parayı bir miktar geçiyor. Kitaplardan birini sonra almamı teklif etti. Ben kitaplardan vazgeçemiyordum. Düşündü, taşındı, tamam dedi. Al götür kitapları, şu kadarı da eksik kalsın, sana yolda çorba parası olsun. Sevindim, kitapları bağrıma bastım, doğru terminale...
            ....

            Gel zaman git zaman... Bizim üniversite bitti. Elazığ, Edirne, derken 1995 yılında Kayseri’deyiz. Muzaffer Ağabey’in kızı öğrencim oldu. Muzaffer Ağabey, beni nereden hatırlasın ama yine o günkü minnetimin nişanesi olarak kendisine kızıyla selam yolladım. Çok geçmeden cevap geldi:
-Öğrenciyken benden Türk Yurdu dergilerini ve Necip Asım’ın Orhun Mahkukatı isimli kitaplarını almıştı, onlar çok değerli kitaplar, kıymetini bilsin!
Şaşırmıştım, hem de ne şaşırma... Tam 11 yıl sonra Muzaffer Ağabey , benim satın aldığım kitapları ve beni hatırlıyordu.
             Daha sonra değişik yerlerde, toplantılarda, özellikle Erciyes Üniversitesi’ne gelen şair ve yazarlarla yapılan yemekli toplantılarda Rektör Beyin davetine icabet ediyor ve bir araya geliyorduk. Gerçekten soyadı gibi tok sözlü bir adamdı. Birçok kimsenin sesini çıkaramayıp sustuğu yerde onun düşüncelerini dobra dobra söylediğini görürdüm. Yine her zaman ki nükteli haliyle beni yanına çağırır, kitapları ve beni nasıl hatırladığını söyler gülüşürdük.
            Muzaffer Tok’u ebedi yolculuğuna uğurlarken onu Yunus’un dizeleri ile uğurlamak istiyorum. Allah rahmet eylesin.
            Bu dünyadan gider olduk
            Kalanlara selam olsun
            Bizim için hayır dua
            Edenlere selam olsun.

Yorumlar