Besleme

                        S.Burhanettin AKBAŞ/Kayseri Akın Günlük Gazetesi
Eskiden Kayseri’de kullanılan ve Kayserili zenginlerin metresleri için kullandıkları bir tabirdir bu.
Eskiden Kayseri’de bir adamın hatırının sayılı olması için Kayseri tabiriyle gittikleri yerde “minderlerinin serilmesi için” ya adam öldürmeleri, ya adam bıçaklamaları, ya da besleme tutmaları gerekmektedir.
Eski zamanda Kayseri’de bir Ahmet Ağa vardır. İyi kalpli, temiz bir adamdır. Ne adam öldürecek yaratılıştadır, ne adam bıçaklamıştır, ne de besleme tutmuştur. Sırf bu yüzden çevrede itibar sahibi olamaz. Araya savaş yılları da girince ekonomik gücü günden güne zayıflar. İtibarı iyice zedelenmeye başlar. Besleme tutanların sayısı da günden güne azalır. Ahmet Ağa, bu duruma yıllar yılı içerler durur.

Bir arkadaş toplantısında, arkadaşları bir kadını besleme olarak tutmaya karar verdiklerini, ikişer ay kadının ihtiyaçlarını göreceklerini anlatırlar ve Ahmet Ağaya iki ay da sen besle teklifini getirirler. Ağanın o günlerde parası da yoktur artık. Lakin, arkadaşları yanında itibar bozukluğu olur diye olumlu cevap verir.
O günden sonra Ahmet Ağayı bir kara düşünce alır ki sormayın gitsin. Eşini de son derece seven Ahmet Ağa, durumu eşine de belli etmemeye çalışır ama eşi onun daldığı bu kara kara  düşüncelerin farkına varır. Ahmet Ağaya sürekli derdinin ne olduğunu sorar durur. Bu ısrarlara dayanamayan Ahmet Ağa, karısına olanı biteni anlatır:
-Bak hanım, memleketin adeti kötü, adam vurmadın mı, bıçaklamadın mı, besleme tutmadın mı, gittiğin yerde adamın minderini sermezler, itibar bozukluğu yaratırlar. Geçen gün arkadaşlarla konuşurken, arkadaşlar bir besleme tuttuklarını, her birimizin ikişer ay kadına bakacağımızı söylediler. Ben de sesimi çıkaramadım, arkadaşlara açığımı vermedim ama biz kendi soframıza ekmek bulamazken bu kadına nasıl bakacağız onu düşünüyorum, der.
Kadın, kocasını can kulağı ile dinler. Önce bir süre susar, düşünür, sonra “Bekle beni!” diyerek odadan çıkar. Bir süre sonra eski bir çıkını çeyiz sandığından bulup getirmiştir. Ağanın önüne koyar, “Aç!” der. Ahmet Ağa, “Bu nedir hanım?” diye sorar. “Çeyizimden kalma birkaç eşya” der hanımı. Ağa “Ne olacak bu şimdi? diye sorduğunda kadın: “Al bu eşyaları sat, beslemenin ihtiyacına yetecek kadar para eder. Bey, senin itibarının bozulmaması için bu beslemeyi tutmak şart oldu.” der.
Ahmet Ağa duygulanır, hanımını alnından öper. “Ben senin üzerine gül koklar mıyım hatun?” der. “Orasını ben bilmem bey!” deyip odadan çıkar kadın.
Ahmet Ağa, çeyizi basar bağrına doğru çarşının yolunu tutar. Aklından da bu işlere bir formül bulmak geçmektedir.
Eşyaları çarşıda satar, sonra bir arkadaşının yanına varır. Küçüklükten dostu olan bu arkadaşına olanı biteni anlatır.
-Ne yapacağım şimdi Remzi, bir formül bul, ben kadınımın üzerine gül koklamam der.
Arkadaşı Remzi güler.
-Düşündüğün şeye bak! Parayı sen kadına yedirmeyecek misin? Her gün evin ihtiyaçlarını sen kadına gönder, tamam mı? İş kadının koynuna kimin gireceğine kalsın, sen merak etme der.
Sıra Ahmet Ağaya gelince ağa, kadının ihtiyaçlarını evine göndermeye başlar. Akşam olunca da kadının evine Ahmet Ağa gibi ince uzun bir adam giriverir. Kendisini Ahmet Ağa olarak tanıtır. Kadınla beraber olur, iki ay boyunca gününü gün eder.
Böylece Ahmet Ağa, itibarını kurtarmış olur.
Allah itibar bozukluğu vermesin. 

Yorumlar