Statü nasıl kazanılır?


Bindiğin araba statüdür.
Giydiğin elbise statüdür.
Bankadaki paran statüdür.
Sahip olduğun mal mülk statüdür.
Bulunduğun mevki makam statüdür.
Oturduğun ev statüdür.
Yaşadığın muhit statüdür
.
Girdiğin lokanta, çay içtiğin cafe statüdür.
Tanıdığın, selam verdiğin kişiler statüdür.
Atalar “altın kapının, ağaç kapıya işi düşer” demişler. Altın kapı da ağaç kapı da statüdür.
Yaptığınız iş, sahip olduğunuz işyeri statüdür.
Okuduğunuz okul, icra ettiğiniz meslek statüdür.
Doktorluk mesleği statüdür, doktorların toplum tarafından seviliyor olması ise prestijdir.
Fakirlik ve zenginlik ise birbirine zıt, en uçtaki sosyal sınıflardır ve kişinin statüsünü bu tür sosyal sınıflamalar da açıklamaya yeter.
Mevlana Hazretleri "Yoksulluğu kınama, mal ve para başta külah gibidir. Külaha sığınan keldir. Zengin kulağına kadar ayıp içine dalmıştır. Fakat malı vardır, mal ayıbını örter. Yoksulların mülkten maldan öte, ululuk sahibi Tanrı'dan pek büyük bir rızıkları vardır.” Diyor.
Mevlana Hazretleri, eserlerinde dört sosyal sınıf ortaya koymaktadır: Zenginler, orta halliler, fakirler ve köleler.
Mevlana, zenginlerin dine karşı ilgisiz kaldıklarını ifade eder. Dine en duyarlı sosyal sınıf ona göre fakirlerdir. "Fakirlerin esvabı parça parça olduğu zaman kalbi açılır ve tecellilerin yeri olur." Sözü bunun açık bir ifadesidir.
Mevlana bir başka öngörüye göre de üç tür sosyal tabaka ve buna bağlı olarak statü ortaya koyar. Bunlar: Yönetenler, Alimler (Aydınlar) ve Yönetilenlerdir.
Mevlana’ya göre yönetilenlerde güç bulunmaz. Güç, yönetenlerdedir. Lakin, toplum için en değerli sınıf ise alimler (aydınlar) sınıfıdır. Lakin Mevlana burada hemen bir uyarıda bulunur ve emirlerin himayesine giren aydınların, emirlerden güç aldıkları için en kötü ve en fena kimseler olduklarını belirtir. Ona göre bir alimin (aydının) gerçek manada görevini yerine getirebilmesi için yöneticilerle irtibatının olmaması gerekir. Çünkü aydınlar (alimler), yönetilen ile yöneten arasında dengeyi kuracaklardır. Alim (aydın), yöneticinin kölesi olursa bu denge kaybolur.
Mevlana, İslam dininin kriterlerine göre halkın (yönetilenlerin), yöneticinin himayesine verilmiş birer Tanrı emaneti olduğunu ifade eder ve İslam’a göre emanet kutsaldır. Emanete iyi bakılmalı ve onlara karşı adaletle hükmedilmelidir.
Mevlana Hazretleri: "Şu balçıktan yapılan yıkık yer baykuşun yurdudur. Zümrüdü Anka gibi yücelerde uçan kuşa bu alan nereden layık olacak" diyerek statünün varlığını ortaya koymaktadır. Mevlana, statüyü belirleyen unsurlar arasında soyluluğu da öne çıkarmaktadır. Yani padişahların, beylerin, paşaların çocukları, doğuştan yönetici olacakları için asil ailelerin çocukları olarak dünyaya gelmektedirler. Bir de ekonomik yapıya dikkat çekerek ekonominin insanın yerini ve değerini belirlemede öncelik taşıdığını söyler.
Mevlana Hazretleri, bütün bunları sıraladıktan sonra asıl statünün aşıklık statüsü olduğunu açıklar ve en yüksek statüyü bu makama verir. Aşıklar, Tanrı aşkıyla nurlanmış, taçlanmış kimselerdir. Onları hiçbir makam, hiçbir mevki ilgilendirmez. Fakirler gibi zenginler arasına çıkmak için didinip durmazlar. Tanrıya en yakın kimseler onlardır, fakir olmadıkları halde fakir bir hayat sürerler. Onların tek görevi kulluktur ve başka rütbe istemezler. Onların yaptığı iş padişahlıktan çok daha iyidir, zenginlerle mukayese bile edilmezler. Gönül ehlidirler. Kalp gözleri açıktır. Dünyanın fani olduğunu görür, ona göre yaşarlar.
O yüzden Mevlana açık ve net bir tavır belirler. İnsanların kıymet verdiği, baş tacı ettiği, itibar verdiği nice insanın Tanrı katında yeri yoksa elde ettiği itibar boşunadır.
İnsanlara ise asıl statüyü Allah verir. “"Birisine sen devlet verir, birisini sen ikbale eriştirirsen hiçbir kimse, hiçbir şey ondan o devleti ikbali alamaz"
Orman içinde aslan kraldır. Diğer hayvanlar zulüm ve korku içerisindedirler. Aslan'ın iktidarı sebebiyle toplumsal statüsü yüksektir. Düzen şöyle işlemektedir. Bütün av hayvanlarını sırasıyla her gün bir tanesi aslana yem olacaktır. Nihayet bir gün sıra tavşana gelir. Tavşan aslana oyun oynar ve onun ölümüne sebep olur. Av hayvanlarını zulümden kurtarır. Birden sosyal statüsü artar. Bunun üzerine tavşan şu sözü söyler: "Üstünlükler Haktan gelir.

Yorumlar