APARTMAN YÖNETMENİN ASALETİ


Bizim insanımız şatafatlı işleri seviyor. Hele bir makam mevki kapmaya görsünler, dallarını yere doğru eğmek şöyle dursun, kendilerinde büyük asalet olduğuna inanıyorlar.
Apartman önünde yöneticinin kim olduğunu nasıl anlarsınız? Bakın kapıcının etrafında fır döndüğü birisi varsa o kişi apartmanın yöneticisidir.

Zafer kazanmış komutan edasıyla etrafına gururla bakan o kişi de yöneticinin ta kendisidir.
Yöneticilerin böyle gururla etrafına bakmaları aldatıcı oluyor. Üç yıl yöneticilik yapmış bir zat, daha sonra kayıplara karışınca apartmana ait en ufak bir kaydı dahi bulamayan apartman sakinleri ne yapacaklarını şaşırmışlar.
-Yahu bu adamı üç yıl boyunca denetleyen bir Allah’ın kulu olmadı mı?
Meğerse olmamış. Herkesin işi gücü var ya, toplanan aidatları, çevre düzenlemesi için verilen paraları bir Allah’ın kulu takip etmemiş veya takip etmeye çalışan birkaç kişiyi de kimse desteklememiş.
-Ağabey, biz takip ettik ama apartman sakinlerine durumu anlatamadık. Kimse bizi dinlemedi. Şimdi adam ortada yok. Herkes figan feryat ediyor.
Aidatları ve çevre düzenlemesi için paraları kimler verdi, kimler vermedi, hiçbiri bilinmiyor. Çevre düzenlemesi namına hiçbir şey yapılmamış. Geçen yıldan da apartmanın kömür borcu duruyor. Apartmanın ne karar defteri var, ne bir gelir gider durumunu gösteren defteri… Kimse sormamış, kimse ilgilenmemiş. Ama şimdi hepsi feryat ediyor.
Savcılığa suç duyurusunda bulunun deseniz, elde en ufak bir belge yok. Üç yıldır makbuz almadan aidat ödemişler. Üç yıldır “bana ne” deyip apartmanın genel kuruluna katılmamışlar. Şimdi canları yanıyor ama iş işten geçmiş. Suçu ispatlayamıyorlar. En iyisi sıfırdan başlamak deyip yeni yönetim oluşturmuşlar, borçları ödemenin telaşındalar, bir de kış günü koca apartmanı ısıtmanın derdindeler. Tabii ki çalanın yanına kâr olarak kalmış çaldıkları.
Şimdi o mağrur bakış, o asalet nerede kaldı?
Bir başka yönetici de çevre düzenleme işini bir firmaya vermiş. Firma taahhüdünü yapmadan ve birçok işi bitirmeden kayıplara karışmış.
Yöneticinin elinde birçok yasal müeyyide var, kanuna başvuracak sanıyorsunuz, yöneticinin kılı kıpırdamıyor. İşi teslim almadan parayı da peşin ödediğini iddia ediyor. Vah vah… Kayseri gibi şehirde hiç kimse işi teslim almadan ödemeleri bitirmez ama bu yönetici, daha iş yarılanmadan paranın tamamını ödemiş bile. Sonra da şirket ortada yok. Peki, elimizde sözleşmemiz varsa o şirketle hukukun önünde hesaplaşmak lazım diyeceksiniz. Müjdeyi vereyim o zaman. Sözleşme imzalanmamış. 60 bin TL’lik işi sözleşmesiz nasıl verirsiniz diye sormayın. Çünkü, binanın avukatı diyor ki: “İyi niyetlerinden böyle davranmışlardır.”
İşte avukatlık mesleğinin sevdiğim yanlarından birisidir bu. Belki hakkınızı hukukunuzu korumaya yardımcı olamasalar bile içinizi ferahlatacak birkaç söz bulabiliyorlar.
-Peki Sayın Avukat, siz binanın haklarını koruyacak bir şeyler yapamaz mıydınız?
-Ben ne yapabilirim. Bina yönetimi şirketten davacı değil. Hoppala… O zaman kim şikayetçi? Apartman sakinleri… O zaman bu yöneticiyi üç yıldır seçen kim? Onlar da apartman sakinleri. Bu işte bir terslik var. Bizim insanımıza bir şeyler olmuş. Madem gerekeni yapmıyorsunuz, sağda solda şikayetçi olup da milletin başını ağrıtmayın bari.
Bina yönetimi, apartmana ortak çanak anten almış ve merkezi sistemle de binaya dağıtmaya karar vermiş. İki yıl önce 6 bin TL para harcamış. Binada sadece bu çanak antenden yöneticinin dairesi faydalanabiliyormuş. Diğer dairelerin seyredebilmesi mümkün olmuyormuş. Neden diye soruyorum. Cevap şöyle geliyor: Binanın kablo sistemi iyi olmadığı için ayrıca kablo çektirmek lazımmış ve bu kabloyu her bina sakini kendisi çektirecekmiş. Peki 6 bin TL’ye binaya ne alınmış o zaman? Çanak alınmış ve bir de yöneticinin dairesine çekilen kablo parası imiş. Bu iş için 6 bin TL çok değil mi? Yönetici diyormuş ki:
-Vallahi iki gözüm önüme aksın ki, benim dairenin kablosunu örnek olsun diye çektiler, para almadılar.
Peki 6 bin TL’ye çanak mı aldınız sadece? Evet çanak alınmış ama kablo parası işin içinde olmadığı için sadece yönetici bu fırsattan yararlanıyor, binada başka kimse yararlanamıyor. Bu pişkinlik daha da ileri bir aşamaya gitmiş. Bu çanaktan yararlanmak isteyenler , toplansınlar, 3-4 milyar bir maliyet daha çıkar. Binaya kabloyu çektirebiliriz diyor adam. Vallahi pes doğrusu… Adam, koyun gibi milleti buldu ya… Üstüne daha ne binalar örecek…
Bir başka bina sakini ise, başka bir inatlaşmayla bu çanaktan yararlanmaya karar vermiş. Bir işletmeye başvurmuş ve benim daireme bu çanaktan kablo çekin demiş. Ekip gelmiş, hattı döşeyecek ama bakmışlar ki binanın tepesindeki çanak çatlamış. Bina sakinine:
-Boşa masraf etmeyin, binanın çanağı çatlamış. Garanti kapsamında ise değiştirsinler, biz o zaman gelip sizin daireye kablo döşeyelim demişler.
Adam, yöneticinin kapısını çalmış. İyi niyetle anlatıyor derdini. Çanak takılalı bir yıl olmadı. Garantisi var mıydı diye soruyor. Vay sen misin bunu soran. Dereden tepeden ilgili ilgisiz dünya kadar lafı sayıp adamı güç durumda bırakmış. 6 milyarlık çanağın da mı garantisi olurmuş. Ey aziz milletim, ey necip milletim, neden hakkını hukukunu aramayı bilmezsin. Neden ahlaki unsurları birinci plana çıkarmazsın? Bu adamları yönetici seçen sen değil misin? Burada bir haksızlık var diye birisi sesini yükseltse onu yalnız bırakıp evine kaçan ve koltuğuna oturup “ne halleri varsa görsünler” diyen sen değil misin?
Sen hakkını aramazsın ama birisinin çıkıp hakkını aramasını beklersin. Sen daha çok beklersin. Sana her şey müstehak… Var git televizyonun karşısına kurul da mafya filmleri izle. Senin şikayetlerinin bir önemi yok. Sen sadece dedikodu yapabilirsin. Fiskos üretirsin. Daha yöneticisini denetleyemeden adamlardan başka ne beklenir ki… Bir de her gün sohbetlerinde vatan kurtarıyorsun. Sana kim inanır. Bir apartmanın demokrasinin çekirdek örneği olduğunu bilmeyecek kadar cahilsiniz ve bir bina yönetimini bile denetleyemiyorsunuz. Sizin işiniz susmak, her türlü haksızlığa karşı susmak. Bence sonsuza kadar susun.
S.Burhanettin AKBAŞ

Yorumlar