BÜVELEK İLE GÖĞBAŞ


Kıymetli arkadaşım Fethi Koca’nın memleketi olan Sarıoğlan ilçesinin Gaziler Kasabasına gittik. Arkadaşım Fethi Bey, Matematik öğretmeni ama tarihi ve kültürel konulara oldukça meraklı biridir. Kardeşi Yener Bey de öyle, aile köklerini araştırmışlar, kasaba hakkında yeterli bilgiye sahipler.
Gaziler Kasabası’na ulaşmak için Sarıoğlan ilçesinin Kızılırmak vadisindeki bölümüne geldik. Karaözü’de Şahruh Köprüsünü geçtikten sonra Ebulhayır (halk buraya Bulayır diyor) ve Kadılı’yı geçtikten sonra daha da yükseğe çıktığımızı fark ediyorum. Burası öyle bir coğrafyaya sahip ki Yozgat, Sivas ve Kayseri’nin birleştiği bir uç noktaya varıyorsunuz. Gaziler kasabası işte burada karşınıza çıkıyor. Karşı yamaçta Akdağ bütün heybetiyle duruyor. Akdağların öteki yamacında Yozgat’ın Çayıralan ilçesi varmış. Gaziler’in etrafına şöyle bir baktığımızda ise Özvatan ilçesinin Taşlık ve Kavaklı köyleri ile Sarıoğlan’ın Alamettin (halk buraya da Alamadın diyor), Büyük Toraman kasabası yer alıyor.

Köyün eski adı Kızılca İn imiş. Daha sonra Gaziler olarak değiştirilmiş. Bu ismin verilmesi köydeki bir şehitlikten dolayı olmuş ve halk buraya şehitlik adının verilmesini istiyormuş ama zamanın Sarıoğlan kaymakamı bu ismin yerine Gaziler adının verilmesinin daha uygun olacağını söylemiş ve kasabanın adı böylece Gaziler olarak kalmış. Gerçi bu konuda kimileri şaka yapmaktan geri durmuyor ve diyorlar ki, komşu köy olan Kadılı ile yaptığımız yayla kavgalarından sonra bize Gaziler adını vermişler!
Aslında bu bölge tam bir Türkmen yatağıdır. Gaziler kasabasının eski adı Kızılca İn’de 16. yüzyıl kayıtlarında Alembeğ oymağını 18 nefer, Oyluk (Öylük) Fakihli oymağını (Kızılca İn ve Akkaya’da 271 nefer), Şaban veled-i Alembeğ oymağını 15 nefer olarak görüyoruz. Bu oymak adını oba beyleri olan Şaban veled-i Alembeğ’den alıyordu 1570 yılında Bünyan yöresine kaydedilmiş olup 20 hane olarak gösterilmişlerdir. O tarihlerde Kızılca İn ve Saka-i Küçük adlı mezralarda yaşıyorlardı.
Oyluk Fakihlileri ise Kızılca İn’de 1484 yılında 29 hane olarak görüyorduk. Bu oba diğer obalarla birleşerek Ağcain, Akkaya, Oyluk, Kavak Hasan ve Han Viran mezralarına da dağıldılar. Bayram Hacılı oymağı ile birleşerek Kayseri şehir merkezinde Bozatlı Nahiyesine tabi oldular. 1584 yılında ise bu oymağın Akkaya ve Kızılca İn’de 271 hane nüfusu vardı.
Bugün bölgedeki Yahyalı, Ebülhayır köyleri, kışlak olarak 16.yüzyıl kayıtlarında da mevcuttur. Kadılı köyünün adı ise bir Türkmen obasının adı olarak Zamantı bölgesinde de mevcuttur.
Gazilerde bugün Nuhmehmetgil, Nurigil, Uzunoğlangil, Ağagil, Kötügil, Keklikgil, Başçavuşgil, Küçükgelingil, Çonagil, Hasiyüngil (Hüseyingil), Ganigil, Karacagil, Dedealigil, Avşaroğlugil, Hacıkâgil, Karaoğlangil, Aligil, Delioğlangil gibi sülale lakapları mevcuttur. Yener Koca’nın kendi ailesi ile ilgili yaptığı çalışmada ise Yener Bey, kendi soylarının Antep tarafından geldiğini ve kendilerinin de Barak Türklerinden olduklarını söylüyor.
Taşlık köyü ile Gaziler arasında Kırözü denilen bir mevki var. Çok güzel çayırı olan bu mevkinin eskiden hayvanların otlak yeri olduğu belli. Bugün yörede artık hayvancılık bitme noktasına gelmiş. Bu meranın çayırlarında Gaziler halkı bu yılki pilav şenliğini yaptılar.
Kırözü’nde yerli plakalı araçlardan çok yabancı plakalı arabalar vardı. Kasabanın büyük bölümü yurt dışında bulunduğu için yurt dışındakiler izinlerini pilav şenliğinin yapılacağı zamana denk düşürmüşler. Güzel bir birlik ve beraberlik sergilediler.
Gaziler kasabasının gençleri davul zurna ile çok güzel halaylar çektiler. Biz de Koca ailesinin büyüklerinden Mustafa Koca’ya yörenin halay yönünden zengin oluşunu sorduk. O da yörede ağırlama, üç ayak, yanlama, mavilim, delilocan gibi halayların bulunduğunu ifade etti. Bana tepelerden adaçayı topladı. Keven’i nasıl hayvan yemi olarak kullandıklarını anlattı. Tam sırada tepeden bir yanında eşeği, bir yanında köpeği ile bir adam belirdi. Adını sordum: “Benim adım âşık, bu eşeğim Şıkşık, bu da köpeğim Şımarık” dedi. Aşıksan bir deyiş söyle de aşıklığına kanaat getirelim dedim. Yörenin dil özelliklerinin tam tersine İstanbul Türkçesiyle konuşan bir aşıkla karşılaşmış olduk.
Yörede Anadolu’da kullanılan Oğuz Türkçesinin güzel örnekleri var. Mesela aile lakaplarını bana sıralarken “Nuril” deyip kısaca söylüyorlar. Biz bu sözün “Nurigil” olduğunu anlıyoruz ama biraz dikkat etmek gerekiyor.
65 yaşındaki Aşık Hasan ile sohbet ediyoruz. Aşığın okuma yazması yok. Şiirlerini yazıya geçiremiyor ama irticalen hemen bir deyiş söyleyiveriyor. Nice şiirlerim kaybolup gitti diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Doğru, söz uçuyor ve geriye yazı kalıyor. Bir gün kahvehanede Aşık Hasan’a dünyanın gidişatından söz açtırmışlar. Amerika şöyle, Rusya böyle derken Aşık Hasan demiş ki “Amerika, büvelek gibidir. Dünyanın kanını emiyor. Rusya ise Göğbaş gibidir, o da çevresindekileri rahatsız eder durur.” Bu söz, kasaba halkı tarafından çok tutulmuş. Büvelek, hayvanların ve insanların kanını emen asalak bir sinek türü. Isırıyor ve ısırdığı yerden kan akıyor. Çünkü kan emici. Göğbaş ise, daha zararsız bir sinek ama o da sürekli çevreye rahatsızlık verirmiş.
S.Burhanettin Akbaş

Yorumlar