2010 Kömür Yılı


Doğalgaz ülkemiz için reformdu, devrimdi. Kömüre bu kadar çabuk mağlup olmamalıydı. Hatta hiç mağlup olmamalıydı. Olan oldu artık. Bir rüya daha başlamadan bitti.
Zavallı kombiler artık, yandığı zaman değil baktığınız zaman ısıtmaya başladılar. Öyle olunca insanlar da kombiye bakmaktan sıkıldılar. Yanan, üzerinde çay demlenen, hatta yemek yapılan sobaların etrafı doldukça doldu, hatta taştı bile.

-Bu kışı annemlerde geçireceğim diyenler, minderlerini kapıp sobanın başında yer aradılar.
-Şu koca apartmanlara havaslanma, onlar bu kış dondular diyerek kömürle statü atlayanlar, komşuları apartman sakinlerine acıyarak baktılar.
-Onların bir ayda verdikleri paraya biz bir yıl ısınıyok yiyenim, diyen amcanın yaşadığı realite bir Türkiye gerçeği olmalıydı.
Doğalgaz dünyamıza büyülü bir şekilde girip çok kısa zamanda “hayatın acı bir gerçeği” oluverince herkes ne yapacağını şaşırdı.
Sabah pencereyi açınca Erciyes’ten esen rüzgarların kokusunu hayal edenler, mis gibi bir kömür kokusuyla karşılaştılar.
Şairler:
-Gözlerin kömür karası
İçimdeki doğalgaz yarası

diye şiirler söyleyip bağlama ile besteleme yarışına girdiler.
Saksılarda yetiştirilen “kar çiçeği” nin adı da zıt bir anlama bürünüp “kömür çiçeği” oluverdi.
Akşam sohbetlerinde sobanın yararları üzerine söylenen keyifli sözler, sobada pişirilen kestanelerle, patateslerle ayrı bir keyif haline dönüştü.
Kömür sobaları piyasa yapmaya başladı.
Adeta kömürün ve sobanın yaptığı karşı devrim ile ülke sarsılırken bazıları işi daha da ileri götürüp köylerindeki tezeklerden de yararlanmanın yollarını arayıp bulmuşlardı.
Doğalgaz devrimi, hiç umulmadık bir şekilde karşı devrime, kömür ve soba devrimine dönüşürken, bazılarının işi daha da ileri götürüp “tezek devrimi” peşinde koşmaları ilginçti.
Halbuki biz şehri Medine, medeniyet sanıyorduk diyenler, kombilerinin başında kat kat giyinip hayal dünyalarında ince ayar rüyalara yattılar.
-Üç çift çorap giydim, altımda fanila, üstünde iki kazak, robot gibi evin içinde dolanıp duruyorum ama bu çocuk yok mu bu çocuk… Üstüne başına bir şey almıyor, hastalıktan da kurtulmuyor. Domuz gribi değil ama doğalgaz gribi olduğu kesin. Burnu musluk gibi, car car sürekli akıyor. Ah nolaydı, şu sobaları söktürmeseydik.
Kömür maddi anlamda olduğu gibi, manevi anlamda da piyasa yapmıştı. Hatta insanların dar zamanında yetişmişti ve mübarek bir havası vardı.
-Kömür gibisi var mı canım, diyerek söze başlayanlar oldukça sıcak muhabbetler yapabilirken doğalgazlı evlerde ağızlara kilitler vurulmuştu.
Hatta kömürle ısınan evlere gıpta ile bakılıyordu.
-Bir de doğalgaza dönüşüm için dünyanın parasını verdik. En ucuz doğalgaz, birkaç senede kendini amorti eder, merak etmeyin diyorlardı. Şimdi ısınamadığımız bir yana, faturalardan elimiz yanıyor diyenler, “son pişmanlık” filminin başrol oyuncusu olmuşlardı.
Kömür, şehirli değildi ama şehirler kömür kokuyordu.
Evlerini ve apartmanlarını doğalgaza dönüştürmeyenler, ileri görüşlü ve aydın havasına büründüler.
-Gördün mü, benim dediklerim çıkmadı mı? Yarın bu Ruslar, İranlılar keser vanayı kışın açıkta kalırsınız demedim mi? Şimdi niye açıp da ısınamıyorsunuz? Açın ısının hadi? Bir de bize bak! Koca apartmanda bu kış günü pencereleri açıyorlar. Kömürün gözünü seveyim, yak yakabildiğin kadar… Kaçı kaç kuruş…
Bu bilgece tavır, ileri görüşlülük müdür, değil midir, bilinmez ama doğalgaza oynayanların kaybettikleri kesindi. Hem onca dönüşüp parası verdiler, hem evlerinin sağı solu kazındı. Masraflarını kurtarmak şöyle dursun, yakamadıkları kombileriyle baş başa kaldılar. Merkezi sistemle ısınan apartmanlarda ise ödenmeyen aidatlar alıp başını giderken kapılarına dayanan yöneticiye yahut kapıcıya diyecekleri bir şeyleri olmadığından kapılarını açmayanlar oldukça çoğaldı.
-Yarın işe gitmeyeceğin mi? Akşam geri gelmeyecek misin? Ben bu parayı senden alırım, diyen yöneticinin öfkeli sesi koridorlarda yankılanınca “parası olsa öderdi” diyen komşu kadına öfkeli bakışlar fırlatmaktan geri durulmuyordu.
Yaktığın kömür gibi sıcaksın işte
Biz de döneceğiz sana bu gidişle
Doğalgazla evler oldu bize dar
Kendi gitti faturası kaldı yadigar

Yorumlar