Anadolu'da ilk Ramazan


Miladi 1071 yılına karşılık olan 463 hicret yılının Ramazan ayındayız. Bu yıl Ramazan yaza isabet etmiş, haziranda başlamıştı. Türk ordusu Anadolu’nun doğu kesimindeydi. Büyük Türk Hakanı Alparslan, kesin bir kararlılıkla Anadolu’ya girmişti. Bizans İmparatorluğu’nun topraklarındaydı. Sicilya ve Tuna’dan, Antakya ve Kuzey Kafkasya ile Kırım’a kadar uzanan ve rakipsiz olan bu Hıristiyan devleti ile hesaplaşmadan Türk’ün geleceğini teminat altında görmüyordu. Düşman büyüktü. Cenab-ı Hakkın inayetine ve Hazret-i Peygamberin ruhaniyetine sığınmıştı. 42 yaşındaki büyük Türk Kağanı, Anadolu’nun mor sümbüllü bağlarını şevk ve vecd ile seyrediyordu.
Roma İmparatoru Romanos Diogenes, Ramazandan üç ay önce, 13 Mart 1071’de yer götürmez ordu ile İstanbul’dan çıkmıştı. Ordusuna, Selçuklu Devleti’nin taht şehri olan Rey’de (bugünkü Tahran şehri) kışlama emri vermişti. Sultan Alparslan ise Urfa’yı elli gün muhasara etmiş, Bizans’tan alamamış, muhasaradan bıkıp geri çekilmişti. Alparslan, kalelerin birer ikişer muhasara edilerek Anadolu’nun fethedilemeyeceğini anlamıştı. Bizans Ordusunu tamamen yok etmek, Anadolu’yu Türk’e açık hale getirmekten başka çare yokru.
Bu sırada Suriye’yi ele geçiren Alparslan, Hicaz’da, İslam’ın kutsal şehirlerinde Şii Fatimi halifesi adına okutulan hutbeyi kaldırdı. Hicaz’da yeniden, 16 yıldan beri Türk himayesinde olan Bağdat’taki gerçek halifenin adına hutbe okunması, Sünni İslam alemi için büyük bir başarı olmuştu. Mısır’da Fatimiler, sıranın kendilerine gelmesi korkusuyla Türklere karşı büsbütün amansız bir mücadeleye girmişlerdi. Bizans’ın tabii müttefiki oldular.
Hızla Anadolu’ya giren Alparslan, bu ülkenin doğusunda çok berkitilmiş bir Bizans kalesi olan Malazgirt’i düşürdü. On yedi yıl önce amcası Tuğrul Bey, Malazgirt’i kuşatmış ama düşürememişti.
Afşın Bey, Anadolu’daki Bizans ikmal merkezlerinin çoğunu tahrip etmişti. Bizans ordusu yok edilirse, bu büyük ülkede Hıristiyanların tutunması çok zor hale getirilebilirdi. Afşın Bey’in tarihi rolünü oynaması ile birlikte Alparslan, ordusunu Anadolu’ya sokmuştu.
Türk hakanının Anadolu’ya girmek üzere Halep’ten ayrıldığını öğrenen Roma İmparatoru, Sivas’ta savaş meclisini topladı. 200.000 askeri, üç bin araba ve on binlerce hayvanla taşınan ağırlıkları, devrinin en büyük silahı kabul edilen dev bir mancınığı vardı. Bu alet, bin iki yüz kişi tarafından idare edilebiliyordu. Ama büyük zaafın farkında değildi. Elindeki ordu milli bir ordu değildi. Yunanca konuşan birliklerin yanında Ermeniler, Franklar, Normanlar, Slavlar, Gürcüler, Abazalar, hatta Peçenek, Kuman ve Uz gibi daha Müslüman olmamış Türkler bile vardı ordusunda. Hıristiyan Türk toplulukları daha silah atılmadan soydaşları olan Selçuklu Ordusuna geçeceklerdi. Selçuklu ordusu ise milli bir ordu idi. Bütün erleri Türkçe konuşuyordu ve hepsi de Türk oğlu Türk idiler.
Mübarek bir Ramazan geçirildikten sonra Fırat’ı atlayıp kuzeydoğuya ilerleyen Türk ordusu, Allah’ın nasip kıldığı büyük ülkeye kesin giriş yapmanın heyecanı içindeydi.
Türk’ün Anadolu’yu fethi bir ramazan bereketiydi.

Yorumlar