Kemalizm ve Atatürkçülük

Kemalizm ile Atatürkçülük aynı kavramlardır.
Kemalizm; temel ilkelerini Atatürk’ün belirlediği, Türk ulusunun, akıl ve bilimin yol göstericiliğinde ileri bir toplum olarak çağdaş uygarlık düzeyine erişmesini, tüm insanlığın içinde bağımsız, eşit ve şerefli bir biçimde yer almasını amaçlayan bir düşünce sistemidir. Atatürkçülük olarak da adlandırılan bu sistem, Türk toplumunun gereksinim ve isteklerinden doğmuş; devlet yaşamına, düşünce yaşamına, ekonomik yaşama, toplumun temel kurumlarına ilişkin gerçekçi düşünce ve ilkeleri içeren tümden bir ulusal çağdaşlaşma, değişim ve dönüşüm modelidir.Atatürk'ü anlayabilmek için biraz çaba harcamak gerekiyor. Birincisi, Atatürk'ün yaptığı her hareket Atatürkçülüğün içinde yer almaz. Atatürk sigara içerdi öyleyse Atatürkçüler sigaraya iyi bir şey gözüyle bakarlar denmez. Bu olayı hafife almak ve ciddi bir şekilde sulandırmaktır. Atatürkçülük, Komünizm, Kapitalizm, Sosyalizm gibi sistemlerle karşılaştırılmaz. Çünkü, onlar gibi her topluma uygulanabilecek bir yanı yoktur. Tamamen millidir. Türk Tarihinin belli bir döneminden kaynağını alır ve Türk Modernleşmesinin ve aydınlanmasının bu dönemdeki adıdır. Bakıyorum da bazıları güzel bir mantık oturtmuş. Biz Atatürk'e karşı değiliz ama Atatürkçülere karşıyız demek hastalıklı bir sözdür ve içi çürüktür. Kimse böyle bir lafı yutmaz. Atatürkçü Düşünce Derneklerine özellikle saldırmaya gerek yoktur. Bu bilinçli saldırılar dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. Hatalıdır, taraflıdır ve birilerinin ağzıyla konuşmaktır. Eee Atatürk de hatalar yaptı deyip Atatürk'e hakaret etmek tartışmak değildir. Adam çıkmış, "Uçak fabrikasını kapattı, ona Ulu Önder denmez" derse bu tartışma değildir, hakarettir. Bunun cevabı elbette farklı olur. Birileri farklı bir kapı açmış. Atatürk'e saldırılara artık ciddi müsamahalar gösteriyorlar. Bunun getirisi yok, götürüsü vardır. Ayrıca görüyorum ki Atatürk yaşasaydı diyerek niyet okuyuculuğuna başlamışlar. Atatürk'ün yaptıkları ve yazdıkları ortada duruyor. Atatürk’ün yaptıklarını ve yazdıklarını zerre kadar okumuş ve anlamış değiller ama sürekli ahkam kesiyorlar ve Atatürkçülere saldırıyorlar.
Onların ne dediklerini buraya yazmayacağım, sadece kendi düşüncelerimi aktarmaya devam edeceğim.
Sanki birileri düğmeye bastı ve ortaya resmen ve alenen militanca kalemler çıktı. Bazıları dilinin ve dişinin arasında Atatürk’e bir şeyler söylemeye çalışıp lafı dolandırırken birileri ise artık Atatürk’e alenen saldırıya geçti. İnternet sitelerinde, gazetelerinde, dergilerinde kirli çıkınlarını açtılar.
Bazılarına göre ise Atatürk’e saldırmak hâlâ riskli olsa gerek ki bu sefer kolay yolu buldular, Atatürkçülere saldırıyorlar. Maşallah Atatürk’ü sevmiyorlar ama Atatürkçülüğü herkesten iyi biliyorlar. Daha Atatürk’ün adını “Atatürk” olarak yazmayıp “M.Kemal” yazan adamlar, herkese “doğru Atatürk’ü” tarif ediyorlar.
Aslında söyledikleri şudur: Biz şu anda Atatürk’le baş edemiyoruz ama ortaya öyle bir Atatürk çıkaracağız ki ortada Atatürk’ün ilkeleri falan kalmayacak. Yani bize sunulan Atatürk’ün içinde Atatürk’ün düşünce sistemi ve ilkeleri olmayacak. Millet, Atatürk’ü Türk Tarih Kurumundan öğrenmesin, Atatürkçü Düşünce Derneğinden öğrenmesin, üniversitelerdeki araştırmalardan öğrenmesin. Ya nereden öğrenecek? Bizden öğrenecek diyorlar. Onlar, Atatürk’ü o hâle getirmeye hevesliler ki Atatürk’ten eser kalmamış ve zaten asıl amaç da bu zaten. Atatürk’ü Türk Milletinin hayatından silip atmak…
Bu top yekun saldırıya asla müsaade edilemez. Adeta ülkeyi ciddi bir şekilde ikiye bölen zihniyete acilen dur demek gerekir. Ülkede derin düşünce ayrılıkları meydana gelmiştir ve uzlaşma kültürü maalesef son noktayı koymuştur. Artık bütün saldırıların alenen yapıldığı bir ortama geldik, oldukça farklı şeyleri ve farklı yerleri çağrıştıran argümanların kullanıldığını görüyoruz. Uzlaşma kültünün sıfırlandığı bu ortamda anladığım kadarıyla birileri ateşle oynamışlar ve oynamaya da devam ediyorlar. Türkiye fikir platformunda ciddi bir şekilde ayrışırken bazıları da çizgilerini çiziyor. Kırmızı çizginin ya bu tarafındasın, ya öbür tarafında… Bu, bir milleti topyekun tutan “kader birliği” ilkesinin ihlali demektir.
İnternet ortamında ve gazetelerde Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan saldırılar çığ gibi büyümektedir. Sanki Türk Polisi ile Türk Silahlı Kuvvetleri milletin birliği, beraberliği noktasında farklı güçlermiş gibi karşı karşıya getirilmeye çalışıyor. Bağımsız Türk Mahkemelerini bu tür internet sitelerine karşı göreve çağırmakla beraber ben asıl olarak Yüce Türk Milletini göreve çağırıyorum.
5000 yıllık bir tarihe, kültüre ve medeniyete sahibiz. Biz Türk Devletlerinin nasıl yıkıldığını çok iyi biliyoruz, düşmanlarımız da biliyor. Tarihte Türk Devletleri, hep ikiye bölünüp yıkıldılar. Hep kardeş kanları akıta akıta çöktüler. Biz Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet var olmasını isteyen insanlar olarak bu saldırılara “dur” denilmesini istiyoruz. Ey aklıselim insanlar, sizler neredesiniz ve bu durum karşısında neden bir şeyler yapmıyorsunuz? Bu ülke hepimizin. Söyleyin bana bu saldırılar böyle devam ettikçe bu ülke nereye varacak?

Yorumlar