Kayseri Fıkraları

Beş hasta var
Semih Lütfü Kitapevi, Ethem İzzet Benice’nin “Üç Hasta Var” adlıEserini yayınlamış. Hemşehrimiz Behçet Kemal Çağlar kitabı hicvetmek amacıyla şöyle yazmış: “Beş hasta var, üçü kitapta, biri yazarı, biri naşiri”.

Gül Çavuş Mehmet Ağa
Köyünden kalkıp alışveriş için şehre gelmişti. Hacı EfendiÇarşısında bir manifaturacının önüne heybesini bırakıp selam verdi.Dükkancı:-Hoş geldin ağa. Adın ne senin bakalım?-Gül Çavuş Mehmet Ağa...-Bak arkadaş, gül mevsimi geçti. Çavuşluk askerde kaldı. Ağa ananın uydurması. Sen şuna doğruca Mehmet de...

Bu hangi peygamber
Adamın ödünç ve borç aldığı şeyleri geri vermemek gibi bir huyuvarmış. Borç taktığı bir dükkan komşusu alacağını istemiş tahsil edemeyince:-Ayıp ayıp boyundan posundan utan. Ahrette alacaklıların peşine düşse, görenler bu hangi peygamber diye şaşırır kalırlar, demiş.

Rest
Avukat Rahmi Bey iyi bir poker oyuncusuydu. Poker oynamayı dapek severdi. Bir gün akşamdan sabaha kadar oyun partisinde kaldıktan sonra önceden hazırladığı ve çantasında unuttuğu bir mektubu postaya vermek üzere oyun mahallinden yazıhanesine giderken postaneye uğradı. O yıllar mektupları 6 kuruşa gönderildiği yıllar. Gişeye yanaşan Rahmi Bey zarfın üzerin 5 kuruş koyarak memura uzattı. PTT memuru Mustafa Ganışıh:-Bir kuruş daha.Rahmi bey akşamdan kalma alışkanlıkla cevabı yapıştırdı:- Rest.

Sizin oraların eşeği
Karadenizlinin biri Kayseri’den bir otobüs almış. Şehir çıkışına kadar otobüsü Kayserilinin kullanmasını rica etmiş. Kayserili direksiyona geçmiş. Şehir dışına doğru gidiyorlarmış. Fakat otobüs o kadar yavaş gidiyormuş ki eşekler bile otobüsü geçiyormuş. Karadenizli dayanamamış sormuş:-Ya hemşehrim bu otobüs daha hızlı gitmez mi? Baksana eşekler bile bizi geçiyorlar, deyince bizim Kayserili:-Bunlar Kayseri eşeği sen merak etme, sizin oraların eşeği geçemez, demiş.

” MAĞAZAMIZIN GİRİŞİ BURADADIR!..”…
Kayserili tuhafiyeci yurt dışında zor zar geçinir gidermiş.Yanındaki dükkan boşalmış ve tuhafiyeci olmuş.Başka bir zaman diğer yanındaki dükkan boşalmış.Kötü şansa bakın o da tuhafiyeci olmuş.Sol yanında koca harflerle bir yazı asmış “KALİTELİ MAL BURADADIR” diye…Sağ yanındaki dükkan asmış,” EN UCUZ MAL BİZDEDİR” yazısı asılmış.Bizim Kayserilinin işleri sekteye uğramış tabi…O da camına koca harflerle yazmış bir yazı. ” MAĞAZAMIZIN GİRİŞİ BURADADIR!..”…
Arkadaşlık İlişkisi
Öğretmen Kayserili bir tüccar çocuğuna tahtaya kaldırıp soruyor.-Oğlum varsay ki ben manifaturacıyım ve sana bir kumaş satacağım deki kumaşın metresi on milyon lira, ben sana sekiz metre kumaş vereceğim senin bana kaç lira ödemen gerekir.-Otuz milyon lira.-Bak yavrum anlamadın galiba, metresi on milyon sekiz metre diyorum.-Olsun otuz milyon.Deyince, Öğretmen çocuğun anlamadığını sanarak ona kızıyor ve;-Otur yerine! diyor.Çocuk otururken aynı sıradan başka bir öğrenciyi çağırıyor.O öğrenciye tahtadan gelen öğrenci diyor ki;-Bana bak arkadaş öğretmenin sorusuna otuz milyondan fazla verirsen seninle bütün arkadaşlık ilişkilerimi keserim bilmiş ol.

ÇORBA BİZDEN OLSUN
Köyden Kayseri’ye gelen köylü sabah kahvaltısı için bir lokantaya gider.Sabahın erken saatleri olduğu için oldukça kalabalık olan lokantada yer bulamayan köylü kasiyerin yanındaki küçük masaya oturur, garson gelir mercimek çorbası söyler.Fakat bizim köylü çorba gelene kadar bir sepet ekmeği yer, çorba gelir onu da yer ve giderken kasada oturan hacıya borcunu sorduğunda oda Kayseriliye:"Ekmeğin parasını ver de çorba bizden olsun der".

Eşeğini arayan adam
Bir gün adamın biri eşeğine biner ve İstanbul’a gelir. Adam eşeğini çok sever, hiç yanından ayırmaz. Nereye gitse onu da götürür. Haydarpaşa istasyonuna gelir, şehrin caddeleri çok kalabalık olduğu için eşekle gitmesi zor olacağından dolayı eşeği kime emanet edeyim nereye bağlayayım diye düşünüp karar verir. En sağlam şu duran vagonun demirleri diyerek ve eşeği yularından sıkıca vagonun demirine bağlar. İşlerini takip etmek üzere yola koyulur. İşlerini bitirince istasyona gelir. Birde ne görsün ne eşek var ne de vagon. Başlar herkese sormaya:-Aman benim eşeği gördünüz mü”.Kimi güler, kimi üzülür. Bu sokak şu cadde derken akşam olur. Çok yorulur. Bir sokakta yürürken bakar ki bir evin kapısı yarı açık duruyor. Hemen içeri girer b kimseler yok. Odanın birinde bir karyola, üzerinde yatak hemen yatıp uyuyayım diye düşünür. “Üzerine yatarsam beni görürler, en iyisi ben karyolanın altına yatayım” diyerek hemen yatar. Aradan epey zaman sonra evin sahibi bir kız ve erkek gelir. Karyolanın üzerine otururlar. İki genç sevgili başlar güzel sözler söylemeye. Kız:-Canımsın.Genç başlamış kızın güzelliğinden bahsetmeye:-Canım benim, öyle güzel gözlerin var ki, inan gözlerinde İstanbul’u seyrediyorum.Adam karyolanın altından fırlar:-Aman oğlum iyi bak bakalım benim eşeği de görebiliyor musun?

Yorumlar