İkisinin de duasını kabul et

İkisinin de duasını kabul et
Kudüs’e giden bir Kayserili kutsal yerlerden birinde bir Hıristiyan’ın bağıra bağıra:-Tanrım! Paskalya yaklaşıyor. Bizler senin için binlerce ve binlerce yumurta yiyeceğiz. Dileğim senden yiyeceğimiz yumurta sayısınca Musevi kahret,diye dua ettiğini görür. Diğer bir kutsal yerde de bir Musevi’nin:-Tanrım! Bayramımıza az kaldı. Senin için binlerce kurban keseceğiz. Musevilerin keseceği kurban sayısı kadar Hıristiyan kahret.Diye Tanrıya el açtığına tanık olunca bizim Kayserili içten bir “amin” çektikten sonra ellerini açar ve o da şöyle dua eder:-Ya Tanrım! Her yerde hazır ve nazırsın. Şu arada dua eden iki fakir kulunun da dileklerini yerine getir!

Bu yılın karı
Kayserilinin biri, bir Yahudi’ye borçlanır. Aralarındaki konuşmaya göre borcunu Erciyes’in karı eridiği gün ödeyecek. Ağustos ayı olur. Yahudi parası için Kayseri’ye gelir. Borçlu Kayserili Yahudi’ye Erciyes’i göstererek:-Anlaşmamıza göre Erciyes’in karı eridiği gün borcumu ödeyeceğim. Bak Erciyes’in karı henüz erimedi.Yahudi bırakır gider. Bir yıl sonra Ağustosta yine gelir Kayseri’ye ve bakar ki Erciyes’in doruğu karla dolu. İşin kötüye gittiğini anlayan Yahudi başlar düşünmeye. Bu sırada yanına yaklaşan bir çocuk derdini sorar. Yahudi sızlanarak yakınır. Çocuk:-Ben senin paranı kurtarırım ama ondalık isterim.Yahudi çocuğun şartlarını kabullenir ve ondalığını da oracıkta verir ve çocuktan şu aklı alır:-Alacağın olana diyeceksin ki: geçen yılın karı eridi, altına aktı. Bu görünen bu yılın karı.

Akılsıza kız vermem
Kızına talip bir gence Kayserili baba, kızını vermek istemez. Kızı ise oğlana sevdalıdır ve babasına çok yalvarır:-Babacığım ne olursun beni bu çocuğa ver, çünkü o beni çok seviyor.Babası ise:-Hayır kızım, vermem çünkü o seni değil benim paramı seviyor, mirasımı düşünüp sana yaklaşıyor.Kızı ise:-Hayır babacığım iki gözüm önüme aksın ki o parayla hiç ilgilenmiyor. Hiçbir gün paranın adını bile anmıyor.
Kayserili:-O halde öyle akılsıza ben hiç kız vermem.

Sattık da kurtulduk
Adanalının biri, Kayserilinin yanında öğünmek amacıyla demiş ki:- Arkadaş, bizim bir tarlamız var, arabamızla sabah namazı vakti tarlanın bir ucundan hareket ediyoruz ancak yatsı vakti olmasına rağmen tarlanın diğer ucuna bir türlü varamıyoruz!Bizim Kayserili bıyık altından gülerek demiş ki:-Haklısın arkadaş, bir zamanlar bizim de sizinki gibi bir külüstür arabamız vardı ama sattık ve kurtulduk o külüstürden!

Hangi etten pastırma olmaz
Pastırmacı Mehmet Ağaya sorarlar:- Hangi etlerden pastırma olur?Mehmet Ağa hiç düşünmeden cevap verir:- Kadın etinden gayri bütün etlerden olur.İnsanlar şaşırırlar:-At eti, it eti bilumum etlerden pastırma olur da kadın etinden niye pastırma olmaz!Mehmet Ağa hiç kendini bozmadan: -Kadın eti tüm sinirdir de ondan.

Baban ne yiyecek
Eskiden bağlarda taştan ocaklar yapılır, yemekler tencerelerle o ocaklarda pişirilirdi. Yakacak olarak da ot, çalı çırpı ve tezek kullanılırdı. Anneler çoğu zaman çocuklarını tezek toplamaya gönderirlerdi. Yine bir gün iki çocuk ineklerin yaylım yerinde koşa oynaya tezek arıyorlardı ki, içlerinden birinin annesi çocukların dalga geçtiğini zannederek şöyle bağırıyordu:- Laaaan! Haceli tezek toplamayınca da ağşam baban gelince ne yiyecek...


Kilo meselesi
İstanbul’da bir adam Kayseriliye sorar:-Anladığıma göre sen Kayserilisin.-Eh yarı yarıya.-Yani annem İstanbullu mu demek istiyorsun?-Yok canım! Kayseri’den çıktığımda 55 kiloydum. Şimdi 110 kilo geliyorum da...

Aksi İstikamet
Yoldaki adam at arabasındaki adama sordu:-Kayseri’ye ne kadar sürer?-Yarım saat.-Ben de binebilir miyim?-Buyur.Bir süre yol aldıktan sonra yine sordu:-Şimdi ne kadar kaldı?-Bir saat.-Nasıl olur demin yarım saat kaldı diyordun!-Elbette, biz aksi yöne gidiyoruz.

Yorumlar