Yeşilhisar Erdemli Köyü Gezimiz














































13 Temmuz Pazar günü Yeşilhisar’ın Erdemli köyüne yaptığımız geziden bahsetmek istiyorum. Biz dokuz fotoğrafçı daha önce sitede (www.wowturkey.com) belirlediğimiz gibi Pazar sabahı Yeşilhisar minibüslerine bindik Erdemli’ye gitmek için. Yeşilhisar’a varmadan birkaç kilometre önce karayollarının bakım istasyonunda indik. Burada bizi Akif Görgülü dostumuz karşıladı. Bu fotoğrafçı arkadaşımız aslen bu köylü olduğu için bizi karşıladı ve önceden bir sürprizinin olacağını bize ifade etmişti. Gerçi daha biz Erdemli’ye varmadan sürpriz açıklanmıştı ama sabah kahvaltısını Erdemli’de yapmak sürpriz olsa da olmasa da çok güzeldi. Gözlemelere onlar “şebit” diyorlardı. Abartmıyorum, o kadar çok şebit yapılmıştı ki öncelikle gözümüzün doyduğunu söylemeliyim. Akif Görgülü kardeşimin annesi ve akrabaları sabahleyin evin önüne sacı kurmuşlar ve bizim için şebit yapmaya başlamışlardı. Bizleri görünce çok mutlu oldular. Ev sahibinin güler yüzlü olmasının keyfine doyum olmuyor. Bizleri paşalar gibi ağırladılar. Görgülü ailesinin evinde çaylarımızı yudumlayıp şebitlerden yiyebileceğimiz kadar yedikten sonra yol görünmüştü bize. Yürüyerek köyü geçtik. Geçerken köyde eski mimariyi hatırlatan evler gözümüze ilişti. Ayrıca kayısı ağaçları da kayısı doluydu. Akif’in elindeki poşet bizim için annesi tarafından kayısı ile doldurulduğu halde bizim gözümüz ağaçlardaki kayısılara düşüyor ve oradan kayısı aşırmanın keyfine kapılıyorduk. Nihayet köyün girişindeki büyük kayaların yanına ulaştık. Orada kaya kiliselerin bulunduğuna dair bir levha vardı. Levhanın gösterdiği yöne doğru yürümeye başladık. Burası iki yanı da kapalı ilginç bir vadi. Vadinin ortasından sodalı bir su akıyor. Yörenin insanı bu sodalı ve kükürtlü suya “gazlı su” veya “”acı su” diyor. Daha önceden bir dere oluşturacak kadar suya sahip olan bu vadide, su miktarı günden güne azalmış. Dere yatağı büyük ama su oldukça az olduğu için dere yatağını takip ederek ilerliyoruz. Karşımıza kükürtlü suyun renginden dolayı iyice kızıla çalmış bir havuz çıktı. Havuzda köyden üç dört tane çocuk yıkanıyordu. Keyiflerine diyecek yoktu. Havuzun sol yanına ilerlediğimizde eski bir saray kalıntısı olduğu söylenen ama daha ziyade büyük bir kaya kilisesinin bulunduğu yapıya ulaştık. Burası çok görkemli bir kilise olduğu için insanlar saraya benzetmiş olmalıydılar. Sanırım bu büyük kaya kilise bir depremde yıkılmış olmalıydı. Civarda da deprem çökmelerinin izleri iyice görülüyordu. Kilisenin resimleri son yıllara kadar duruyormuş ama bilinçsizce tahrip edildiği için sadece resimlerin oyukları kalmış. Bu yıkık haliyle bile oldukça görkemli bir yapı olduğu hemencecik anlaşılıyordu. Burada dokuz arkadaş kilisenin bütün detaylarını fotoğrafladık. Büyük Kaya Kilise bu taraftaydı ama karşıki yamaçta inanılmaz bir görüntü vardı. Karşımızda kayadan oyulmuş koca bir şehir duruyordu sanki. Bu kiliseden çok daha eski zamanlara ait nice kiliseler ve kayadan evler şahin bakışları ile bizi süzüyordu. Ekibimizin genç elemanları hemen tırmanışa geçerek kaya kiliseleri, kiliselerde gözleri oyulmuş kilise resimlerini, evleri, evlerden birbirine geçişlerle kat be kat yükselen yapıları görüntülediler. Hem de öğle sıcağına aldırmadan. Bense dizimde nükseden eski bir ağrının sarsıntısıyla yarı yolda kalırken daha önce burada belgesel çekmiş biri olarak vadideki ses yankılanması aklıma geldi. Bu vadide, öyle büyük bir yankılanma oluyor ki bütün arkadaşlarıma seslendiğimde hepsi beni rahatlıkla duyuyordu. Ses vadiyi bir uçtan bir uca dolaşıyordu. Vadinin yükseklerinde ne olduğunu tam kestiremediğim yırtıcı kuşlar, bu sesleri duyunca havalanıyorlar ve tekrar konuyorlardı. Vadideki her bir bölgenin özel adı bulunuyordu. Şurasına Haralem derler diyorlar, bizi alıp bir başka yöne götürüyorlardı. Buranın ahalisi daha 45-50 sene öncesine kadar bu mağaraları kullanıyormuş, buraya “içeri köy” diyorlar. Buradan ayrılıp şimdiki köyü kurduklarında bile hâlâ birçok mağarayı ahır olarak kullanır durumdaymışlar. Şimdi böyle bir durum yok ama en çok da bu tarihi yapıları koruyamadıklarına üzülüyorlar. Bazı insanlar gömü sevdasına düşüp böyle bir hazineyi talan ettiklerinde onlar böyle bir hazinenin bu yapıların kendisi olduğunu düşünememişler. Resimlerdeki tahribata çok üzülüyorlar. Ama olan olmuş bir kere, giden geri gelmiyor. Vadi, uzun ince bir yolla birkaç km. daha gidiyor. İleride Kapadokya’nın peri bacalarını andıran yapılar var ve daralan vadinin ortasından yine kükürtlü su akıyor. Toprağın renginin kızıla çalması da bu yüzden. Akif Görgülü, bir kaynak suyunun başına oturup kükürtlü sudan içiyor ve bizlere de içmemizi söylüyor. Kimi arkadaşlar kükürtlü suyun tadını hiç beğenmedikleri için sadece bir yudum içip bırakıyorlar. Ben ve Akif, içiyoruz suyu. Ben geçen yıllardan alıştığım için bu ekşimsi tat, bana hiç yabancı gelmiyor. Öğle saatleri yavaş yavaş geçerken ekibimizde tatlı suya olan ihtiyaç hat safhaya ulaşıyor. Tekrar köye doğru yöneliyoruz. Vadiyi çıkıp köyün içine geldiğimizde köyde bir hareketlilik gözleniyor. Bir düğün neşesi ve canlılığı var. Ekibimizden birkaç arkadaş düğüne uğruyorlar. Biz tekrar Görgülü ailesinin evindeyiz. Aynı misafirperverlikle bizi kucaklıyorlar. Harika yaprak sarmasından ve şebitten yiyoruz, çaylarımızı yudumluyoruz, karpuz sefası yapıyoruz. Tatlı sohbetimize Akif’in babası Süleyman Görgülü de katılıyor. Köyle ilgili halk inanışlarının yansımalarını onun ağzından dinliyoruz. Battal Gazi’ye bağlanan halk inanışları anlatılıyor bize. Battal’ın “kafirin elinden burayı almazsam er demesinler” sözünden dolayı köyün adının “Erdemesin” olduğunu ifade ediyor. Erdemesin adı da zamanla Erdemli olmuş. Aynı rivayetler Kesteliç köyü ya da Soğanlı için de söyleniyor. Bir tek Türkçe kelime bilmeyen Arap komutanı Battal Gazi’ye olan sevgi midir bunları söyleten yoksa halk hafızasının kayboluşuyla ortaya çıkan boşluk mudur bilemiyorum ama eski Anadolu halklarının dillerinden kaynaklanan bu isimlerin zamanla Türkçeleştiği açıktır. Erdemli köyü hali vakti yerinde bir köy… Özellikle yaz aylarında çok canlı… Evlerin çoğunu bakımlı gördüm. Şehirde yaşayanlar bile köydeki evlerini terk etmiyorlar. Şehirde çalışıp emekli olanlardan köye dönüş yapanlar ve yerleşenler var. Anadolu halkının misafirperverliğini ve içtenliğini ise burada buram buram hissetmek mümkün… Görgülü ailesine ve Akif Görgülü kardeşimize gösterdikleri konukseverlikten dolayı burada bir kez daha teşekkür ediyorum, hepsine de sağlık, mutluluk ve afiyet diliyorum. 19-20 Temmuz 2008 tarihinde ise Allah’tan bir mani olmazsa Yeşilhisar’ın turistik köyü Soğanlı’da ve sonrasında Sultan Sazlığında olacağız. Yeşilhisar’daki Kayısı Festivaline de katılacağız. Bu kez 20 kişilik bir ekiple yollara çıkmayı hedefliyoruz.

Yorumlar