Aşk üzerine

Aşk var mıdır, yok mudur sorusuyla başlayan bir tartışmayı dinledim. Aslında aşkı konuşmak ya da yazmak ayıptı benim için uzun yıllar. Geç de olsa aşk hakkında bir şeyler söylemek istedim.
Aşk var demekle aşk yok demek aynı şeydir dedim kendi kendime. Var diyenlere yok, yok diyenlere var demek geldi içimden.
Aşkın varlığını ispata çalışma çünkü yok. Aşka yok diyebilmek için ise onun varlığını kabul ediyor, tanımlıyor ya da algılıyor olmamız gerekir.
Hayyam, sarhoş isen keyfine bak
Gül yüzlü biri ile hoş isen keyfine bak
Mademki cihanın sonu bir yokluktur
Farz eyle ki yoksun gene sen keyfine bak
Diyen şair “varlık – yokluk” çelişkisini ortaya koymak istiyor.”Yokluk alemi” diye ortaya konan kavram, varlığı reddetmiyor.
Yani aşkın fiziği, kimyası da var. Maddesel bir güç, insan ruhunda aşkın zuhuru için durmadan çabalıyor. Ama aşk soyut değil miydi? Bu soyutluk, zorluyor mu bir şeyleri?
Aşk, hem manadır hem maddedir. Aşk kimi zaman sestir, sözdür ve mükemmel bir ahenktir. Bu ahengi oluşturan en az iki parçaya gerek vardır ama sayılar gibi sonsuza giden parçalar da olabilir.
Bir yapboz gibi düşünelim, ahenkle dans eden bir bütün çıkıyor ortaya.
Parçalar kendilerine uyan diğer parçaları arıyorlar sürekli. Bu arayış bıkmadan usanmadan süren bir arayış olarak sonsuzluk duygusuna yansımalarda bulunuyor.
Sonra bu ritm, uyumlu ve güzel bir ses çıkarıyor. Çünkü, parçaların bir araya gelince çıkardıkları ses bambaşka. Bütün bütünleşmeyle evren sarsılıyor. Hele insanlar bu sesleri duymaktan çok mutlular. O parçacıkların birbirini ararken ve bütünleşirken çıkardıkları mükemmel sesler büyüleyici. Bir yunusun denizin dibinde yaydığı titreşimlere benzer, bülbülün figanı gibi bir şey, dünya kurulalı beri insanoğlunun söylediği sayılamayacak kadar şarkı, türkü, nağme gibi.
Öyle ya, insanoğlu neden aşktan başka bir şey söylemiyor?
Çünkü evren, aşk üzerine duruyor da ondan.

Yorumlar