TERÖRİSTLE KÜRDİSTAN’I MI MÜZAKERE EDECEĞİZ?

Adamlar  neler söylüyorlar, gizlileri saklıları yok.
Kurmançça ya da Zazaca da söylemiyorlar, doğrudan doğruya 70 milyonun anlayacağı şekilde Türkçe olarak söylüyorlar.
-Kürdistan’a giden yol özerklikten geçer.
Daha da açık konuşuyorlar:
-Biz bağımsız bir Kürt devleti istiyoruz.
Evet, hem de Türkçe… Hem de TV kanallarında söylüyorlar. Hem de basın toplantısı yapıyorlar.
Terörist başının fotoğrafları bütün mitinglerde boy gösteriyor. Bu da sıradan bir durum haline geldi.
Ama en önemlisi bu teröristler, güpegündüz, sokak ortasına kalleşçe pusu kurup benim canımdan can alıyorlar.
Sonra o kahpelerin TBMM’ye seçilen uzantıları ne diyor:
-Bu bir savaş halidir,
biz de üzülüyoruz ama ne yapalım. Barış süreci olmayınca daha çok kan akacak gibi.
Türkiye, yakın tarihinde görebileceği ihanetin her türlüsünü gördü.
İhanet çemberi bizi daha da sarmalayıp duruyor ama kılını kıpırdatan yok, yok, yok.
Madem savaş halindeyiz, o askerleri kışlalarından çıkaralım o zaman.
Madem savaş halindeyiz, bir ne güne duruyoruz, biz de evlatlarımızın yanı başında harp edelim.
Şu ihanet çemberini bir açalım, şu taşı bir kaldıralım bakalım, içinden kaç türlü haşerat çıkacak.
Yok, yok, aman ha…
Polis ve asker bu sokak soytarılarına hiçbir şey diyemiyor, hırsıza bile silah çekemiyor.
Nereden mi biliyorum?
Orada, yetiştirdiğim nice evladım görev yapıyor.
Benim askerimi ve polisimi kimse eli kolu bağlı hale getiremez. Böyle yasa olmaz olsun.
Bir hırsız dahi, benim polisimi kesip doğruyor ama adalet diyor ki sen ona silah çekemezsin, sen ona zarar veremezsin. İşte ben bu kanunları kabul etmiyorum.
Şehirdeki teröristi nasıl temizleyeceksiniz? Bu yasalarla sokak hırsızları bile yakalanmıyor, bırakın terörist yakalamayı.
İkinci bir konu, birileri çıkıyor diyor ki bu iş silahla olmaz. Bire gafil, dünyanın neresinde eli silahlı adamların karşısına hukukçular çıkmıştır? Silahlı adamla müzakere olur mu? O, senin evlatlarını sokak ortasında kahpece şehit ederken silahın gücünün neye mal olduğunu biliyor da bir sen mi bilmiyorsun?
Devlet, devletliğini yapmadığı sürece, daha birçok evladımızı kaybedeceğiz. Eğer mitinglerde siz apo paçavralarına müdahale edebilseydiniz, hah devlet burada işte diyecektim ama müdahale edilmedi ve edilmiyor.
-Bağımsız Kürdistan isteriz diyen suç işlediği halde gerekeni yapmazsanız, terörizme çanak tutuyorsunuz, güç veriyorsunuz demektir.
Terörist başı ile devlet müzakere edebiliyorsa ve bu müzakerede devlet görevlilerinin bulunduğunu biliyorsak, o zaman devlet kendini ve memurunu yeniden tanımlamak zorundadır. Bu haliyle bunların hepsi suçtur çünkü.
Teröristlere, iç ve dış düşmanlara Türk Ordusunun zayıf gösterilmesi, bize Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde ifade ettiği şartların gerçekleşmiş olduğunu göstermektedir. Yani içeride ve dışarıda büyük ihanet şebekesi ülkeyi sarmış, Türk Ordusu zayıf düşürülmüştür.
Bakınız Mustafa Kemal’in kurduğu cümleler neleri öne çıkarıyor: “Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
Kendimizi en olumsuz şartlara göre hazırlamamız şarttır. Yarın Kürdistan konusunda bir anlaşmaya varılırsa ve ülke bütünlüğü elden giderse, başvuracağımız yegane kaynak Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesidir.
Türk Milletinin, Türk Gencinin yegane güvencesi yine kendisidir.  
Teröristle, Terörizmin mantığını esas alacak güçlere ihtiyacımız vardır.
Eğer evlatlarımızın sokak ortasında pusuya düşürülmesini ve öldürülmelerini istemiyorsak, askerimizi kışladan çıkaracağız ve onların dediği gibi savaş halini, savaşın kurallarına göre oynayacağız.
Onlar nasıl vur-kaç taktiği ile birkaç dakika içinde dağlarda soluğu alıyorlarsa, şehirde olduklarını aslında hepimiz biliyoruz ama, bizim de sokak sokak ev ev o itlerin peşine düşecek aslanlara ihtiyacımız vardır.
İki terörist, saat 7.15’te askerlerimizi şehit ettikten sonra ellerinde ağır silahlarla bir kent merkezinden kaçabiliyorlarsa burada oturup çokça düşünmemiz gereken şeyler vardır.
Yani sabırlı, serin kanlı ve metanetli olunursa sokak ortasındaki eylemin devlet namına ne kadar acı faturalarının bulunduğunu görürüz.
Bana kimse demokrasi dersi vermeye kalkmasın, bu yüzsüzlüğü kaldıracak halim yoktur.
Hala BDP’liler meclise gelsin diye yırtınanlara yüreğimin ortasındaki en acı ifadelerle seslenmek istiyorum ama Türk Milletinin içinden çıkıp Türk Milletinin değerlerinden haberi olmayan o kadar yoz var ki, onlar için bir şey demek istemiyorum, it kılı, postal bağı.

Yorumlar