ZEKATIMIZI VERMEYİ UNUTMAYALIM?.

Dinimizin 5 şartından biri olan "Zekât"ın verileceği en anlamlı dönem olan Ramazan ayı çıkmadan hesaplarınızı yapın ve kesinlikle gözünüz arkada kalmadan, tereddüt dahi etmeden zekâtlarınızı muhtaç olanlara verin arkadaşlar. Sakın unutmayın: İlerleyen zaman içinde; getirisi öylesine muazzam olacak ki, şaşıp kalacaksınız. 
Allah ın bize bahşettiği gelirin 40 da biri bizim değil, sadece emaneten bizlere verilmiş durumda. 
Evet, 40 ın 39 u bizim ve anamızın ak sütü gibi helâl, dilediğimiz şekilde üzerinde tasarruf edebiliriz ama işte o 40 ta birlik kısım var ki, işte o değer bize (yeddiemin benzeri) geçici olmak kaydıyla elimize tutuşturulan miktardır... Bizler bu durumda köprü vazifesi görmekteyiz ve o kırktabiri elde etmemizin akabinde asıl sahiplerine; "maddi anlamda zor durumda bulunanlar"a aktarmak durumundayız. 
s.
Sakın ola ki, "o para da benimdir" yanılgısına düşmeyelim... Yine tekrar ediyorum ki, o para asla ve asla bizim değil... 

Zekât hesaplarken ince hesabınızı yapın. Âfâki şekilde göz kararı rakam çıkartmayın. Alın elinize günlük altın alım-satım listesini, ya da diğer sahib olduğunuz malların günlük rayiç değerlerini, ince işlemden geçirin. Ortaya muhtemelen küsurlu bir rakam çıkacaktır. Yine gözünüz arkada kalmadan o küsuru tama tamamlayacak şekilde yuvarlayın ve zekâtınızı kesin olarak belirleyin. İnce hesap yapmak sünnettir... 

Ve Ramazan ın çıkmasını beklemeden, biran evvel bildiğiniz gerçekten ihtiyacı olan birine (asıl sahibine) aktarın (Verin demek dahi abes kaçar, çünkü sizin olmayan bir şeyi veremezsiniz, sadece aktarabilirsiniz). İvedi bir şekilde, zaman kaybetmeden gerçek sahiplerine ulaştırın ki, onlar da Bayram sabahını boyunları bükük bir şekilde karşılamasınlar. Zengin, fakir, orta halli... hepimiz bayrama aynı neş e, keyif ve huzurla girebilelim...

Diyelim ki zekâtınızı verdiniz, dinimizin şartlarından ilkini yerine getirmiş durumdasınız. Sahurdan sonra kıldığınız bir sabah namazının Farz ında ikinci rekâtta Ettehiyyâtü için oturduğunuz vakit, sonunda sıra "Kelime-i Şehâdet"e geldiğinde, İslâm ın 4 şartını birden aynı anda yapmış olacaksınız. Hem Farz namazınızı kılmaktasınız o anda, hem oruçlusunuz, hem zekâtınızı vermiş vaziyettesiniz, hem de Kelime-i Şehâdet getirmektesiniz. Bu ne büyük bir mutluluk, nasıl emsalsiz bir ân!... Toplamda sadece "3 saniye" süren ama nice yıllara, yüzyıllara bedel bir üç saniyedir o... 
Var mıdır bundan daha ötesi?

Zekat ın zor bir ibadet olduğu söylenir ama Kur’an-ı Kerim’de Ali Imran Suresi 180. Ayetinde müthiş bir uyarı vardır: 
“Allah’ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” 

O yüzden en önemli olan güç olanı başarmaktır. Eğer Türkiye de zekat müessesesi ibadet olarak sağlam bir şekilde çalışsa emin olunuz bu ülkenin sırtı yere gelmez, fakir fukara da gerçek bayramı o zaman yaşar. 
Ben de şu ayrıntıyı vereyim zekat hususunda vesselam: 

Zekat Kimlere Verilir? Zekat Verilecek Kimseler 
1-) Fakirler: Dini ölçülere göre zengin sayılmayan, nisab miktarı malı olmayan kimselerdir. 
2-) Yoksullar: Hiçbir şeyi olmayanlar. 
3-) Borçlular: Borcundan fazla nisab miktarı mala sahip olmayanlar. 
4-) Yolcu: Memleketinde malı olduğu halde yolda parasız kalan, elinde bir şey bulunmayan kimselerdir (Bunlara memleketlerine varacak kadar zekât verilebilir.) 
5-) Allah Yolundakiler: Bunlar cihad veya hac için yola çıkıp parasız kalanlar ile işini gücünü bırakıp kendisini ilme vermiş olan kimselerdir. 
Zekatin öncelikle fakir olan yakın akrabaya, komşulara, hemşehrilere verilmesi daha faziletlidir. 
Zekat Kimlere Verilmez? 
1-) Ana, baba, büyük anne ve büyük babalara, 
2-) Oğluna, oğlunun çocuklarına,kızına, kızının çocuklarına ve bunlardan doğan çocuklara, 
3-) Zenginlere, 
4-) Müslüman olmayanlara, 
5-) Karı-koca birbirlerine.

Yorumlar