TEKEDEN TELEME ÇALMAK (Düziçi Folklor Kitapları 2) / S.Burhanettin AKBAŞ

Kıymetli Hocam İsmail Görkem, telefonla müjdeli bir haber verdi ve Akabe Kitapevinde beni bir kitabın beklediğini öğrendim. Büyük bir heyecanla rüzgar gibi uçup kitabıma kavuştum ve o akşam da kitabımı okudum. Bekir İşlek Beyefendi’nin “Tekeden Teleme Çalmak” isimli kitabıydı bu. Kitabın kapağında “Bir folklor gönüllüsünün derleme macerası” ibaresi de yer almış. Bu anlatım, kitabın büyük başlığı ile ilgili… Hani biz “tekeden süt çıkarmak” deriz ya zor işleri başardığımızda, bu da onun bir çeşitlemesi… Bir halk edebiyatı araştırmacısının, bir folklorcunun hangi sıkıntıları çektiğini anlamamız açısından bu başlık konmuş. Kitabın “Söz Başı” bölümünde sevgili hocam İsmail Görkem de bu tür derlemelerin ne güçlüklerle yapıldığına işaret etmiş ve anılarını nakletmiş. Şimdi ben de oldukça çok hayıflananlardanım işin doğrusu. Bir zamanlar ses kayıt cihazlarımız yoktu, fotoğraf makinelerimiz yetersizdi, kameralarımız yoktu; birçok kaynak kişinin anlattıklarını kayıt altına alamadık. Şimdi ise her türlü imkana kavuştuk ama bu sefer de birçok insan Hakkın rahmetine kavuştu. Hayıflandığım o kadar çok insan vardır ki… Keşke seslerini kaydedebilseydim, keşke görüntülerini almış olsaydım dediğim.
Bekir İşlek Beyefendi, halk edebiyatı alanında yetişmiş biri değil, bir hukukçu… Osmaniye’nin Düziçi ilçesi Pirsultanlı köyünde halk kültürünü iyi gözlemlemiş, sonradan bunların kaybolmaması için mücadele etmiş bir insan… Türk Kültürünün gönüllü bir neferi… Kitabın yayınlanmasında ve hazırlanmasında İsmail Görkem Hocamın büyük emekleri olduğu belli… Hatta şöyle bir durum da söz konusu: Erciyes Üniversitesinde görevli bir akademisyen olarak Prof.Dr.İsmail Görkem’in bu bölgeyle ilgili bir dizi araştırması kitap olarak çıktı. Bunlardan hatırladıklarım şunlardır:

1.Düziçili Aşık Mustafa Köse ve Hikaye Repertuarı

2.Çukurova Ağıtları

3.Yeni Bilgiler Işığında Dadaloğlu: Bütün Şiirleri

Bekir Bey, bu kitapları okuduktan sonra İsmail Bey’i telefonla aramış ve tebrik etmiştir. Kendisinin neler yapabileceğini İsmail Bey’e sorduğunda İsmail Bey, vakit kaybetmeden işe başlamasını söylemiş. Zaten çocukluğu halk hikayeleri ve Karacaoğlan türküleri dinleyerek geçen Bekir Bey için uzun ince bir yol başlamıştır artık.

Derleme yapmak, sahada çalışmak öyle kolay işlerden değildir. Bunu bilenler bilirler. Bazılarının bu tür derleme çalışmalarına dudak büktüklerini görünce içimden gülerim. Kendileri rahat koltuklarında oturanlar için ahkam kesmek öyle kolaydır ki… Neyse burayı geçiyorum.

Sadece şunu belirtmek isterim ki… Türk Kültürünün, Türk Halk Edebiyatının, Türk Folklorunun Bekir Bey gibi gönüllü insanlarının bu işi yapmış olmakla elde ettikleri kazanç nedir? Hiçtir. Onlara bir paye mi verilmiştir? Asla… Onların masrafları mı karşılanır, gönülleri mi alınır? Hayır. Kitabın arkasında “bedel ile satılmaz, kültür hizmetidir” yazısını gördüm. Artık burada Osmaniye Valiliği, Osmaniye Belediyesi, Düziçi Kaymakamlığı ve Belediyesi, hatta Kültür Bakanlığı devreye girmelidir. Artık Türk Kültürünün bu gönüllü elçileri “marifet, iltifata tabidir” mantığı ile ödüllendirilmelidir. Kitapları satın alınıp okullara ve kütüphanelere, araştırmacılara dağıtılmalıdır. Yazarına şiltler takdim edilmeli, hediyeler verilmeli ve onurlandırılmalıdır. Maalesef ki bizde böyle adetler yerleşmedi. Hâlâ saha araştırmacıları kimsesizdir. İsmail Görkem gibi hocalarımız var da onlara yardımcı oluyorlar ve ellerinden geleni yaparak bu tür çalışmaları öne çıkarmaya çalışıyorlar.

Kitabın içindeki anılar, geziler ve derlemeler, hiç şüphesiz ki çok önemlidir. Çukurova yöresi ise tam bir hazinedir halk edebiyatı açısından… Özellikle derlemelerde Çukurova ağzının metinlerini görünce, bizim Avşar yöresi Türkmenlerinin dili ile Tomarza ve Bünyan yöresi Türkmenlerinin diline çok benzediğini gördüm. Zaten Kayseri’yi çözümleyebilmek için, her zaman söylerim bunu, Maraş Yöresini ve Çukurova’yı tarihiyle ve kültürüyle iyi anlamak gerekir. Bugün Develi, Tomarza ve Sarız bölgelerimizin Çukurova ile bağlantısını rahatça kurabiliriz. Hatta Kayseri merkeze kadar Çukurova’dan gelip yerleşmiş Türkmen oymaklarının varlıklarını biliyoruz. O yüzden Türk Kültürünün unsurlarını bütünlemek lazım. Türkmenlerin hikayelerinde, türkülerinde, ağıtlarında büyük ortaklıklar mevcuttur.

Bekir İşlek, Düziçi’nde  Âşık Mustafa KÖSE den on bir  halk hikâyesi ile pek çok yoz türkü ; Âşık Karayiğit OSMAN dan yirmi  halk hikâyesi ile onlarca yoz türkü ; İspir ONBAŞI dan beş  halk hikâyesi; Âşık Mehmet ÖZTÜRK ten üç halk hikâyesi; Âşık Mustafa ÇABUK tan on altı  halk hikâyesi derlemiştir. Kitapta ifade ettiğine göre, derleme çalışmaları da devam ediyormuş ki bundan mutluluk duydum.

 Türk Kültürü öyle sahipsiz ki yıllardır bu makus talihi değiştiremedik. Halk Kültürümüze ait halk hikayelerini anlatan âşıklarımızın, kaynak kişilerimizin geliri yoktur. Rahmetli Mehmet Kaplan Hocamız, Behçet Mahir gibi bir büyük deryaya Erzurum Atatürk Üniversitesinde bir iş verdirmek gibi akıllıca bir işi başarmıştır. Behçet Mahir’in keşfi ile başlayan süreçte Mahir’in Atatürk Üniversitesine alınması derlemelerin sağlıklı yapılmasını sağladığı gibi, şahsın geçim derdi çekmesine de mani olmuş ve bugün her biri birer hazine değerinde olan Kirman Şah, Şah İsmail, Yaralı Mahmut, Davutoğlu Süleyman, Hüthüt Kuşu, Zaloğlu Rüstem gibi hikayeler derlenmiş ve bugün birçoğu profesör olan nice hoca, bu derlemeleri inceleyerek bu konumlarına gelmişlerdir.

Üniversitelerimiz, Kültür Bakanlığımız, TRT’miz, devletimiz Türk Halk Kültürünün gerçek aktarıcıları olan bu kişilere sahip çıkmakta çok gecikmişlerdir. Bu iş, İsmail Görkem gibi Türk Milletine gönül vermiş hocalarımıza ve Bekir İşlek gibi Türk Kültürüne, Türkmen Kültürüne hayran gönüllülere kalmıştır.

Gönülden kutluyorum Bekir İşlek Beyefendiyi ve kıymetli Hocam İsmail Görkem Beyefendiyi… Büyük Türk Kültürü deryasına yağmur olup yağdığınız için… Bu aziz millete gönül verdiğiniz ve Türk Halk Kültürüne sahip çıktığınız için.

Yorumlar