KAYSERİ’DE YERLEŞİM YERLERİNİN ADLARI ESKİYE DÖNMELİ MİDİR?

Geçen gün bir arkadaş toplantısında ilginç bir soruyla karşılaştım. Fikirlerime itimat eden arkadaşlarımın samimi bir sorusuydu bu. Dediler ki:
-Kayseri’deki yer adlarında eskiye dönüş yapılabilir mi? Sen bu konuda ne düşünürsün?
Gerçekten ilginç bir konuydu.
Önce şunu sordum:
-Eski derken ne kadar eskiyi kastediyorsunuz?
Tabii ele aldıkları konunun inceliklerini bilmedikleri için sorduğum soruyu da benim ele almamı istediler.

Anlattığım konu şudur: Yer adlarında eski dediğimiz kavram değişik dönemleri içerir. İnsanlar, eskiden neyi kastettiklerini bilmelidirler.
Mesela, Yeşilhisar ilçemizin tarihi adları şöyledir:Kbistra,.Zencibar, Küvistre, Derevliye, 

Develi Karahisar  ve son olarak Yeşilhisar’dır.

Şimdi biz Yeşilhisar’ın adını bunlardan birine döndürürsek ne kazanç elde ederiz.

Bir kere ortada tarihi bir süreç var. Eski Anadolu Halklarının dönemlerini yansıtan bu isimleri halk bilmez, olsa olsa birkaç tarihçinin haberi vardır.

Ayrıca eskilerin “tekamül” dedikleri bir süreç vardır. Yani her tarihi dönem, hâkim olan kuvvetin izlerini taşır. Yani en son isimlere bakarsanız, Derevliye ve Develi Karahisar isimleri Osmanlı Türklerinin izleridir. Yeşilhisar ise Cumhuriyet Döneminde Türklerin bu topraklara vurduğu mühürdür. Yeşilhisar kelimesinden geriye doğru adım atsanız bir kere halkı kaşınızda bulursunuz, tabii ki benim gibi kültür adamlarını da. Çünkü, o eski isimleri kullanan halklar artık bu coğrafyada değiller. Bu coğrafyada ya Türkçe ya da Türkçeleşmiş isimler vardır dedim.

Türkçeleşmiş isimlere de örnekler verdim.

Bakınız Argaios, Erciyes dağının orijinal adıdır. Türkler bölgeye geldiklerinde bu dağın orijinal adını değil, kendi ses sistemlerine uygun yeni bir adı kullandılar. Argaios’u Erciyes yapıverdiler. Erciyes artık bir Türk söyleyişi olarak kabul edilmektedir ve bu haliyle kökeni ne olursa olsun Türkçedir. Bu durum Yunanlıların İstanbul kelimesini Türkçe kabul edip kullanmamak için direnmeleriyle daha iyi anlaşılır. Kostantin’in şehri manasındaki Kostantinopolis kelimesini Türklerin telaffuz etmesi neredeyse imkansızdı. Öyle bir şey yaptılar ki sanki Türkçenin ses sistemiyle örülü “İstanbul”a kadar vardırdılar işi. Baştaki İ’yi “ı” olarak söyleyenler bile çıktı. Durum böyle olunca Türk hançeresiyle yeniden şekillenen kelimelerle Anadolu coğrafyası şekillendi ve kelimelerin orijinal halleri tanınamayacak kadar değişti.

Şimdi Ağırnas kelimesini Ayagirnos (Azizler Yatağı) mu yapalım?

Gesi’yi Kasia mı yapalım?

Olacak iş midir bu?

Dediler ki, biz mesela Kayabağ köyünün adını eski adı olan Darsiyah’a çevirsek nasıl olur?

İyi de oranın adı zaten Darsiyah değildi ki, oranın adı Tarsia idi. Şimdi Kayabağ olmuş. Yani siz oraya Tarsiya ya da Darsiyah adını veren insanlar değilsiniz. Oradaki kiliseler boş, o devrin adamları başka bir yere göç etmişler. Kayabağ kelimesi de Kaya ve bağ gibi iki güzel Türkçe kelimeden oluşuyor. Şimdi kendi öz dilinizden oluşan birleşik bir kelimeden vazgeçmek Türkçemize karşı ayıp olmaz mı? Çok bir zorunluluk hissediyorsanız Kayabağ yazıp yanına da Darsiyah yazın. Turistik bölgelerde olduğu gibi.

Şimdi Vekse’nın adının manasını “kilise ya da manastır” olarak veriyorlar. Şimdiki adı Özlüce olmuş. Eski ismin kaynağı da tam bilinmiyor. Ayrıca Kayseri yöresinde ve ülkemizde Ermenice zannedilen yer adlarının çoğu Eski Anadolu dillerine, özellikle Luwi diline dayanıyor. Luwiler hakkında çok kimsenin bilgisi olmadığı için, hatta Ermenileri de Anadolu’nun eski halklarından biri sandıkları için nerede bir isim görseler Ermenice ya da Rumca sanan insanlarla karşılaşıyorsunuz. Şimdi, Vekse’ye dönecek olursak, kilise ya da manastır gibi bir ayrıntıyla anılan bu köyümüzde gördüğüm kadarıyla camilerimiz gayet muhteşem duruyor. Yani “tekamül” dediğim olay orada da gerçekleşmiş. Anadolu topraklarında yaşayan Müslüman Türk halkı yaşadığı topraklara kendi mührünü vuruyor. Türkleşme ve İslamlaşma süreci bu kadar mükemmel gerçekleşmişken ille de geriye dönelim demek ve bunu isimlere yansıtmak için çaba harcamak ne kadar mantıklıdır, bilemiyorum.

Şimdi İncesu’yu Sadagora’ya, Develi’yi Gabadania’ya, Felahiye’yi Rumdiğin’e çevirirsek bu millet ne der? Kardeşim, benim kültürel varlığımı ve kimliğimi hiçe mi sayıyorsun demez mi?

Onları da bırakın, geriye dönüş nasıl olamıyor, bir örnek daha vereceğim. Bünyan’ın eski ismi Sarımsaklı’dır. Sarımsaklı adı, Bünyan’da yaşayan ve o yöreye yerleşen Yörük Türkmenlerin oba adıdır. 1895 yılında Abdülhamid Han döneminde ilçe merkezi olunca adını Bünyan-ı Hamid olarak değiştirmişler. Sonra da Hamid adı kaldırılmıştır. Bünyan, Arapçada “yapı, bina” anlamına gelen bir kelimedir. Sarımsaklı Türkçe, Bünyan ise Arapçadır. Şimdi Bünyanlılara sorun, hiçbiri Bünyan adından vazgeçip Sarımsaklı adına razı olmaz. Çünkü, tekamüle ( gelişmeye) aykırıdır. İlk isim oba halinde yaşanılan dönemi yansıtır ve adı Sarımsaklıdır. Ama Bünyan adı şehirleşmeyi ve büyümeyi yansıtır.

Pınarbaşı ilçemizin en eski adı Araratia’dır. Türk döneminde adı Pınarbaşı olmuş, sonra bir ara Aziziye adına çevrilmiş ise de halk Pınarbaşı adını bırakmadığı için bugün bu ilçemizin adı böyle anılmaktadır.

Toparlayacak olursak, benim görüşüme göre, yer adlarında geriye dönüş imkansızdır. Türkçe konuşulan bir yörede kelimeler ya Türkçe kökten gelecektir ya da Türkçeleşmiş  kelimelerden meydana gelecektir, bu kaçınılmaz bir sonuçtur. Nasıl ki tarihi geriye döndürmek mümkün değilse yer adları da geriye döndürülemez. Aynı Türkiye ismi gibi… Türklerin yaşadığı ülkeye atalarımız Türkiye demişler. Asya’daki Türk yurtlarına da Türkistan diyorlardı. Her ikisi de aynı manadadır. Türklerin yaşadığı ülke, memleket demektir.

Yorumlar