KAHRAMAN KAYSERİLİYİM

Subay bir gün askerlere nereli olduklarını, anne ve babalarının adlarını sormuş. Bütün askerler çıkıp sırayla kendilerini tanıtmış. Askerin biri çıkıp subaya:
-Maraşlıyım, demiş.
Subay askere bir tokat atmış:
Yeniden tekrarla.
Asker yeniden:
-Maraşlıyım, demiş ve tokadı yemiş.
Üçüncü sefer asker Kahramanmaraşlıyım demiş ve tokattan kurtulmuş. Sıra Kayserili askere gelmiş. Asker, subay bana da tokat atar diye aklından geçirmiş ve subay nerelisin diye sorunca:
-Kahraman Kayseriliyim, demiş.

Kayserili Piknikte


Kayserili, Adanalı, Antepli ve Rizeli bir gün pikniğe gitmeye karar vermişler. Herkes pikniğe yanında bir şeyler getirmiş. Rizeli çayını, Antepli baklavasını, Adanalı şiş kebabını getirmiş. Kayserili de kardeşini getirmiş.

İki kere aboovvv


Kayserilinin biri bir gün İstanbul’a gitmiş. Pazarda dolaşıyormuş. Elma satın almak istemiş. Satıcıya:
-Elma kaç para, diye sormuş.
-200 lira diyince satıcı,
Aboovv demiş Kayserili.
Hemen elmacının yanında ayva satılıyormuş. Satıcıya:
-Ayva kaç para, demiş.
-400 lira,
diyince Kayserili iki kere:
-Abovv, demiş.

Türk Malı


Zamanın birinde Amerikalılar kıldan ince bir metal icat etmişler. Bunu çok üstün başarı sayarak bazı dünya ülkelerine yollayıp bunun üzerinde ne gibi değişiklikler yapılacağını merak etmişler. Esas amaçları kendilerinin üstünlüğünü kanıtlamakmış. İngiltere de bunun ucunu vida haline getirmişler. Fransızlar bir delik açmışlar. Diğer ülkelerde de bir takım işlemler yapıldıktan sonra Türkiye’ye göndermişler. Yetkililer Kayserililerin üstün zekaları ve sanayideki başarılarından dolayı bunu ancak Kayseri’de bir işlem yaparlar diyerek Kayseri’ye yollamışlar. Kayserililerde Türk Malı damgasını vurup Amerika’ya geri yollamışlar.

Birinci Sınıf


Kayserili küçük bir çocuk okula yeni başlayacakmış. Okullar açılmış, okulun ilk günü annesi götürmüş ve tekrar eve dönmüş. Çocuk okludan çıktıktan sonra eve gitmiş. Annesi:
-Oğlum okulda ilk günün nasıldı?
-Her şey iyiydi ama bir şey kötüydü.
Annesi merak etmiş:
-Kötü olan neydi?
-Sınıf kapısının üstünde birinci sınıf yazıyordu ama içeri girdiğimde her şeyin tahtadan olduğunu gördüm.

Köseköylüler ile Çukurluların Çekişmesi


Özvatan’ın iki tane mahallesi varmış. Bir mahallenin adı Köse köy,
diğerini ki ise Çukur mahallesiymiş. Buraların adamları birbirlerini hiç sevmezlermiş. Bir gün Köse köylü olan adam pazara giderken karşıdan da Çukurlu olan adam geliyormuş. Çukurlu olan adam hemen davranıp Köse köylüye:
-Niye?
-Duymadın mı?
-Yanındaki de
-Yoo...
-Dur anlatayım da dinle.
Köseköylüler eşeğin bacağı üşümesin diye tül çorabı giydirirler ya, eksik akıllı Köse köylüler ne olacak, demiş.
Adam kendi kendine:
-Allah Allah!
Köseköylü de hemen atlayıp haa haha, diye gülmüş.
-Sizin bizden ne eksiğiniz var ki, demiş. Siz de televizyon iyi göstersin diye çatının başındaki antenin üstüne naylon geçirdiniz ya, demiş.
Çukurlu seslenmemiş, ikisi de oradan uzaklaşmış gitmişler.

Duttan hoşaf olur mu?


Bünyanlı gencin evlenme çağı gelmiştir. Bu gence anne ve babası geleneklere göre kız ararlar. Etraflarına da kız aradıklarını duyururlar. Bu haberi duyan babanın arkadaşı köyün birinde oğluna uygun bir kız olduğunu söyler. Kızı da şöyle över:
-At gibi koşar, it gibi yer (At gibi çalıştığını, itin yediği gibi az yediğini ima eder) der.
Ertesi gün bu kızı görmek için ailece köye giderler. Köye vardıklarında evin reisi hoş bir şekilde karşılar. Yemek yenilip sohbet edilir. Ardından da kızı görmek isteyen oğlan babası bir hoşaf ister. Kız kapıdan elinde hoşaf dolu bir tepsiyle içeri girer. Dünürcü giden oğlanın babası kızı görünce beğenmez. Bunu da herkesin içinde açıkça ifade edemediği için kızı beğenmediğini şu kelimelerle söyler:
-Duttan hoşaf olur mu? 
Dupduru yavrum dupduru. 
Bundan gelin olur mu?
Kupkuru yavrum kupkuru, der.

O dediğin yoksa...


Kayserilinin biri askere gitmiş. Askerde canı helva istemiş. Çarşıya çıkmadan komutanı çağırmış: -Oğlum bana bir iğne ile iplik al,
diye para vermiş. Kayserili kapıdan çıkmış unutma bahanesi ile komutanın odasına girerek:
-Ne alacaktım.
-İğne ile iplik.
Kapıdan çıkmış tekrar içeri girmiş bir daha sormuş. Komutan bir daha:
-İğne ile iplik, demiş.
Kapıdan çıkmış komutanın odasına tekrar girerek:
-Komutanım o dediğin yoksa helva alayım mı?, demiş.
-Al da ne alırsan al.

Yorumlar