Anam öldü, babamın yanında kalıyorum / S.Burhanettin AKBAŞ

Bir gün köyde gece ortalık karışır. Eline tüfeği alan koşar. Bir hırsızı ahırda kıstırırlar. Hırsız varır eşeğin yanına yatar. Tüfekler ona doğru doğrulmuştur.
-Kalk lan, teslim ol.
-Niye teslim olayım, ben bu eşeğin sıpasıyım.
-Ulan kefere, bu eşşek erkek, ne yalan söylüyon?
-Anam öldü, ben babamın yanında kalıyorum!!!






Biz burada niye duruyoruz ki...



Keşlioğlu Mustafa bir gün Talas’a giderken yanına bir keşiş katılır. Yolda giderken aniden bir şimşek çakar, hava kararır, gök gürültüsü derken yağmur yağmaya başlar. İkisi de çok şaşkındır. Keşiş der ki:
-Arkadaş nedir bu?
-Sizin peygamber ile bizim peygamber yukarı da kavga ediyor onun için.
- Onlar orada kavga ediyorsa biz burada niye duruyoruz ki…
Başlarlar keşişle kavga etmeye…





Bakkalın Defteri



Pazarören Öğretmen Okulu, o zamanlar bin öğrencisiyle köyün önemli bir gelir kaynağı imiş. Paydos saatinde öğrenciler çarşıya çıkıp alışveriş yaparlarmış. Bakkalların içinde Abid Emmi, çok saf ve temiz birisidir. Yalnız Abid Emmi’nin bir kusuru varmış: Okuma yazması yokmuş. O günlerde Abid Emminin bakkalı satış rekorları kırıyor. Çaman ekmek, şekerli sucuk, lokum, bisküvi gırla gidiyor. Öğrencilerin parası ay başında geldiği için kocaman bir veresi defteri var. Abid Emmi alışveriş yapan öğrencilere saf saf:
-Yavrum yediğinizi adınızın karşısına yazın, diyerek öğrencilere defteri uzatıyormuş. Öğrenciler de yediklerini deftere yazıyorlar, yemediklerini dükkandan çalıp okulda yiyorlarmış. Aradan iki ay geçmiş. Öğrencilerden ses seda yok. Borcunu ödeyen kimse çıkmamış. Abid Emmi defteri alıp okul müdürünün yanına varmış:
-Aha Müdür Bey, senin öğrenciler yediler içtiler, parasını vermediler.
Müdür defteri açıp baksa ki defter baştan sona artist isimleri ile dolmuş. Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Yılmaz Güney, Danyal Topatan sıra sıra yer almış. Tabii, Abid Emmi iflas etmiş ve dükkanı kapatmış.





Biz daha yakayı ele vermedik



Eski zamanlarda Adana’ya yöremiz insanları çalışmaya gidermiş. Durmuş Emmi, arkadaşlarıyla Çukurova’da bir köye gelmişler. Baksalar ki kadınlar tandırda yufka pişiriyorlar. Sacın başında da ihtiyar bir adam elindeki eğri ağaçla yufkaları çeviriyor. İhtiyar adam lafa dalınca yufkaları yakmış. Kadın bu duruma hiddetlenmiş, adamın kafasına oklava ile vurunca adamın kafasını yarmış. İhtiyar, kafasını tutarak başlamış ağlamaya. Durmuş Emmi, ihtiyarı teselli etmeye çalışıyormuş:
-Emmi, ne ağlıyon, bizim avratlar vurunca biz içimize atıp ölüyok. Sen ne güzel sesini gövürüp ağlıyon, biz onu da yapamıyoruz.
İhtiyar ağlamayı bir anda kesip cevaplamış Durmuş Emmiyi:
-Eeee... Biz daha sakalı ele vermedik!


Ört de öleyim lan !!!



Seneler önce Talas’ta bir evin büyüğü hastalanmış. Oğlu atla dörtnala şehre gelip şehirden bir doktor getirmiş. Büyüğün başında artık yasinler okunuyor. Oğul babasına yavaşça eğilip :
-Baba doktor getirdim, demiş.
Hasta kafasını doğrultup:
-Gaça getirdin?
Oğul:
-On lira istiyor, deyince:
-Üstümü ört de ölüyüm lan, hiç doktora on lira verilir mi, deyip yorganı üstüne çekmiş.


Ört de öleyim lan !!!



Seneler önce Talas’ta bir evin büyüğü hastalanmış. Oğlu atla dörtnala şehre gelip şehirden bir doktor getirmiş. Büyüğün başında artık Yasinler okunuyor. Oğul babasına yavaşça eğilip :
-Baba doktor getirdim, demiş.
Hasta kafasını doğrultup:
-Gaça getirdin?
Oğul:
-On lira istiyor, deyince:
-Üstümü ört de ölüyüm lan, hiç doktora on lira verilir mi, deyip yorganı üstüne çekmiş.


Bize ekmek yedirmezler



Malatya ilinin Darende İlçesinden birisi Kayseri’ye yerleşmeye karar verir. Eşeğine eşyalarını yükler yanına da oğlunu alarak Kayseri’ye gelir. Bir mahallede çadır kurar. Akşam olunca oğluna bir miktar para verip manava gönderir:
-Bu parayı al ve manava git. Kendimize biraz yiyecek al. Eşeğimize biraz yem, kendine de bir miktar eğlencelik al.
Çocuk bir manava gider ve manava:
- Efendim babamın selamı var, bu parayı al bize akşam yemek için bir şey ver. Eşeğimize de bir miktar yem ver, bana da bir miktar eğlencelik ver.
Manav bir karpuz alıp çocuğun eline tutuşturur:
- Git babana selam söyle, karpuzun içini siz akşama yiyin, kabuklarını eşeğinize yedirin, çekirdeğini de seçin eğlence edin.
Çocuk gelir karpuzu babasına verir ve durumu anlatır. Adam:
- Haydi oğlum bize burada ekmek yedirmezler.
Eşeğini, yükler yola koyulur.





Not: Daha fazlasını okumak isteyenler için buyurun internet başına:www.fikra38.blogspot.com

Yorumlar