BİLGİSAYARIN BAŞINDAN KALKAMIYORUM

Aldığım bir mesajda diyor ki: “Hocam, ben derslerime hiç çalışamıyorum, bilgisayarın başından kalkıp derslerin başına geçmeyi canım hiç istemiyor. Bana yardımcı olur musunuz?”
Mesajı aldıktan sonra kendi kendime gülümsedim. Kelin ilacı olsa kendi başına sürer misali… Bir bilgisayar bağımlısından diğer bir bağımlıya ne tür öğütler olabilirdi acaba?
TV seyretmeyi, sinemaya gitmeyi, tiyatroya gitmeyi, kitap okumayı unutan ben acaba ne tür öğütler vermeliydim. Günlük rahat 5-6 saatimi internetin ve bilgisayarın başında geçiriyorum ve derslerine motive olamayan öğrenciye bir cevap yazmalıydım. En iyisi ona bir cevap olarak değil de hepimiz için yapmamız gereken şeyleri düşünmeliyim.
Bilgisayar, oyunlarıyla, sohbet ortamıyla, internet gezintileriyle bir cazibe merkezidir. Bu doğru…
Derslerin onunla ilgi çekme noktasında yarışamayacağı açıktır.
Ne yapacağız o zaman?
Dersleri unutalım mı?

Dersleri unutursak yarınlarımızı feda etmiş olacağız? Buna da kimsenin vicdanı elvermeyecektir. O yüzden düşündüğüm çareleri açık ve net yazacağım. Lafı dolandırmayacağım.
1.       İnternet ortamının dersleriniz için de büyük bir bilgi deposu olduğunu keşfetmeniz gerekir.
2.       Derslerinizi daha cazip hale getirmek için internetten o konularla ilgili dosyalar indirin, bunları slayt gösterisi haline dönüştürün.
3.       Derslerinizle ilgili internetten ders notları ve testler oluşturun. Bunları sayfa tasarımları ile daha cazip hale  getirin.
4.       Hayatınızı mutlaka planlayın. Yani internete girmek için ailenizle birlikte zaman çizelgesi oluşturun. Mesela, günlük internete iki saat girecekseniz mutlaka bunun başlangıç ve bitiş saatleri, aileniz tarafından da bilinsin.
5.       Ben ne zaman kendimi bir işte, bir konuda zorlasam, o işin sonunda mutlaka başarı ve mutluluğu yakalamışımdır. Yani zahmetli işlere, bizi bunaltan işlere katlanmayı öğrenmemiz lazım.  Dersin başında geçireceğimiz birkaç saatin bizim için ne anlam ifade ettiğini başkasının bize anlatmasına gerek kalmamalı.
6.       Ders konularından beğendiklerinizi mutlaka işaretleyin ve arkadaşlarınızla bu konuları konuşun, yani o konularda fazla bilgi edinmenin yollarını arayın.
7.       Başarılı olduğunu düşündüğünüz insanların başarı öykülerini kendilerinden öğrenin. Çalışmadan, emek harcanmadan başarıyı elde etmenin mümkün olamayacağını göreceksiniz.
8.       İnternette zaman geçirmek eğlenceli olabilir ama kitap okumaya zaman ayırmalısınız ve kitap okuma alışkanlığınızı geliştirmelisiniz. Çünkü, eğitimin temeli okumaktır ve kendinizi bu konuda ciddi bir şekilde zorlamalısınız. Sanal dünyanın renkli camından kitap sayfalarına dönmek zor olabilir ama  kitap sayfalarında bulunan hayal dünyasını ise mutlaka tatmalısınız. Tatsanız, kitaptan da asla vazgeçemezsiniz.
9.       Hayatınızı planlamıyorsanız, rüzgarın önüne kapılıp gitmişiniz demektir. 6 saat TV seyreden bir insanın zamanı yoktur.  6 saat internetin başında kalan adamın da zamanı yoktur. O, karşıki bakkala gidip ekmek almaya bile zamanının olmadığını düşünür ya da başkalarına imrenir, bunca işe nasıl zaman bulabiliyorsunuz diye. Halbuki günde altı saat TV seyretmese, günde 6 saat bilgisayarın başında kalmasa birçok şeye zamanı olduğunu görecektir. Hayatımızı planlamadığımız için ve sürekli bir şeylerin esiri olduğumuz için hiçbir şeye zamanımız kalmıyor.
10.   Diğer arkadaşlarınızla konuşun. Onlar ders çalışmaya neden istek duyuyorlar, bunu öğrenin. Bilgisayarı kendilerine neden kısıtladıklarını sorun ve cevabını alın. Bilgisayardaki sanal dünyanın cazibelerine kanıp gerçek dünyanın güzelliklerini görmezlikten gelemeyiz. Tabiatı ve insanları keşfetmek için gayret gösterelim. Bunca insan, dost, arkadaş, anne, baba, kardeş bizimle konuşmak için bekliyorlar. Tabiat bizim sesimizi kendi kucağında duymak istiyor.
MUTLAKA AİLE İÇİNDE BİRBİRİNİZLE KONUŞUN
ARKADAŞLAR, KOMŞULAR, DOSTLAR; BİRBİRİNİZLE KONUŞUN
Bir öğrencim bir zamanlar şöyle bir hikaye anlatmıştı:
ELEKTRİKLERİN KESİLDİĞİ GÜN
Baba, her gün yaptığı gibi elinde poşetlerle eve gelmiş. Annemiz zaten mutfakta akşam yemeği ile meşguldür. İlk diyalog babanın kapıdan girişi ile başlar:
-Yemek hazır mı? Yemekte ne var?
Yemek hazır değildir ama birazdan hazır olacaktır. Baba, odaya girer ve TV’yi açar. Bu her zamanki gibi 6-7 saat sürecek bir maratonun başlangıcıdır.
Akşam yemeğini Hızır hızıyla bitirirler, çünkü dizinin saati yaklaşmaktadır.
O gün ne olursa olur, bir elektrik kesintisi yaşanır. Hem de uzun bir kesinti olur. Elektrikten umudunu kesen aile, vakit geçsin diye birbiriyle sohbete başlar.
Anne, lise yıllarında böyle bir yuva kurmayı ne kadar çok hayal ettiğini söyler.
Baba, lise ve üniversite yıllarında yaşadığı olumsuzlukları ve öğretmenleriyle diyaloglarını anlatır.
Çocuklara, ailenin anlattıkları bir masal gibi cazip şeylerdir. Çünkü, meğerse şu an yaşadıkları sıkıntıların benzerlerini kendi anne ve babaları da zamanında yaşamıştır. Hatta, bir ara baba:
-Çocuklar, siz bizden çok daha iyisiniz ve başarılısınız. Bizim haylazlıklarımızı duysanız, bizi bu kadar sevmezdiniz, diyerek arkadaşlarıyla lise yıllarında kurdukları küçük bir çeteden bile bahseder.
Çocukların ağzı açıktır. Demek ki hayatta kimse mükemmel değildir. Demek ki ailemiz kendi hatalarını söyleyecek kadar cesur davranıyorsa bizi de hatalarımızla birlikte sevmektedirler.
Öğrencim derdi ki zaman zaman dua ederdik, keşke yine öyle bir elektrik kesintisi olsa da ailemizle birlikte aynı sohbeti bir daha yapabilsek, çünkü tadı damağımızda kaldı.
LÜTFEN ZAMAN ZAMAN TV’Yİ KAPATIN, BİLGİSAYARLARI KAPATIN VE AİLECEK GÖRÜŞÜN, KONUŞUN. ELEKTRİKLERİN KESİLMESİNİ BEKLEMEYİN, BİRİSİ EVİN ŞARTELİNİ İNDİRSE DE OLUR.
VE EN ÖNEMLİSİ… KİMSE MÜKEMMEL DEĞİLDİR. BİZ ÇOCUKLARIMIZIN HATA YAPABİLECEKLERİNİ BİLİYOR VE ONLARI HATALARIYLA SEVİYORUZ. ÇÜNKÜ, ONLAR DA BİZİM MÜKEMMEL OLMADIĞIMIZI BİLİYORLAR VE BİZİ KATIŞIKSIZ SEVİYORLAR. BU SEVGİ KARŞILIKLIDIR. SEVGİ, BÜTÜN DERLERİN EN MÜKEMMEL İLACIDIR. 
S.Burhanettin AKBAŞ

Yorumlar