MİNİK SERÇELER

"Başkalarına acımayanlar, acınacak duruma gelmeyi hak edenlerdir."
Düşüncelere kilit vurabilirsiniz.
Büyük kitleleri sindirmek de oldukça kolaydır.
Çünkü, toplumun yüzü menfaate dönük insanları sizi sonuna kadar tolere edebilirler. Lakin, toplumda canı yanan insanların sayısı arttıkça tolerans da yavaş yavaş erimeye başlar.
Menfaat kapısındakiler daha çok yenilik ve daha çok kazanç peşinde koşmayı severler.
Halkın ana kütlesi ise sabit bir kazançla geçimini temin etmeye çalışmaktadır. Onlara memleketin minik serçeleri diyebiliriz.
Minik serçeler, vatanlarını asla terk etmezler.
Çok ağır kış şartlarını yaşar, dondurucu soğuklarda ölürler.
Aşırı sıcaklarda susuz kalır, fırtınalarda sağ sola çarpıp ölürler.
Serçeler, göçmen kuşlar gibi gösterişli değillerdir. Ülke ülke dolaşmazlar.
Şartlar ne kadar ağır olursa olsun yaşamaya devam ederler ve o topraklara ömürlerini harcarlar.
Göçmen kuşları zamanı gelir göremezsiniz ama serçeleri hep yanıbaşınızda bulursunuz.
Serçelere sahip çıkmak kimsenin aklına gelmez. Onlara barınak veya korunak yapılmaz.
Onlara yem atan veya su verenlerin sayısı da pek azdır.
Serçenin yüzü menfaate dönük olmadığı için şatafatlı sözlere aldanmaz.
Vatanı için kimseden emir almadan gözünü kırpmadan gider.
Ailesi perişan kalır, anne babası yürekten yaralıdır.

Onun evinde her gün ağıt havası vardır ve gözleri yaşlı analar babalar, eşler, çocuklar yaşar.
Bu minik serçelere dudak bükenler, onu pek aç ve sefil bulanlar yanılmaktadırlar.
O minik serçelerin bu ürkek hali, birilerini yanıltmaktadır.
O minik serçeler, onlara ödetilen bedelin karşılığını almadan bırakmazlar sizleri.
Onların bir araya gelerek meydana getirdikleri güç, birçoklarının kaderini belirler.
Ülkenin kaderini belirler. Çünkü, ulu Yaradan onlara birleştiklerinde devleşen büyük bir erk bağışlamıştır.
O yüzden gücünü serçeden alanların, serçenin gözünü oymaya hakkı yoktur.
Serçenin gözü oyulurken, karnı deşilirken bunu olağanlaştıranlar ve serçeyi unutup mal mülk peşinde koşanlar bilmeliler ki yaptıkları beton saraylar, köşkler, villalar kimseye korunak olamaz.
Serçeden kaçamazsınız, çünkü serçeler her yerdedir.
Ayakları çöp gibi, gagaları bir işe yaramaz demeyin, Allah ü Teala asıl gücü serçeye bahşetmiştir. Onun bu kadar dayanıklı olması, ondaki bu büyük dayanma gücü ve onun sabrı bazen çok yanıltıcı sonuçlar verir.
Makam ve mevki peşinde koşanlar, menfaat kapısının şirleri; düşünün neden bir minik serçeden bu kadar korkuyorsunuz?
Çünkü serçeler artık sizin dalınıza konmuyor. Halbuki siz semirdiniz, onca zenginliğiniz, saltanatınız var, erkiniz var. Bu minik serçe de kim oluyor ki diyemiyorsunuz.
Binlerce serçe, milyonlarca serçe artık sizin için o minik gagalarında çöp taşımıyor. Çünkü, artık size verdikleri süre çoktan bitti. Bu geriye sayımda siz bu mağlubiyeti hazmedemeyeceksiniz. Kağıttan kulelerinizi uçuracaklar. Meyveli ağaçlarınızın da meyvelerini gagalayıp bırakacaklar, hem de binlercesi.
Kulaklarınızda onların masum sesleri uğultuya dönüşecek. Hatta rüyalarınızdan hiç gitmeyecek. Bu kabusun müsebbinin vampirler değil de minik serçeler olması hep zorunuza gidecek.

Leylek benim neyim olur,
Yazın gelir, güzün gider
Serçe gibi bağlanmışım
Ben olmazsam vatan gider 

Ölürüm ben toprak için
Namus için, vatan için
Ben vatanın her şeyiyim
Kıymetim bilinmez, niçin?

Leylek gibi göçemem ben
Sıkışınca kaçamam ben
Her şeyden geçerim amma
Vatanımdan geçemem ben 

Minik serçe benim adım
Bu vatana doyamadım
Bayrak benim namusumdur
Feda olsun kızıl kanım 

Türkçe benim ana dilim
Ben bu dili çok severim
Çok işledim, çok dokudum
Halı halı, kilim kilim

Türk oğluyum Türk kızıyım
Her cefaya ben razıyım
Bayrak bana gölge olsun
Akı benim, kırmızıyım 

S.Burhanettin AKBAŞ

Yorumlar