Soğanlı'dan çıktık yola, Erdemli'de verdik mola

SOĞANLI’DAN ÇIKTIK YOLA ERDEMLİ’DE VERDİK MOLA...
Yeşilhisar’ın Soğanlı köyü, yapma bebekleri ile kaya kiliseleri ile ülke turizmi için Kayseri için gerçekten önemli bir yöre. Köydeki kaya kiliselerinin etrafındaki çöpleri toplayacak kimse yok. Şimdilik köy muhtarının konuya duyarlı yaklaştığını belirtelim. Lakin, köyün gerçek anlamda bir çevre düzenlemesine ihtiyacı var. Köy muhtarı İsmail Ablak ve il genel meclisi üyeleri Mustafa Erdoğan ve Kazım Akgün ile aynı şeyleri tespit edip aynı kanaatlere vardık. Köyde sel felaketi ve heyelandan bozulan yolların bir an evvel yapılması ise şart. Hele hele köylünün patates hasatı yapamadığını, ürününün tarlada kaldığını belirtirsek sanırım mağduriyet daha iyi anlaşılır. Sonra burası turistik bir yöre, heyelan ve sel nedeniyle koca koca yarıkların açıldığı yolun devamında bir kısım kiliselere gidiliyor. Turistlerin bir greyderin yarım günde halledeceği bir yerin yapılamayışına bir anlam veremeyecekleri açık. Sonra bir kısım yetkililerin abesle iştigal ederek kendi ihmalkarlıklarını göz ardı edip şaka yollu :  “Yolunuzu yaparız ama siz Niğde’ye bağlanmak istersiniz” gibi garip sözlerini ise anlamak mümkün değil.
SOĞANLI KÖYÜ MUHTARI OSMAN ÇİLSAL’I ARIYOR
Soğanlı köyü muhtarı İsmail Ablak, bize Kayseri eski milletvekili Osman Çilsal’ı soruyor. Şaşırıyoruz. Hayırdır muhtar, Osman Bey’i ne yapacaksın dediğimizde bize yeni yapılan ve nefis bir minaresi bulunan camii gösteriyor. Bu camiin sadece bu güzel minaresini yaptırmışlar, camiin kubbesi yok. Osman Bey, Soğanlı’ya geldiğinde bu camii tamamlayacağına dair söz vermiş. Sonrada ne arayan var ne soran... Muhtar yine ihtiyatlı adam... “Bu iş, hayır işi. Gönül rızası olmadan olmaz ama acaba unuttu mu?” diyor. Bilemiyoruz ama eğer söz verilmiş ise mutlaka Osman Bey bu işe bir çözüm bulmalı.

AKKÖY BARAJINDA KUŞ YUMURTALARI
Akköy Baraj Göleti’ne hiç gittiniz mi bilmem. Hafta sonları bu güzel göletin etrafında balık tutan, piknik yapan çok insan var. Burada piknik yapan insanlara çevreyi kirletmeyin mesajını vermeye çalıştık. Kimi ocak yapmış küllerini bırakmış, kimisi yiyecek torbalarını, kimisi bira şişelerini orta yere atmış gitmiş.  Asıl önemli olan ise barajın etrafında oldukça güzel kuş çeşitleri var. Kuşlar yumurtalarını hemen göletin kenarına bırakıvermişler. Kıyıdaki taşlardan ayırt edemiyorsunuz. Allah muhafaza etsin, gezinti yaparken yanlışlıkla üzerine bassanız, artık vicdan azabından kurtulamazsınız. Bunun çözümü nedir tam olarak bilemiyorum ama bu kuşların koruma altına alınması için yetkililerin çareler üretmesi gerektiğini düşünüyorum.
ERDEMLİ KÖYÜNDE KAYA KİLİSELER VE KAYADAN YAPILMIŞ BİR SARAY
Yeşilhisar’ın Erdemli köyüne ulaştığımızda ise köyün hemen yakınlarında güzel bir vadiye ulaşıyoruz. Yamaçlardaki kayalarda adeta bir şehir kurulu. Öğle enteresan pencereler var ki bu tarihi şehri anlamaya çalışıyorsunuz. Köylüler bize kaya kiliseleri gösteriyorlar. Kayaların içerisine oldukça güzel sütunlar oturtmuşlar. İçerde resimler kalmamış. Kiliseler hala koruma altına alınmadığı için vatandaşın biri kiliselerden birini ahır olarak kullanıyormuş. Vatandaşa kızma hakkımız yok ama bu işe bir el atılsa iyi olur. Çünkü, vatandaşlarımız bu yapıların değerini bilmeyebilir ama insanlığın ortak mirası olan bu yapıların emaneti şimdi bizlerdedir. Onlara gerekli değeri vermek ve onları korumak bizlerin görevidir.
Erdemli köyünün eski muhtarı bizi saray denilen bir yere götürüyor. Burası eskiden heybetli bir yapı imiş, belli. Bu yarı yıkılmış haliyle bile etkili bir yer. Sarayın  hemen arkasında uzunca ve kesik bir kaya yükseltisi var. Köylüler buraya “kudret kayası” diyorlar. Eski muhtar, sarayla ilgili bir anlatıyı dillendiriyor. Burası Kayseri’deki Rum kralının damadının sarayı imiş. Battal Gazi’nin Kayseri’yi fethedeceğini anlayan kral bütün servetini bu saraya, damadının yanına göndermiş. İşte böyle bir efsane uyduran halk, daha sonra kendi uydurduğu efsaneye inanmış olacak ki, bu yöreyi bir güzel tahrip etmişler. Bu yapılarda bir zamanlar çok güzel resimler varmış. Gömü avcıları, resimlerde bir işaret var zannıyla, insan ve hayvan resimlerinin gözünü, ağzını, kulağını tahrip ederek gerçek servetin bu resimler olduğunu düşünemeyip tahrip etmişler.
O insanlara kızmıyorum artık. Türkiye’de yaşamak böyle yapıyor insanı. Okumuşumuz cahilimiz hiçbir farkımız yok. Biz bu ülkede böyle manzaralara alışığız. Bana bir güzellik gösterin ki dokunulmamış olsun, hoyrat ellerimizin mahvetmediği bir yer gösterin. Yok.
Beş altı sene önce birisi anlatıyor. Devlet arazisi olan bir merayı sürüp tarlalarına katıyorlarmış. (o böyle anlatmıyor tabii ki) Traktörle sürülen yerde farklı bir kütlenin topraktan yüzeye çıkmış olduğunu görmüşler. Yüzeyindeki toprağı almışlar ki bu bir vazo. Üzerinde nefis bir işleme var. Vazonun ağzı dar, içerisine el sığmıyor. Altın bulmak ümidiyle sallamışlar ama içerisine zamanla toprak oturmuş. Toprağı temizlemeyi akıl edemeyen bu insanlar sabırsızlanıp vazoyu kırmışlar ama içerisinden altın çıkmamış. Bu kendilerince heyecanlı ama bizim için dramatik hikaye zenginliği ellerinde tutan insanların bu gerçek servetleri nasıl yok ettiklerini anlatıyor. Bizim gerçek servetimiz Anadolu topraklarının tarihi zenginliğidir. Bizim bir başka gerçeğimiz daha var ki, Anadolu topraklarının zenginliğini marka dolara çevirip kendi servetimiz haline getirmek şuursuzluğuna kapılıp vahşice o zenginliği talan edişimizdir.
S.Burhanettin AKBAŞ

Yorumlar