Keçi Küçü Yarenliği

S.Burhanettin AKBAŞ
Bir köyde bir genç artık evlenme çağına gelmiş, anasına açılmış bir gün ve evlenmek istediğini söylemiş. Annesi, babaya bu lafı açınca baba demiş ki:
-Biz fakir insanlarız. Elimizde bir keçimiz var. Filan Ağa bu keçiyi istiyordu. Ona keçiyi vereyim. Yerine bir kuzu alayım.Kuzu büyüyünce koyun olur.  Koyunu da satıp oğlanı evlendirelim.
            Gel zaman git zaman bu yarenlik devam etmiş durmuş ama bir süre sonra da laf tekrarlanmaz olmuş. Oğlan utana sıkıla annesine yaklaşmış:
            -Ana! Hani bir keçi küçü yarenliği vardı. Ne oldu? Demiş.
             Gelin biraz daldan dala konalım ve keçi küçü yarenliği yapalım.

            RUBAİ
            İsmail Adil Şahin... “Yalan Yarim” isimli şiir kitabının yazarı kıymetli şairimiz. Birçoğu şarkı sözü olabilecek şiirleriyle gönlümüze taht kuran bir insan. Elini cebine attı ve bir kağıt parçası çıkardı.
            -Al, sen oku dedi.
            Kağıt parçasında şöyle bir Rubai yazmıştı.
           
            “Namerd olanın içme sakın kahvesini
            Kırk yıl laf eder arta kalan telvesini
            Zannetme nasipten öte bir şey olmaz
            Elbette yeriz gönlümüzün meyvesini”
                                               29.12.2001
Üstat İsmail Adil, böyle bir rubai kaleme almış ve benimle paylaşmıştı. Ellerine sağlık hocam, aruz ölçüsünü böyle seri yazabilmek bu çağda her kula nasip olmaz.
            HALK BİLGELİĞİ
            Yusuf Özdemir Amca, Erkilet’in yetiştirdiği bir değer... Yetmişi aşkın yaşıyla halk bilgeliğinin bir temsilcisi... Bir büyüğümüz, ehl-i din bir şahsiyet... Keşke imkanlarımız olsa da onun bugüne kadar kitaplaşmayan şiirlerini de kitap haline getirme şansına sahip olsak. Lakin öyle mütevazı ki :
            -Hocam, böyle bir kitap kimin ne işine yarayacak diyor.
            Halbuki Yusuf Özdemir’in şiirlerini bir dinleme ve okuma fırsatını bulsanız, kesinlikle aksi fikirler  ileri sürersiniz. Fakat Yusuf Amca, çok tevazu sahibi. Bugün insana reva görülen bu kıymetsizliğin ortaya koyduğu bir halet-i ruhiye ile bunları söylüyor ama bundan 50 yıl sonrasını, 100 yıl sonrasını düşünmek gerek. O zaman insanlar geçmişe ait böyle zamana yayılmış  inci taneleri aradıklarında Yusuf Amca gibi insanların eserleriyle karşılaşacaklar.
            Neyse... Buz gibi soğukta Yusuf Amca ile sıcak çaylarımızı yudumlarken “yaz” dedi. Elime kağıdı kalemi aldım ve bana neler yazdırdı neler.
            “Kalp zarif bir kasedir
            Dikkat et kırmayasın
            Tamiri mümkün değil
            Hercai olmayasın.”
            “Allah dostun olmazsa, bütün kullar dostun olsa neye yarar.”
            “Müminin yüzü, bir kere tebessüm üç gün kederlenir.”
            “Hak, kulundan intikamını kul eliyle alır.
            Ehl-i hakkı bilmeyen bunu kul yaptı sanır.”

            “Kula bela gelmez kul azmayınca

            Kul belasını bulmaz Hak yazmayınca.”
            İşte halk bilgeliğinin güzel örnekleri... Hepimize ibretler içeriyor. Cenab-ı Allah, bütün bu bilgeliklerden hepimize birer ders almayı nasip etsin. Nefsimizi köreltelim.
            Büyüklerimiz bizim baş tacımız. Onların sözündeki hikmeti kavramak gerek. Eğer nefsimiz öne çıkmışsa, bu nefsi köreltmeyi bilmeliyiz.
            BİR KAYSERİ FIKRASINA NE DERSİNİZ?
         KIZIMIN ADI NEYDİ
Civelek’in Ali Ağa bağa giderken Cevizlikuyu’dan yeni yetme bir kızın su çekmekte olduğunu görür. Canı su içmek ister, yanaşır. Aralarında şu konuşma geçer:
-Kızımın adını bilsem de “bir su ver” desem.
-Meyvelerin ilk yeteni.
-Kızım Kiraz bir su ver de içeyim.
Kız suyu verir ve:
-Ben de emmimin adını bilsem de “afiyet olsun” desem.
-Allah’ın aslanı.
-Afiyet olsun Ali Emmi.
                                                          (Asım Yahyabeyoğlu, Anılarımda Kayseri)

Yorumlar