Her şeyiyle örnek köy: Çatakdere

S.Burhanettin AKBAŞ
Bir zamanlar bir çocuk şarkısı vardı ve hepimize ezberletmişlerdi: “Orada bir köy uzakta / O köy bizim köyümüzdür/ Gitmesek de gelmesek de / O köy bizim köyümüzdür.” Şimdi düşünüyorum da, o köyün bizim köyümüz olduğundan şüphe yok ama  neden gidip gelmeyelim? Sonra Ulu Önder Atatürk: “Köylü milletin efendisidir” demiyor mu? Öyleyse, bu köyler, kalkınmamızın temel taşları olması gereken yerler değil miydi? Olmadı maalesef... Olamadı. Köylüleri şehirlere yığdık. Sebep belli. Köylerde nüfus arttı; ama ne köyler yatırım gördü, ne de köylerde iş imkanı genişledi. O zaman şehirlere göç başladı. Nihayet şehirlerimizi koca koca köyler haline getirip sorunları çözdüğümüzü sandık. Halbuki kalkınma köyden başlamalıydı. Köylüler üretmeliydi. Tarım yapmalıydı. Hayvancılık yapmalıydı. Şimdi köylümüz dahi üretmekten vazgeçmek üzere.

Yine çocukluğumuzda ders kitaplarında geçen köyler vardı. Fotoğraflarla değil de resimlerle anlatılan bu köylerde neler yoktu ki: Bir tarafta ırmaklar akıyor, her taraf yemyeşil vadilerle kaplı. Köyün okulu pırıl pırıl, çocuklar da öyle. Yolları düzenli, köy evleri bakımlı, insanların yüzleri gülüyor. Ben bizim köyleri gördükçe bu ders kitaplarındaki köylerin hayal ürünü olduğunu düşünmeye başlamıştım. Öyle ya bizim köylerimiz, Anadolu bozkırında, ya da Anadolu çölü de diyebiliriz, bakımsızdır. Ne çevresinde yeşillik bulursunuz, ne de adam gibi yol. Tozun toprağın içerisinde debelenir durursunuz köyde. Suyunuz problem, kanalizasyonunuz problem, okulunuz problem... Problemden geçilmez olur köy dediğin yer. Köyümüzün ve köylümüzün böyle makus bir talihi vardır.
KÖYLÜNÜN MAKUS TALİHİ DEĞİŞEBİLİR Mİ?
Evet, köylünün makus talihi değişebilir. Buna iyice inandım. Gözlerimle gördüğüm için inandım. Başka birinden duysam belki bu kadar etkili olmazdı. Sizin de yolunuz Talas ilçesinin Çatakdere köyüne düşerse, siz de bir köyde neler olabileceğini görüp inanacaksınız. Çatakdere köyü, Kayseri’ye 31 km, Talas’a ise 25 km.dir. Kayseri-Malatya yolunu takip ederseniz, yolda köy sapağını gösteren levhayı görüp bu köye ulaşabilirsiniz. Erciyes’in eteklerindeymişsiniz hissini veren bu köy 130 haneden oluşuyor. Jandarma Genel Komutanlığının Anadolu insanının yaşam kalitesini yükseltmek için uygulamaya koyduğu “Örnek Köy Projesi” kapsamında, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı tarafından örnek köy olarak seçilen Çatakdere köyü, o günden bu güne inanılmaz bir değişim süreci geçirmiştir.
Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı, bu projeyi gerçekleştirmek için kolları sıvarken projeye birçok kuruluş da yardımını  esirgememiş. Başta Kayseri Valisi Nihat Canpolat’ın büyük destek verdiği projeye, Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Erciyes Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Van 100. Yıl Üniversitesi, Talas Kaymakamlığı, Talas Belediyesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İl Tarım Müdürlüğü, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü, Talas İlçe Tarım Müdürlüğü ve Talas Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü de katkı sağlamışlar.
Köyün talihi, örnek proje kapsamına alındıktan sonra bir anda değişivermiş. Sanki bir sihirli değnek değmiş gibi köyün eski halinden eser kalmamış.

KÖYÜN GİRİŞİNDE GÜZEL BİR FUTBOL SAHASI VAR


         Çatakdere köyüne doğru gidiyoruz. Kayseri-Malatya yolunda Dadağı, Kamber, Çatakdere, Kuruköprü gibi köy adlarının bulunduğu levhayı görüp sapaktan dönüyoruz. Erciyes  yanıbaşımızdan hiç ayrılmıyor. Ne zaman başımı sağ yana döndürsem Erciyes manzarası var karşımda.
         Çatakdere köyünün girişine bir “tak” yaptırılmış ve üzerinde “Çatakdere’ye hoş geldiniz” yazıyor. Köyün girişinde bu yazıyı okuduktan sonra aracımızdan indik. Köyün uzak panoramasına  baktık. Sol tarafımızda köyün  mezarlığı görünüyor. Köy, hafif meyilli bir arazinin üzerine konmuş. Kısmen bitki örtüsü görülmekle beraber yine de Anadolu bozkırının ortasında olduğumuz o kadar belli ki... Dağ taş hep boş... Bir zamanlar buraların büyük bir orman örtüsüyle kaplı olduğunu düşünemiyorum bile.
         Aşağı doğru inmeye başlayınca bu kez gördüğüm şeyi mi gördüm diye düşünmeye başlıyorum. Köyün girişinde Erciyes manzaralı bir futbol sahası ile karşılaştık. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyetini emanet ettiği gençler için yapılabilecek en güzel işlerden biri de onlara spor yapacakları mekanlar hazırlamak olduğu fikrinden yola çıkılarak yaklaşık bir yıllık emekle futbol sahası ve hemen yanına da iki oda ve duşlardan oluşan soyunma binasının yapımı gerçekleştirilmiş. Çatakdereli gençler ve çocuklar bu nefis sahada futbol oynayacaklar, maçlar yapacaklar. Belki beni de çağıracaklar, ben de kırmızı beyaz formamı ve spor ayakkabılarımı giyip onların arasına katılacağım, belli mi olur?

KAĞNILARIN GEÇTİĞİ YOLLAR ŞİMDİ ISLAH EDİLİP ASFALTLANMIŞ


         Çatakdere’de parkın yanına kağnılar koymuşlar. Sanki, bakın bir zamanlar kağnıların ancak geçebildiği yollarımızı görün, der gibi bir ikilemi göstermek istemişler. Köyün talihi bir anda değişti demiştik. Köyün yollarını adım adım geziyoruz. Bütün yollar ıslah edilmiş ve asfaltlanmış. Köyün girişindeki “tak”ın dışında, bütün cadde ve sokaklar isimlendirilmiş ve yol levhaları asılmış. “Üzümlü Caddesi”, “Park Caddesi”, “Sera Caddesi” gibi. Bu caddelerden biri ise oldukça anlamlıdır. O da Mehmetçik Caddesidir. Köyün bir vefa örneği gibi duruyor bu levha. Devletiyle, ordusuyla ayrılmaz bir bütün olan Türk Milleti, el ele verdiğinde neler yapabileceğini burada bir kez daha göstermiş olmaktadır.

ÇATAKDERE KÖYÜ NASIL KURULMUŞ, KÖYDE KİMLER OTURUYOR?

Çatakdere köyünde köyün kısa tarihini de dile getiriyorlar bize. Köyün eski adı Dirik imiş. 1950 yılında Talas ilçesine bağlanan köy, önceden Develi ilçesine bağlı imiş. Develi ilçesi buraya çok çok uzak, hangi mantıkla Develi’ye bağladılar diye düşünmekten kendimi alamadım doğrusu. 1950’den bu yana Talas’ın köyü olan Çatakdere, adını da köyde iki derenin birbirine kavuşmasından dolayı almış. Söylentilere göre, köyün bulunduğu bölgede eskiden Seyit bey isimli birinin çiftliği varmış. Sonradan civar köyler olan Sakaltutan, Koçcağız, Yazılı, Kamber, Ardıç ve Sarı Mehmetli’den insanlar bu bölgeye yerleşince köy de oluşmaya başlamış.

 KÖYÜN SORUNLARI

Çatakdere köyünün sorunları Anadolu’nun diğer köylerinin sorunları ile aynıdır. Kış, çok ağır geçiyor köyde. Bahar ve ilk yazda ise, bazen doludan, bazen de dengesiz hava şartlarından meyve ve sebzeler bir soğuk aldı mı, bunca emek heder olup gidiyor demektir. Köylü 10-15 senedir bu felaketi yaşadıklarını söylüyorlar. Bütün bunlar insan elinde olan şeyler değil. Köyün şu an bir ortaokula ihtiyacı gözüküyor. Onun da sözü Kayseri Valisi Nihat Canpolat’tan alınmış bile. Başka ne sorun var? İşsizlik ve köyün göç vermesi... Bu da yılların birikimi... Yeni bir şey yok. Göçen göçtü ama şimdi yeni açılan üretim alanları ile köylüyü köyünde tutmak mümkün... Bütün bunları birleştirince Çatakdere’nin tabiatın cilveleri ile ilgili sorunları dışında  pek bir sorunu da kalmamış gözüküyor. Köyün su ve kanalizasyon sorunu dahi çözüldüğüne göre...
ÜÇ KÜTÜPHANELİ KÖY...
Yanlış duymadınız, Çatakdere köyünün üç tane kütüphanesi var. Çatakdere camiine vardığımızda şaşırıp kalmıştım. Cami cemaati, Cuma namazı öncesi caminin giriş bölümüne yapılan kütüphanede kitap okuyordu. Burada Diyanet işlerinden elde edilen 56 kitap ve Kayseri Valiliğinden temin edilen kitaplarla bir kütüphane kurulmuş. Ayrıca Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığına birliklerde başlatılan bir kampanya ile köy kitaplığına 762 kitap temin edilmiş. Ayrıca okula da bir okul kitaplığı yapılmış, etti üç kütüphane... Bu durumun sonraki nesiller üzerinde etkileri mutlaka görülecektir. Kitapla haşır neşir olan bir topluluğun geri kalması mümkün değildir. Unutmamak gerekir ki, hiçbir medeniyet kitapsız ve eğitimsiz kurulmamıştır. Böyle kitapla iç içe köylüler görmek yıllardır görmek istediğimiz manzaralardan biriydi. Nihayet gözlerimiz bu günleri de gördü.
BİR PARK Kİ SORMAYIN GİTSİN...
Köyün parkına götürdüklerinde şaşırıp kaldım. Şehirlerdeki parklarda ne varsa burada da var. Çocukların oyun aletleri, oturma ve dinlenme yerleri, park alanının içerisinde bir büfe... her şey düşünülmüş. Soruyorum, bu park ne zaman yapıldı diye. Aldığım cevaba göre, 2003 yılının eylül ayında yapımına başlamışlar ve şimdi bu hale getirmişler. Parkta Köy Muhtarı Mehmet Vural ile yan yana geliyoruz. Muhtar Vural, oldukça heyecanlı ve mutlu... Köyünün örnek köy olarak seçilmesinden sonra köyün 50 yıllık, hatta 100 yıllık bir mesafeyi kapatarak çağı yakaladığını düşünüyor. Sonra gururla ifade ediyor: “Biz her şeyimizle köylümüze örnek olacağız. Diğer köyler de bizim yaptıklarımızı yapsalar, herkes köyünü zenginleştirir, köylerini yaşanır hale getirirler.”
SAĞLIK EVİ; TERTEMİZ, PIRIL PIRIL...
Köylerdeki adı “sağlık evi” ya da “sağlık ocağı” olan yerler hep yüreğimi sızlatmıştır. Gidersiniz bir sağlık evine, adında sağlık var ama içerisinde temizlik yoktur ve hijyenik bir ortam sağlanmamış yerde sağlık ne gezer diye düşünürsünüz. Biz bu manzaralara yıllar yılı alıştık, alıştırıldık. Çatakdere köyünün sağlık evini gezerken banyosu, tuvaleti ile ıslak zeminlerinin tamamı fayansla kapanmış bir sağlık evi gördüm. Mutfak dolabından vestiyerine kadar her şey düşünülmüş. Tertemiz, pırıl pırıl bir mekan... Sağlık evinin lojmanı da elden geçirilmiş, o da sağlık personelinin hizmetine sunulmuş. Ne diyelim, ellerinize sağlık... Bu millete yakışanını yapmaktan daha güzel ne olabilir ki...

“HAYDİN İMECE VAR, İMECE VAR!”

Anadolu halkının eski bir geleneği vardır. Adına imece derler. İmece, köyün ortak sıkıntılarını köy halkının el ele vererek çözmesidir. Bugün Çatakdere köylüleri “imece” geleneğini kullanarak fevkalade güzel işler başarmışlar. Köy meydan projesinin yapımında karşılaştığımız köylüler, meydandaki Atatürk büstünün çevre düzenlemesini yapıyorlardı. Şimdi köye Ankara’dan da gelenler olmuş. Onlar da kolları sıvamışlar ve birlikte köylerine hizmet ediyorlar. Çatakdere köyü çok amaçlı hizmet binası da köy meydan projesinin bir bölümünü oluşturuyor.Çatakdere köylüleri kurdukları kooperatifin hizmetlerini bu binada yürütecekler. Bu meydan ise belki civar köylerde, kasabalarda dahi olmayan oldukça büyük ve bir kadar da güzel bir meydan olacak.

“AĞLAMA YAR, AĞLAMA ANAM!”

Kahraman Mehmetçik, gittiği her yere sadece güvenliği götürmez. O, sağlığı, eğitimi, mutluluğu, huzuru da her zaman yanında taşır. Çatakdere’de  Bir Mehmetçik gördüm ki, köy çocuklarını ve gençlerini tıraş etmektedir. Yanında da Çatakdere köyünden bir çocuk “Ağlama yar, ağlama anam” diye türkü söylüyordu. Hiçbir ana ağlamasın, bütün yüzler gülsün istiyoruz çocuğum. Anadolu, bolluk ve bereket ülkesi olsun. İnsanlar üretsinler, gelişsinler, zenginleşsinler ve Anadolu’da Türk medeniyeti yeniden filizlensin. Çok mu zor be evladım çok mu zor? İnsan isterse neler başarır, sen neler başarırsın, kahraman Mehmetçik neler başarmış, Atatürk neler yapmış, tarihimiz, kültürümüz, medeniyetimiz şöyle karşımıza dikilse de neler anlatsa neler... Biz onların çocukları olarak çok şey başarabiliriz, çok şey başaracağız da...

“ÇİFT İLE KOYUN, GERİ YANI OYUN”

Türk halkının geleneksel hayat tarzını bu söz tam anlamı ile özetliyor doğrusu. Bu da tarımın ve hayvancılığın hayatımızdaki yerini anlatıyor. Lakin, artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Mahallelerinden sürü sürü koyunların çıktığı köylerimiz yok artık. Çatakdere’de ise farklı bir tarz gelişiyor. Köylünün kendi hayvanlarının yanı sıra köy halkından sekiz aileye 16 adet saanen keçi ile 21 adet de Akkaraman koyunu verilmiş. Ayrıca 150 adet tavuk ve 363 adet de hindi, gönüllü olan elli aileye dağıtılmış. Şimdi onlar ,önceden ellerinde bulunan yerli ırk hayvanlarının yanında kendilerine verilen bu hayvanları besleyip büyütüp çoğaltmakla ve ekonomik bir değer haline getirmekle görevliler. Güzel olmaz mı? Onlar bu işte başarılı olunca, diğer köylere de yardımcı olsalar, onlara da bu işleri öğretseler, ne dersiniz?

“FIRIN ÜSTÜNDE FIRIN”

Köyde şu an iki tane fırın bulunuyor. Bunlardan biri daha ziyade ekmek üretmek için yapılmış; diğerinde ise börek, çörek türü şeyler yapılıyor. Köylünün ürettiği süt, yoğurt, unlu mamuller, sebze ve meyve konserveleri Kayseri şehir merkezinde açılan bir şarküteride pazarlanmaya başlanmış. Özellikle börek, çörek vs. yapılacak olan fırını gezme imkanı buldum. Şartların son derece hijyenik olduğunu gördüm. Her tarafı fayanslarla kaplamışlar. Fırının tertemiz bir ortamı var. Demek ki bazı kurallar iyi işlenirse, insanların standardı da kendiliğinden yükseliveriyor. Bu standartlardan da geri dönüş asla yok.
KAPARİ DİYE BİR BİTKİ...
Köyde kapari diye isimlendirilen bir bitkinin deneme üretiminin gerçekleştirildiğini duydum. Kapari bitkisinin adını ilk kez duymuştum. Kapari, çalı türü bir bitki; ama oldukça güzel bir görüntüsü var. Beyaz çiçekler açıyor, dikenli ve yere yatık vaziyette duruyor. Meğerse bu bitkiyi bizim Akdeniz bölgesi çok bilirmiş; hatta adına da Gebreotu derlermiş. Bu bitkinin şifa kaynağı olduğunu da bilenler biliyor. Derler ki, bu bitkinin tomurcukları, meyvesi ve kök kabuğu idrar sökücü imiş. Peklik veren, kuvvet verici bir bitki olarak biliniyormuş. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsünden elde edilen kapari bitkisi gibi, Kastamonu Taşköprü’den de sarımsak elde edilmiş ve deneme üretimlerine başlanmış.
BİTKİLERE “GESİ BAĞLARI” SÖYLEYEN KÖYLÜ KADIN...
Köyde Tarım İl Müdürlüğünün yaptığı 108 m2’lik bir sera var. Sera Yılmazer ailesinin bahçesine yapılmış. Emin Yılmazer ve eşinin seralarına çok titizlendiklerini gördüm. Hatta Bayan Yılmazer, önce seradaki radyoyu gösterdi ve bitkilere müzik dinlettiğinden bahsetti. Sonra kendisi bir def getirdi ve başladı Gesi Bağları türküsünü söylemeye. Bu manzara gerçekten çok hoştu. Bitkilerine müzik dinletecek kadar ince ruh hali taşıyan bu insanlara  ne desek az gelir bence. Fark edebiliyor muyuz, bilemiyorum ama, hayat sevgi üzerine dönüyor. Her işin başı sevgi... İnsan olmanın birinci şartı da bence sevgi...

HALI DOKUYAN KIZLAR

Bu kez Bayan Yılmazer bizi komşularının  yanına götürdü. Burada da halı dokuyan kızlara türkü söyledi, onları şenlendirdi. Van 100. Yıl Üniversitesinden Yrd.Doç.Dr.Handan Tunç, köylü kadınlardan, kızlardan 90 kişiye halıcılık konusunda kurs vermiş. Öte yandan Talas Halk Eğitim Merkezi de köyden 18 bayana biçki, dikiş ve nakış kursu vermiş. Köyde artık boş oturmak yok. Kadınıyla erkeğiyle herkes üretime geçmiş vaziyette.
DERYA KIZIN HİNDİLERİ...
Derya kız, tatlı mı tatlı bir ilkokul öğrencisi. Bizim gülümseyerek karşıladı. Onların bahçesinde artık hindiler yayılıyor. Evlerinin yanına tavuklar ve hindiler için güzel bir tesis kurulmuş. Köylülere dağıtılan 363 hindiden bir bölümü de Derya kızın ailesine düşmüş. Şimdi okullar tatil olduğuna göre, onlarla vakit geçirmek de derya kıza düşmüş tabii. O, bütün bunlardan çok mutlu. Babasıyla birlikte hindilerin peşinden ayrılmıyor.

ÇATAKDERE İLKÖĞRETİM OKULU PIRIL PIRIL OLMUŞ

Çatakdere İlköğretim Okulu ise baştan sona yenilenmiş. Okuldan birkaç sene önce mezun olmuş bir genç, yanıma yaklaşarak “Keşke şimdi bu okulda okusaydık, okulumuzun eski halinden eser kalmadı” dedi. Anlattığına göre, okulun durumu içler acısı imiş. Önce boyası, badanası yapılmış. Bir derslik ilave edilmiş, altı adet Atatürk köşesi, bir adet yangın köşesi yapılmış. Tüm panolar yenilenmiş, 60 adet tek kişilik sıra alınarak tekli sıra sistemine geçilmiş. Okluda iki bilgisayar gördüm. Birisini Milli Eğitim Bakanlığı vermiş, diğerini de Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı hediye etmiş. Bir de muhtarlıkta bilgisayar var. Etti üç bilgisayar. Okuldaki bilgisayarda köylü çocuklara bilgisayar kursu vermeyi düşünüyorlar. Yakında köyde internetcafe açılacakmış. Ne diyelim, bize düşen bu sevince ortak olmak... Diğer köylülerimizin de aynı imkanlara kavuşması için dilekte bulunmak...
Bir de okulun lojmanı var. Burası da oturulamayacak vaziyette iken, her şeyiyle yenilenmiş ve oturmaya müsait hale getirilmiş. Yani hiçbir şeyi eksik bırakmamışlar. Örnek köy, her şeyiyle örnek olacak bir köy olmuş.

KÖYLÜ KADINLAR DERNEK KURMUŞ

Çatakdere köy okulunu ziyaretimiz sırasında Çatakdere köyü kadınlarının dernek kurduklarını öğrendik; çünkü okulda derneğin bir seminer çalışması varmış; okula vardığımızda onlar toplantı halindeydiler. Bu seminerlerde genellikle anne sütü, çocuk sağlığı, hijyen vb. konular işleniyormuş. Ayrıca dernek vasıtasıyla il dışına geziler düzenleniyor ve köylülerin çevreyi tanıyarak bilgi ve görgülerini artırmaları sağlanıyormuş. Hatta Ege Üniversitesinden Prof.Dr.Cengiz Çakır, İzmir’den kalkmış, buralara kadar gelmiş ve köylülere tarım ekonomisi, hayvancılık, seracılık gibi konuları anlatmış.

YEMYEŞİL KÖYLER İSTERİM

Keşke bizim de bütün köylerimiz, o ilkokul kitaplarındaki gibi yemyeşil köyler olsalar. Çatakdere köyü bu şansı eline geçirmiş ve köyde 39 dekarlık alan meyve bahçesi yapılmış. Bu bahçelere 2763 adet çeşitli cinste meyve fidanı dikilmiş, ayrıca köylüye de 4519 adet meyve fidanı da dağıtılmış. Bu bile başlı başına bir hadisedir. Bir de Anadolu’nun boş duran dağlarını tepelerini yeşertebilsek, yemyeşil köylerimiz, kasabalarımız, dağlarımız, tepelerimiz olsa ne güzel olurdu. Acaba bütün bunları yapanlar, devletimiz, milletimiz, yani hepimiz bir şeyleri çok istesek neler yapabiliriz acaba? Çok şey değil mi? Birinin sadece düğmeye basması ve bizi motive etmesi gerekiyor. Yoksa bizdeki güç kimsede yok, buna eminim.
DARISI DİĞER KÖYLERİMİZİN BAŞINA...
Çatakdere köyü gezimizi bir günde tamamlayamadık ama çok şey gördük. Bu projeden anlaşılan o ki, Türk köylüsüne, bizim insanlarımıza sevgiyle ve ilgiyle yaklaşıldığında inanılmaz şeyler gerçekleşiyor. Bence bundan sonra başta bu örnek proje örnek alınmalıdır. Kurumlarımız el ele vererek her yıl birkaç köyümüze aynı çerçevede yaklaşsa 10-15 yılda çok büyük mesafeler alınır. Devletimizle milletimiz omuz omuza vermeli, zorları aşmalı, bu güzellikleri başka yerlerde de ortaya koymalılar.
Bu büyük ve güzel projeye katkı sağlayan herkese yürekten teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Müsaadenizle o eski şarkının sözlerini de değiştiriyorum:
Orada bir köy var Anadolu’da/Uzakta yakında ne fark eder/ gideceğiz, geleceğiz, orayı imar edeceğiz. /Çünkü o köy bizim köyümüzdür.

Yorumlar