Öküzü değil ipi kesecektik


Mümtaz Hacıpaşaoğlu kardeşim internet üzerinden Bünyan’da yaşanmış bir hikayeyi bana gönderdi. Hikaye, her hikayede, her fıkrada olduğu gibi bazı ibretleri de taşıyor. Biz önce Mümtaz Kardeşimin gönderdiği hikaye ile işe başlayalım:
Öküzlerin traktör kadar değerli olduğu, bir çift öküzü olanın zengin sayıldığı ve öküzün büyüklüğünün itibar sağladığı zamanlarda Bünyan’ın tanınmış simalarından Ahmet Emminin ailesinin iki tane öküzü varmış. O zaman öküzler çiftçilikle uğraşan insanların en kıymetli malı sayılırmış. Tarlalar öküzlere bağlanan kara sabanla sürülür, ürünler öküzlere bağlanan arabalarla taşınırmış. Kısacası zamanın çift çeker traktörleriymiş öküzler. Bunun için de doğal olarak çiftçiler, öküzlerine çok kıymet verir ve işlerinin yapılmasında kendilerine büyük yardımı dokunan bu hayvanlara gözleri gibi bakarlarmış.

Günlerden bir gün sabah ezanıyla ahırdaki öküzleri yemlemek için ahıra giren Ahmet Emmi, bir de ne görsün. Gözleri gibi baktıkları, çift çeker traktör değerindeki öküzlerinin boğazı, bağladıkları ipe dolanmış ve öküz ölmek üzere. Hayvan yerde çırpınıyor, bir an önce müdahale edilmezse hayvan her an murdar gidebilir. Eğer hayvan kendiliğinden boğularak ölürse eti de yenilmeyecek. Hemen kardeşlerine bağırır.
-Goşun goşun… Öküz ipe düşmüş
- Çabuk bana bir bıçak yetiştirin.
Bu sözleri duyan diğer kardeşler de bıçağı alıp ahıra koşarlar.
Hayvan murdar gitmesin diye hemen hayvanı kesmeye başlarlar. Hayvan çok büyük ve güçlü olduğundan hayvanı keserken bayağı zorlanırlar. Üstleri başları ve ahırın her yanı kan içinde kalmış ama hayvanı murdar gitmeden kesmeyi başarmışlardır.
Ahmet Emmi, hayvanı kestikten sonra başındaki kasketi çıkarıp terini silerken kardeşlerine dönerek:
-Lan oğlum öküzü kesmesek de ipi kessek hayvanı kurtarabilir miydik acaba demiş.
İnsan olarak bizler yaşamımızın birçok noktasında aynı davranışları sergilemiyor muyuz? İpi kesmek kadar basitçe çözülecek olayları içinden çıkılmaz hale getirerek zorla kendi öküzümüzü kesmiyor muyuz?
İşte gerçek başarı öküz ölmeden ipi kesmeyi akıl etmekten geçiyor.
Mevlana Hazretlerinin anlattığı bir öküz hikayesinde ise, öküz, bir kasabın elinden kaçar. Kasap da eti için para ödediği öküzün peşine düşer tabii ki.
Öküz, şehrin dışına kaçar ve babasının kabrinde dua ile meşgul olan Mevlana Hazretlerinin yanına kadar gelir. Mevlana, öküzün karnına dokunur ve ona sevgi gösterisinde bulunur.
Öküz, bu sırada gönül diliyle Mevlana’ya derdini anlatır ve kesilmek istemediğini söyler. Bu sırada kasap da mezarlığa kadar gelmiştir.
Mevlana Hazretleri, kasaptan hayvanı bağışlamasını ister. Kasap da Mevlana Hazretlerine büyük bir muhabbet duymaktadır. İpini, satırını, bıçağını toplar ve hayvanı almadan oradan uzaklaşır.
Kıssadan hisse ararsanız, çıkaracak hisse çoktur.
Hak yoluna gidenlerin eline âsâ olmak da yeterli olabilir.
Bir pirin himmetine sığınmak da hoştur ama en önemlisi Allah’a sığınmaktır.
Rabbimiz adaletle hükmetmeyi emreder.
O yüzden adaletin terazisi dengede durmalıdır.
Ne bir gram aşağı, ne bir gram yukarı…
Kin ve öfkeyle kalkanlar, zararla ziyanla otururlar.
Toplumların hep sevgiye, barışa ve hoşgörüye ihtiyacı vardır.
İnsanlık asıl gıdasını buradan alır.
İpi kesecek yerde öküzü kesen adam yanlış yapmıştır.
Öküzü kesmesi gereken kasap ise Mevlana’nın bir sözü ile onu bağışlayarak doğruyu yapmıştır.
Rabbimiz her zaman o büyük bağışlama kapısını açık tutarak insanları affederken biz kim oluyoruz da içimizdeki öfkeyi ve kini büyütüyoruz, bunu anlayamıyorum.
Affetmek, intikam almaktan daha iyidir, çünkü güçlüyü daha güçlü yapar.

Yorumlar