BAY YANLIŞ, BATTIKÇA BATIYOR

Bay Yanlış, gerçekten battıkça batıyor. Yahu bir yazarın yazısını baştan sona alıp sonra da adını çıkarıp bir kitapçığın içine koymak suçtur, niye anlamıyorsun. Sonra senin İmam Hatipli olmanla bir yazıyı intihal etmen arasındaki ilgiyi kuramadım. Rabbim, intihal konusunda İmam Hatiplilere özel bir statü mü tanıyor?
Bay Yanlış demiş ki: Burhanettin Akbaş’ın yazısında Atatürk’ün Kayseri’ye gelişinde dördüncü ziyaret hiç yer almıyordu, onu biz ilave ettik. Memleketin bütün kargalarını davet etsem de bu sözü duyup senin için gülseler yeridir.
Ben de benim yazımda 4. Ziyaretin tarihi 18 Kasım 1930 yazıyordu, bunu 19 Aralık 1930 yazmayı hangi akıllı icat etti diye merak ediyordum. Merakım giderilmiş oldu. Yahu sen bu tarihi nereden uydurdun? 19 Aralık 1930 tarihi, bu konudaki hiçbir kaynakta geçen bir tarih değildir. Bu kitapçığı bir de okullara dağıtmaktan bahsediyorsun. 18 Kasım 1930 tarihi benim yazımda geçen tarihtir, bu tarih için ben sana referans veririm. Sen 19 Aralık 1930 tarihi için bir tek referans verebilir misin?
Madem yaptığın hatayı yiğitçe kabul etme erdemi sende yok, yanlışında da ısrar ettiğine göre bazı şeyleri ben de açıklayayım:
Bay Yanlış, sen bana telefon açtın ve dedin ki: “Biz bir kitapçık hazırladık ve senin yazından da faydalandık.” Ben de sana dedim ki “Kaynak gösterdiyseniz benim için mesele yok.” Daha sonra kitapçığı gördüğümde yazımın aynen kopyalandığını gördüm ve Bay Yanlış’a dedim ki: “Yazıyı baştan sona kopyalamışsın, benim adımı yazıdan çıkarmak da neyin nesi oluyor.” Ve sen Bay Yanlış yine kargaları güldüren cevabını verdin: “Bizim aldığımız yazıda senin adın yoktu.” Yahu telefon açıp büyük bir marifet yapmış gibi “senin yazından yararlandık” diyen sensin. Sen bu yazının bana ait olduğunu biliyorsun ve bana yazımdan alıntılar yaptığını söylüyorsun. Ben yazıdan alıntılar değil de intihal olduğunu görünce de yazıda senin adın yoktu gibi inanılmaz bir mazeret uyduruyorsun. Aslında sen telaşlandın ve battıkça da batıyorsun. Bu kadar yalanı söyleyip yalan ve intihal konusunda imam hatipliliği işin içine katman ve arınmaya çalışman çok ayıp ve yanlış… Sonra sen bana bu büyük hatayı izah ederken kendince şu mazereti uydurmadın mı? “Çok acele ettirdiler, biz de kitapçığı baştan savma hazırladık.” Ben de sana böyle mazeret olur mu? 19 Aralıkta değil de 29 Aralıkta çıkar ama adam gibi bir kitapçık olurdu demedim mi?
Hiç yol yordam bilmeyen bir insan olarak ortaya çıkmışsın. Yazı kültüründen zerre kadar haberin yok. Tersi olsaydı böyle bir garabet ortaya çıkmazdı.
Bakınız “yol yordam” ne demektir? Madem böyle bir çalışma yapacaksınız, şöyle davranmanız gerekirdi. Önce bu konuda çalışan insanların yazdıklarını toplardınız, yani bir literatür çalışması yapardınız. Bunları fişlerdiniz ve kaynakçasını, dipnotlarını oluştururdunuz. Ya da şu memlekette eli kalem tutan ve bu konuda çalışmış insanları bir araya getirirdiniz. Bütün bunların yerine, sayfa 13’ten 31’e kadar Burhanettin Akbaş’ın yazısını al, sayfa 13’e kadar da Ömer Yörükoğlu’nun yazısından intihal yap, geriye kalan sayfaları da fotoğraflarla doldur, al sana bir kitap öyle mi? Sence bu kitap oldu mu şimdi?
Sonra sağda solda garip garip laflar ediyorsun? Neymiş, benim yazımda “Atatürk doğudan geliyor” yazıyormuş da aslında Atatürk, Sivas’tan geliyormuş.” Lütfen, okuduklarınızı anlamak için biraz çaba harcayın. Kızıklı Hoca Kasım Efendi diyor ki: “Doğudan mavi gözlü bir zat gelecek, memleketi kurtaracak, Allahü’l-alem o zât siz olmalısınız.” Burada Kızıklı Hoca Kasım Efendi, Kayseri’nin doğusunu kastediyor. Bu cümleyi Doğu Anadolu Bölgesi olarak yorumlayıp sonra da düzelttim demeniz çok ayıp bir şey. Kendinizi orta yere atıp bu kadar heder etmeyiniz. Hoca Kasım Efendi’nin sözlerini, önce bana mâl edip sonra da yalandan bina örmeniz çok büyük yanlış. Hoca Kasım Efendi, ne Sivas Kongresini ne de Erzurum Kongresini hedef alıyor. Muhterem Hoca Efendi, bir rüya görmüş ve Kayseri’nin doğu istikametinden şehre giren mavi gözlü bir zatı görmüş rüyasında. Bu rüyayı Atatürk’e bizzat kendisi anlatıyor ve çevrede büyük etki yapıyor bu sözler. Bu konuyu çarpıtıp Atatürk, Erzurum’dan gelmiyor ki, Sivas’tan geliyor diyebilmek ancak size ait bir marifet olsa gerek.
Adama demezler mi madem Burhanettin Akbaş’ın yazısını beğenmiyorsun, 31 sayfalık kitapçığın 13. Sayfadan 31. Sayfasına kadar adamın yazısını aynıyla alıp kullanıyorsun? Hatta dipnotlarına kadar, hatta kaynakçasına kadar… İşte beğenmediğin yazıya gösterdiğin ilgi ortada… O gün yazı iyiydi de bugün mü kötü oldu?
Bakınız bana reva gördüğünüz muameleyi aynen Ömer Yörükoğlu için de yapıyorsunuz? Ömer Yörükoğlu’nun kitabından aynen aldığınız bölümlerin altına bari yazarın adını ve Ömer Bey’in kitapçığının adını ve sayfa numaralarını yazsaydınız?
Bakınız devlet memurluğunda yaptığınız işi çok ciddiye almak zorundasınız. Siz şahsınıza ait bir neşriyat yapmıyorsunuz. Kayseri Valiliğinin amblemini taşıyan, adını taşıyan bir neşriyatın kapağının içine adınızı yazıyorsunuz. Durum böyle olduğu için siz daha büyük gayret ve özen göstermek zorundasınız.
2007 yılında Kayseri Valiliğinin çıkardığı “Kayseri Şehitler ve Gaziler Albümü” adlı eserin dokuz kişilik tertip komitesinde yer aldım. Tertip Komitesindeki tek edebiyatçı idim ve Vali Yardımcımız İbrahim Yurdakul Başkanlığında bir yıla yakın bir çaba harcadık.
Bunu şunun için söylüyorum. Yazdıklarınız sadece sizi temsil ediyor olsa sorun yok, cefasını da sefasını da siz yaşarsınız. İş devleti temsil noktasına gelirse gecenizi gündüzüne katacaksınız ve kimi temsil ettiğinizi unutmayacaksınız. Yazılı eserlerin kalıcı olduğunu unutmadan ve sürekli danışarak, sürekli göstererek ve onaylar alarak iş yapacaksınız. Çünkü, yazdığınız şeyin sadece okullara gideceğini hayal ediyorsunuz. Yazdıklarınız sadece okullara değil, bu devletin en üst kademesine kadar gidecek ve orada Kayseri Valiliği gibi bir büyük kurumu temsil edecek. İşte bunun bilincine varmadan, el altından, kimselere göstermeden böyle vahim şeyler yapamazsınız.
Bu söylediklerime bugün kızanlar ve kişisel bir meseleden bahsettiğimi sananlar bence yanılgı içindeler. Bu söylediklerimde ibret vardır ve bundan sonra makamlara, mevkilere kurulanlar işlerini layıkıyla yapmalılar. Yani hayır gibi gördüklerinizde şer, şer gibi gördüklerinizde hayır vardır. Kayseri, artık bu tür amatörlükleri kaldıracak bir şehir değildir. Ben Bay Yanlış’lar çoğalmasın, Bay Doğru’lar artsın diyorum. Lakin konumuzla ne ilgisi varsa Yozgatlılık muhabbetine kadar girenler, Yozgatlıların da hakkın hukukun yanında olacaklarını unutmasınlar derim. Beni Kültür Bakanımız atadı diyenler, Kültür Bakanımızın da bir hukukçu olduğunu unutmasınlar isterim. Vesselam…

Yorumlar