GELİN GERİ, GELİN GERİ, GELİN GERİ

Kocasinan Anadolu Lisesinin güzel mi güzel bir okul dergisi var. Bu dergiyi okurken 11. sayfada okul müdürü, değerli edebiyatçımız Mustafa Ekinci’nin “Umutsuzluğa Umut” şiirini gördüm. Başlıktaki “Gelin geri, gelin geri, gelin geri” nakaratları da bu şiire aittir. Şiir, geçmişe duyulan özlemin doruğa vurduğu bir şiirdir. Şairin “tarihin beyaz atlı yiğitleri” dediği kahramanlarımızın isimleri verilmemiş ama siz Türk Tarihinden kimleri “beyaz atlı yiğit” olarak düşünüyorsanız içini doldurabilirsiniz.

Tarihin beyaz atlı yiğitleri
Eyvah oldu, gelin geri, gelin geri
Anaların kalbur yürekli erleri
Ülkeniz sizi bekliyor, gelin geri, gelin geri


Şairimiz “tarihin beyaz atlı erleri” dedikten sonra “eyvah oldu” diyor, yani Türk Milletinin hayatında beklenilenin aksine bir duruma işaret ettikten sonra, “beyaz atlı erler” dediği Türk büyüklerini Türkçede “analar ne aslanlar doğuruyor” denir ya onun gibi “anaların kalbur yürekli erleri” olarak tanımlıyor. Ve şiirin geneline hakim olan çağrı bitmez, tükenmez bir çağrıya dönüşüyor: “Ülkeniz sizi bekliyor, gelin geri, gelin geri.”

“Tarihin beyaz atlı yiğitleri”ni Türk Tarihinin en görkemli dönemlerinde aramak gerekir diye düşünüyorum. “Beyaz at” motifi bana Sultan Alpaslan’ı ve Fatih Sultan Mehmet’i çağrıştırıyor daha ziyade… “Anaların kalbur yürekli erleri” söylemi devreye girince, Türk Tarihinde o kadar çok “kalbur yürekli adam” var ki sayfalar dolusu insanın adını yazabilirsiniz. Oğuz Kağan’dan başlayıp Atilla’dan, Cengiz’den, Ertuğrul’dan, Çağrı’dan, Selçuk’tan, Alpaslan’dan, Fatih’e, Kanuni’ye, Yavuz’a ve ulu önder Atatürk’e kadar ciltler dolusu isim çıkar karşımıza… Şairin çağrısı, Türk Milletine büyük hizmetleri dokunmuş bütün büyüklerimize yöneliktir.
Acaba bu çağrıya neden ihtiyaç vardır?
Türk Milletinin duyarlı bir ozanı, neden Türk Tarihindeki kahramanlara “gelin geri” çağrısı yapmak istesin? Olumsuz olan bir şeyler mi var ki umut gelecekte aranması gerekirken geçmişte aranmaktadır?
Bütün bu soruların cevabı ikinci dörtlükte verilmektedir:

Sanki yer yarıldı, gök çöktü
Çaresizlik, ümitsizlik bel büktü
Kötülük toprağa felaket ekti
Ülkenize dönün geri, dönün geri


Eskiler, “umut biterse hayat da biter” demişler ya da “hayat varsa umut da vardır” derlerdi. Lakin, aziz milletimizin önündeki kara bulutlar bir türlü kalkmadı. Şair ne güzel söylemiş: “Çaresizlik, ümitsizlik bel büktü” ya da bel büktürdü. Şeyh Edebali’nin vasiyetinde geçen “Milleti yaşat ki devlet yaşasın” mantığının işletilmesi gerekliliği su gibi aşikar değil mi? Orhun Anıtlarında geçen “aç milleti doyurdum, fakir milleti zengin kıldım” mantığı da aşağı yukarı aynı şeydir. Milletin hayatında çaresizlik, ümitsizlik hüküm sürerse kötülük de toprağa rahmet ekecek değil ya, elbette felaket ekecektir.

Umut, yarınlar üzerinedir demiştik. Halbuki şair, umudu geçmişe bağlamış. Bakın şiir şöyle devam ediyor:

Ülkeniz sizinle şahlanacak
Kötülük köşe bucak saklanacak
Karanlık yarılıp gün doğacak
Gelin geri, gelin geri, gelin geri


Türk Büyükleri, Türk Kahramanları geri gelince bu tablo meydana gelecekmiş. O zaman diyebiliriz ki, şairin özlem duyduğu manzara budur: Ülkemizin yeniden şahlanması ve tarihin görkemli sayfalarında yerini alması, bütün kötülükleri bertaraf etmesi, yarınlara apaydınlık bir ülke olarak ulaşmak…
Düşünsenize Fatih Sultan Mehmet’le, Sultan Alpaslan’la, Atatürk’le bugün yan yana olduğumuzu… Bugünkü meseleleri önünüze bir koyun ve bu meselelerin hallinde bu büyük insanların nasıl bir tavır sergileyeceklerini düşünün. Ben böyle bir durumu düşündüğüm zaman tüylerim diken diken olmaktadır.

Umarım davetime evet dersin
Yeri düzler, göğü tutarsın
Sessizliği yırtar ümide doğarsın
Gelin geri, gelin geri, gelin geri


Şair, acaba onların asla geri gelmeyeceklerini bilmiyor mu ki sürekli olarak böyle bir çağrıyı yapıyor diyeceksiniz. Şiirin inceliği de buradadır. Dünya kuruldu kurulalı gidenler dönmüyor, bunu şair de çok iyi biliyor ama geçmişteki ulu kahramanları çağırarak mesajını aslında günümüze çok net veriyor.
Tarihin kahramanları dönmeyecekler ama onlara benzeyen, onların ilkeleriyle donanmış insanları yetiştirmek demek, tarihteki kahramanlarımıza hayat vermek, onları yeniden yaşatmak demektir.
Eğer Türk Milletinin başındaysanız büyük düşünmeye ve Türk Tarihindeki büyük insanlar gibi davranmaya mecbursunuz. Eğer Fatih gibi, Alpaslan gibi, Atatürk gibi değilseniz, onların yaptıklarını yapmaktan aciz iseniz, boş yere bu milleti oyalamayın, boş yere insanları ümitsizliğe ve çaresizliğe sürüklemeyin.

Yorumlar