BERCESTE MISRALAR VE BEYİTLER

Divan şiirinin estetiğini, güzelliğini anlatmak gerek. Ayrıca bu dilden nasibini alan, bugünkü Türkçeyi de gerçek ses değerlerini vererek konuşabilir. Dilimizdeki uzun ünlüleri tanır, ince sıradan k ve l seslerinin nasıl çıkacağını öğrenir. Güzel konuşmak isteyenler, bir ay Divan Şiiri çalışsınlar yeter.

"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bad-ı sâbâdan gayrı" Fuzuli

Ziya Paşa’nın ünlü terkib-i bendinde bir beyit vardır. Ülkemizdeki aydınların bilmesi ve iç hesaplaşmalarını ona göre yapmaları gerektiğini düşündüğümüz için kaydediyoruz: Bevvâl-ı çeh-i Zemzem’i lanetle anar halk Sen Kâbe gibi kendini hürmetle benâm et Demek olur ki: “İnsanlar, Zemzem kuyusuna işeyen adamı lanetle anar. Sen kendini Kâbe gibi hürmetle andırmaya bak!” Gök kubbenin altında güneşin doğuşuna ve batışına tanıklık eden sayısız nesiller gelip geçti. Bazıları kendilerine ayrılan zamanı tüketip gittiler; bazıları geriye bir şeyler bırakma çabasıyla yaşadılar. Birincileri bugün artık kimse ne anıyor, ne biliyor; ancak ikinciler ki güçlerinin yettiğince zamanı çoğaltmışlardı, çağlarından taştılar ve bugün dahi isimleri anılıyor.

Vücudum ney gibi sürâh sürâh olsa da ah etmem Muhabbetten dem urduk incinmek olmaz belâlardan Fuzuli Üstad burada belâlar yüzünden vücudu delik deşik olsa da şikayet etmeyeceğini, söze sevgi ile başladığı için, belâlardan şikayet etmesinin doğru olmayacağını söylerken de, aslında dertlerle kurduğu dostluğu ifade etmiştir.
Bir belâdır göz, bir âfettir dil-i mahzun bana.. Fuzuli'nin en sevdiğim feryâdı. Burada üstâd gönlü mahzun olmasına rağmen, gözünü dünya güzelliklerinden ayıramadığından şikayet etmiş.

Enderunlu Vasıf'ın meşhur beyti: O gül-endâm bir al şâle bürünsün yürüsün. Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün.

Ver zekat-ı hüsnünü men etme ben dervişten Hem benim gönlüm yapılsın hem sana olsun sevab Muhibbi

Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir Mübtela-yı gam olandan sor kim geceler kaç saat Laedri

Lutfeyle tabiba men-i bimarı unutma Esrar Dede "Ey tabib,lutfet ve (diğerleri gibi) ben hastanı da unutma. Ancak sevgilinin adil bir tabib olduğu söylenemez,merhemini istediklerine bağışlar, istemediklerinden esirger. Lakin bu esirgeyiş bile aşık nezdinde şifa yerine geçer. Çünkü eziyet, ilginin varlığını gösterir. Aşık bu zulme şükretmeli, "istiğna" dan (ilgisizlik) uzak tutulduğu için sevinmelidir. Öyle ki sevgili istiğna etmektense, öldürsün daha iyi." Nazan Bekiroğlu, Mor Mürekkep s.185
Aşka Sevdalanma Can verme sakın aşka aşk afeti candır Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır Aşk içre azap olduğu bilirem kim Her kimseki aşıktır işi ahü figandır Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var Aldanmaki şair sözü elbette yalandır. Fuzuli

Bende Mecnûn’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var Âşık-ı sâdık benim Mecnûn’un ancak adı var Fuzulî

Şirler pençe-i kahrımdam olurken lerzan Bir gözleri ahuya zebun etti felek (Selimi – Yavuz Sultan Selim)Aslanlar benim pençemin kahrediciliğinden tir tir titrerken Felek beni ceylan gözlü bir güzelin karşında aciz kıldı

Gel gel berü ki savm u salatin kazası var Sensiz geçen zaman-ı hayatın kazası yok Nesimi (Gel, gel beri ki oruç ve namazı kaza etmek mümkün Sensiz geçen zamanı kaza etmek mümkün değil)

Gitdin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile Bağa sensiz varamam çeşmime âteş görünür Gül-i handânı değil serv-i hırâmânı bile
Neşati

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Muhibbî (Kanunî Sultan Süleyman)

Bende yok sabr ü sükûn sende vefâdan zerre İki yoktan nâ çıkar fikr idelim bir kerre Nâbî

Nadan elinden alma eğer erse destine Şehbâz-ı âşiyâne-i devlet yeden be yed” Baki (Devlet kuşu alçakların elinden dolaşarak senin eline de gelecek olursa sakın alma Hakkını sana verme hakkına hiçbir kimse sahip değildir.)

Mecnûn iki "lâ-ilâhe illâ" der idi Teklîm şu'ûr eyleseler "lâ" der idi Ol mertebe meşgul idi Leylâ ile kim Mevlâ diyecek mahalde "Leylâ" der idi (Yenişehirli Avnî )

Cânân ise matlub tama'cândan kes Matlub ise cân ümid cânândan kes Cân sevmek ile müyesser olmaz cânân Ya bundan ümid ya tâmâ'cândan kes Fuzuli Yâni; ''İstediğin canan ise can ile olan alâkanı kes. Eğer canını seviyorsan canana kavuşmaktan ümidi kes. Canı sevmekle canana kavuşulmaz. Ya bundan ümidi kes, ya ona kavuşmaktan vazgeç..''

Yavuz Sultan Selim'in bu şiirini hem soldan sağa doğru , hemde yukarıdan aşağıya doğru okuyabilirsiniz. Çizgiler (//) size yardımcı olacaktır. Sanma Şahım // Herkesi sen // Sadıkane // Yar olur, Herkesi sen // dost mu sandın // Belki ol // Ağyar olur, Sadıkane // Belki Ol // Alemde // Didar olur, Yar olur // Ağyar olur // Didar olur // Serdar olur... Yavuz Sultan Selim
Ben Fuzulinin bu satırlarını tekrar etmeyi çok severim.. Mâh-ı nevdür yoksa sen kıldukda seyr-i âsumân Kaldurub barmah getürmüş âsumân imân sana Üstâd bu satırları Peygamberimizin bütün âlemlerin peygamberi olduğunu ifade etmek için dile getirmiş,tam karşılığı olmasa da türkçe meali şöyle; Gökteki yeni ay mıdır, yoksa sen Mirac'a çıktığın zaman gökleri gezip dolaştığında, gökyüzü parmağını kaldırarak sana iman mı etmiştir?diye seslenmiştir Hz.Muhammed'e.
Hayalî’nin (ya da Bekar Memi) şu beyti de sık sık kullandığımız beyitlerdendir hâlâ; Cihân-ârâ Cihân içindedir ârâyı bilmezler O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler Harâbaât ehline dûzeh azhabın anma ey zâhid Ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdâyı bilmezler …… Hayâli, fakr şalına çekenler cism-i üryânı Anınla fahr ederler atlas u dîbâyı bilmezler

Divan Edebiyatımızın son büyük şairi Şeyh Galip'ten; Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen. (Kendine iyi bak çünkü alemin özüsün sen. Varlıkların gözbebeği olan insanoğlusun sen.)

Yorumlar