“BIÇAKSIZ KATİLLER”

Mehmet Emin Yurdakul’un “Bıçaksız Katiller” şiirinde ifade ettiği kavram, sadece devrini yansıtmakla kalmamış, devrinin de ötesine geçip, hemen hemen bütün zamanları kuşatmış bir kavram olarak önümüzde duruyor. Bu aziz millete insanlığın en temel hakkı olan “karnını doyurma hakkı”nı vermeyenler, üç beş kuruş daha fazla kazanacağız diye, “krizdir, şudur, budur” diye bahanelere sığınıp insanları aç ve sıkıntıda bırakanlar, nihayet aç bıraktığı insanları sefalete ve her türlü kötülüğe itenler, hep Mehmet Emin Yurdakul’un “bıçaksız katiller” tanımının içine girmiyor mu? Bu ülkede hep “bıçaklı katillerin” peşine düştük, bir gün olsun insanları bu duruma getiren ve ülkede suçun önünü açan, Türk ailesini darmadağın eden, çocukları annelerinden ve babalarından mahrum bırakan asıl “bıçaksız katillerin” peşine düştük mü, onları sorguladık mı, yaptıklarının bedelini ödettik mi? Ve yasalar, neden hep adi suçlara ceza kesiyor da asıl “sosyal patlamalara” neden olan ve insanları perişan eden keyfiyete ceza kesmiyor? Eskiler “zarar kârın kardeşidir” derlerdi ama şimdi görüyoruz ki zamane tüccarları zarar kelimesinin daha “z”sini duyar duymaz kepenk indiriyorlar. Bunca insanı işsiz bırakmak nasıl bir keyfiyettir? Onların hayatlarını nasıl idame ettireceklerini düşünüyorsunuz? Müesseselerin zarara dayanma gücü diye bir opsiyonları hiç mi yoktur? Zararın z’sini gördüğünüz anda meydanı bırakıp kaçacak mısınız? Sizin hesaplarınızda insanı bir yön, sosyal bir taraf yok mudur? Altınızdaki arabaları, yatlarınızı, katlarınızı satmadan, dükkanı kapatıp kuyruğu kurtarmak mı marifettir, yoksa bütün ülkenin ödediği bir bedeli hep beraber ödemek midir asıl yükümlülük…
Mehmet Emin bakın ne diyor “bıçaksız katiller” şiirinde:
"İşte size bir kadın ki inildiyor yatakta;
Bakın bunlar bıçaklarla ölenlerden daha çok!
Zavallılar şu hayattan bir küçük tad almadan,
Ağlayarak, inleyerek gidiyorlar dünyadan
Ya ne için bu bıçaksız katillere bir şey yok?..."

(Bıçaksız Katiller)
Mehmet Emin Yurdakul’un en önemli özelliği, yurdumuzun insanının dertleriyle yoğrulması ve eserlerinde memleketin şairi olarak bu dertleri haykırmasıdır. Çünkü, şaire biçtiği görev de “Bırak beni haykırayım” şiirinde aynen şöyle ifade edilmiştir.

"Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et,
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir”

(Türk Sazı)
Toplumların ciddi ciddi yara aldığı zamanlarda hep Mehmet Emin Yurdakul’u ve şiirlerini hatırlarım. Bir aile babasının dramı aşağı yukarı bellidir ama Mehmet Emin, toplumda asıl sıkıntıyı çekenlerin kadınlar olduğunu özellikle belirtir. Onun “Anadolu” isimli şiiri ise bildiğimiz bütün gerçekleri gözler önüne serer. Asıl acı olan ise Anadolu’nun makus talihinin ve Anadolu’da Türk kadınının halinin aradan bunca sene geçmesine rağmen fazlaca bir değişiklik göstermediğidir. Buyrun şiiri okuyalım:

AnadoluYürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar;Yürüyordum: Düşüyordu yapraklar;Yürüyordum: Sararmıştı yaylalar;Yürüyordum: Ekilmişti tarlalar.Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın;Derileri çatlak, bağrı kapkara,Sağ elinin nasırında bir yaraBaşında bir eski püskü peştemalKoltuğunda bir yamalı boş çuval...........................-Ne o bacı? - Ot yiyoruz, n'olacak!..-Tarlan yok mu? - Ne öküz var, ne toprak...Bugüne dek ırgat gibi didindim;Çifte gittim, ekin biçtim, geçindim,Bundan sonra... - Kocan nerde? - Ben dulum;Kocam şehit, bir ninem var, bir oğlum.- Soyun, sopun? - Onlar dahi hep yoksul!Ah Efendi, bize karşı İstanbulNeden böyle bir sert, yalçın taş gibi?Taşraların hayvanlık mı nasibi?..........................Hayır hayır, bu nasibi almak için doğmadın.Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkiyleOcağının karşısında saadete eresin,Göğsünü kabarttıran anneliğin aşkiyleEvladına südün gibi pak duygular veresin. Sen bir aziz yoldaşsın:Senin sesin hayat için dövüşmeğe koşturur;Senin sevgin vatan için fedakarlık öğretir;Senin yüzün insan için bir merhamet duyurur;Senin ile insanoğlu yeryüzünü şenletir. Lakin bizler bu hakları unuttuk; Kadınlığı hayvanlıkla bir tuttuk; Ninen gibi sana dahi hor baktık; Seni dahi garip, yoksul bıraktık!.......................... Kinler için karaları bağlıyan, Zevkler için zelil sefil ağlıyan. Acı gören, cefa çeken, ezilen, Irzdan başka her şeyini veren sen!Sen şu güzel vatanında cehennemde gibisin;Gözyaşınla ıslattığın kanlı toprak üstündeSana her yer bir çöl gibi cıvıltısız, çiçeksiz;"Ekmek" diye ağladığın sağır bir halk önündeSana herkes bir kurt gibi merhametsiz yüreksiz. Senin herbir ümidinAyrılıksız, yoksulluksuz bir dünyaya kalmıştır,Oraya ki masum çiftler hıçkırıksız yaşarlar;O melekçe sevgilerle birbirini okşarlar;Ve burada Allah bütün dilekleri yaratır?Ne vakte dek gençliğine hakaret,Bu ayrılık, bu gözyaşı bu ölüm?..Bu sert demir, bu ağır yük. bu zulüm?Yazık, sana ağlamıyan şiire;Yazık, sana titremiyen vicdana;Yazık, sana uzanmayan ellere;Yazık, seni kurtarmıyan insana!..........................Ey vatanın bağrı yanık bucağı.Hani senin bereketli hasadın,Yeşil yurdun, mesut çatın, şen çiftin?Hani senin medeniyyet hayatın,Yolun, köprün, kazman, iğnen, çekicin? Ey Türklüğün otağı!Ne vakte dek bu acıklı sefalet,Bu viranlık, bu inilti, bu kaygu?Ne vakte dek bu uğursuz cehalet.Bu taassup, bu görenek, bu uyku?........................Yazık, sana ağlamıyan şiire;Yazık, sana titremiyen vicdana,Yazık, sana uzanmayan ellere;Yazık, seni kurtarmıyan insana!..Mehmet Emin YURDAKUL

Yorumlar