26 ŞUBAT 1992 HOCALI’DA KARA BİR GÜN…


Bir çift güvercin havalansa

Yanık yanık koksa karanfil

Değil bu anılacak şey değil

Apansız geliyor aklıma


Sevdiğim çiçek adları gibi

Sevdiğim sokak adları gibi

Sevdiklerimin adları gibi

Adınız geliyor aklıma


Neredeyse gün doğacaktı

Herkes gibi kalkacaktınız

Belki daha uykunuz da vardı

Geceniz geliyor aklıma


Bir çift güvercin havalansa

Yanık yanık koksa karanfil

Değil bu unutulur şey değil

Çaresiz geliyor aklıma
Süleyman Nazif merhumun İstanbul’un işgali üzerine yazdığı meşhur “Kara Bir Gün” isimli makalesi vardı. Türk Tarihindeki kara, kapkara günlerden biri de bundan 17 sene evvel Azerbaycan’ın Hocalı kasabasında yaşandı.
Soykırım soykırım diye aziz milletimize iftira atanlar, karanlık yüzlerini bir kez daha gösterdiler. Yine aynı sahnelerdi yaşanan… Arkalarına Rus mekanize birliklerini aldılar ve savunmasız 106'sı kadın, 83'ü çocuk olmak üzere toplam 613 sivil insanı vahşice katlettiler.
İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından en kapsamlı sivil kırımı olarak nitelendirilen Hocalı Katliamı soykırım teşebbüsü idi. Bu katliamdan toplam 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulmuştur. 1275 kişi ise rehin alınmış ve 150 kişi ise kaybolmuştu.
Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, kulakları, burunları ve kafaları ile vücutlarının çeşitli uzuvlarının kesildiği görüldü.
Bu, onların gerçek yüzüydü. Aziz Türk Milleti, bu insanların gerçek yüzünü asla unutmamalıdır. Ülkemizde Ermenilerden özür dileme kampanyaları düzenleyenler, dibine bile ışık vermeyip de aydın diye geçinenler, sizler nerelerdesiniz? Dünyanın gözü önünde yapılan bu soykırımı ve katliamı niçin lanetlemiyorsunuz?
Ey aziz milletim, burnunun dibinde böyle bir katliam olurken sen neredeydin? Niye Azeri kardeşlerinin imdadına koşmadın? Niye tükürsen boğacağın çakal sürüsünün karşısına dikilmedin? Bunda hepimizin vebali var. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki karayolu bağlantısını Karabağ’ın işgali ile gerçekleştirenlerin karşısına 1992’den beri dikilmemek ve hesap sormamak milli bir zafiyet olsa gerektir.
Türkiye ile Ermenistan arasında diyalog isteyenler, Ermenilere sınır kapısını açalım diyenler, hangi akla hizmet ediyorsunuz, belli değil. Ermeniler, Karabağ’dan çıkmadan, bu peşkeş çekme tavırları da neyin nesidir.
Siz, Türkiye ile Ermenistan arasında sahte meltem rüzgarları estirmeye devam edin. Gerçekler hiç de öyle değil. Ermenistan’da Taşnak örgütünün temsilcileri her gün Türkiye ve Azerbaycan’a öfke kusarken, sizin neden ayaklarınız yere basmıyor?
Bir millet ve iki devlet olan Türkiye ve Azerbaycan’ın kardeşliğine halel getirecek işlerin peşinde koşmak yerine, öz kardeşleri aynı davanın peşinde görmek istiyoruz ama göremiyoruz. Küçücük Ermenistan diye küçümsediğiniz ülke, boyundan büyük haritalar yayınlayıp Türkiye ve Azerbaycan’ın ortasında kocaman bir Ermenistan hayali kurarken biz neden gereğini yapmıyoruz?
Ey halkım, ey aziz milletim, unutma!
Unutmadık 47 diplomatımızın nasıl katledildiğini, unutmadık 600 yıl birlikte kardeşçe yaşamış insanların Anadolu'da nasıl birbirine kırdırıldığını... Unutmadık Erivan'da nasıl bir tek Türkün bile kalmadığını.. Unutmadık ağzından tükürükler saçarak kürsüden iftiralar atan ASALA'nın avukatı Deveciyan'ı... Unutmadık kafasına silah dayanmış Fransız bayanı... Unutmadık Azerbaycan'da Ruslarla birlikte yapılan Hocalı katliamını ve diğer katliamları… Unutmadık evladı Çanakkale'de savaşan anne babanın nasıl katledildiğini...
(Çanakkale’de bütün erleri şehit olan meşhur 57. Alayımızda bir de Azeri Taburu bulunuyordu. Onlar bizimle Çanakkale’de Savaşırlarken, 1918 yılında Ruslar ve Ermeniler, Azerbaycan’a girip o aziz askerlerin ana babalarını katlettiler.)Unutmadık ve unutmayacağız....

Yorumlar