GÖKBAYRAK (İnsanlara hürriyet, milletlere istiklâl)




Gökbayrak dergisinin 85. sayısı elimde… Künyeye bakınca derginin 15. yılına ulaştığını görüyorum. Seneler ne de çabuk geçmiş. Bir derginin, bir gazetenin ne kadar çok emek istediğini, ne kadar masraf istediğini az buçuk bilen bir insan olarak Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneğini, dostlarım Seyit Tümtürk’ü, Oktay Bozkurt’u, Ebubekir Türksoy’u, M.Dursun Süydünlü’yü ve adını zikredemediğim nice insanı, yurt için ve yurt dışı temsilcilerini, bu dergiye reklam verenleri, para veren abone olanları, canı gönülden kutluyorum. Çünkü, bu bayrak 15 yıldır omuzlarda taşınmış ise bu gönül işidir ve gönül işlerini yapmaya da yürek ister, yürekli adam işidir bütün bunlar. “Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz” misali, umutsuzluğa ve yılgınlığa düşmeden elden ele taşınan bir bayrak var, al bayrağın kardeşi “Gökbayrak” var. “Albayrak” ve “Gökbayrak” sanki iki farklı bayrak gibi algılanmamalıdır. Her iki bayrak yan yana geldiğinde al bayrağın kırmızı ile gök bayrağın mavisi, bir ışık gösterisi yapar gibi birbirine karışıyor. Çünkü, kan aynı kan, gök aynı gök olunca iki bayrağın aslında tek bayrak olduğunu çabuk kabul ediyorsunuz.
Sevgili Seyit Tümtürk’ün bir TV programı sonrası bana hediye ettiği albayrak ve gökbayrak sürekli masamda durur. Gözümün ucuyla bayraklara bakarken bazen dalıp giderim. Derginin 84. ve 85. sayılarında Kaşgarlı Mahmut ile ilgili yazıları okurken de aynısı oldu. Yine dalıp gitmişim. Gökbayrağın mavisi, beni alıp uzaklara, ötelere götürüyor. Belki de bu gezdiğim mübarek topraklar Kaşgar’dır, Turfan’dır, Urumçi’dir, Hoten’dir, bilemiyorum ki…
Lakin ata topraklarım olduğu kesindir. Ondan binlerce hatırayı alıp Anadolu’ya getirmişim. Meyvenin sebzenin “turfanda”sını yerken acaba Doğu Türkistan’da ilk meyveler ve sebzeler Turfan’da çıkıyordu da, ondan dolayı mı bu hatırayı alıp Anadolu’ya getirmiştim?
84. sayıda Kaşgarlı Mahmut için “Unesco: 2008 Kaşgarlı Mahmut yılı / Türk Dilinin atasının 1000. doğum yılı” demişler derginin kapağına. Ne doğru bir söz. Türk Dilinin ilk ansiklopedik sözlüğü olan “Divan-ı Lugati’t-Türk”ü ve Kaşgarlı Mahmut’u ölçecek terazi yoktur. Lakin, bugün Kaşgarlı’nın doğduğu toprakların, Kaşgar’ın, ata yurdumuz Doğu Türkistan’ın Türklüğün ezeli düşmanı Çin’in tahakkümü altında inim inim inliyor olması kanıma dokunuyor.
O yüzden son sayıda (85. sayı) kapakta yer alan “Zulüm ve karanlık ebedi değildir” sözü yüreğime su serpse de kutlu davaların ne kadar zor ve ne kadar büyük emekler istediğini biliyorum.
Ata yurdumuz Doğu Türkistan’ın istiklali için yürütülen “kutlu dava”nın aynı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda olduğu gibi işgal altındaki diğer mazlum milletlere de örnek olmasını diliyorum. Türk Milletinin de yüzyılın başında olduğu gibi dirilip aslına dönmesini ve emperyalizme olan düşmanlığını geçmişte örneklerini gösterdiği şekilde sürdürmesini dilerim. Çünkü, emperyalizm, komünizm ya da faşizm, bizim milletimizin asla dostu olamaz. Sovyetler Birliği nasıl ki parçalanmış ise günün birinde Çin’in de aynı akıbete uğramayacağını kim söyleyebilir?
Bu dergiyi okumak, bu dergiye destek vermek, reklam vermek bana sorarsanız ibadet gibidir. Gerek İstiklal gazetesi olsun gerekse Gökbayrak dergisi olsun, Türklüğün onurlu bayraklarıdır. Nasıl ki İsmail Gaspıralı Bey’in “Tercüman” gazetesi, zamanında Türklüğün özgürlük ateşinin ilk kıvılcımlarını yaktı ise İstiklal ve Gökbayrak da öyledir.
Son söz: İnsanlara hürriyet, milletlere istiklâl…
Al bayrağın yanına hür ve bağımsız “Gök bayrak”ı istiyoruz.

Not: Lütfen bu internet sitelerini ziyaret etmeyi unutmayınız:
http://www.gokbayrak.com/
http://www.istiklalgazetesi.com.tr/

Yorumlar