WowTurkey Pınarbaşı Buluşması















































































WowTurkey fotoğrafçıları olarak son gezimizi 24 Ağustos’ta Pınarbaşı ilçesine gerçekleştirdik.
Pınarbaşı ilçemizin tarihi ve turistik yönlerini daha iyi tanımak ve yöreyi tanıtmak amacıyla gerçekleştirdiğimiz gezimiz sabah saat 08.00’de Kayseri’den hareketle başladı. On yedi kişilik kafilemizin ilk durağı Melikgazi köyü oldu. Melikgazi köyünde sabah kahvaltısı yapan ekibimiz buradaki tarihi Zamantı Kalesini gezdiği gibi, burada bulunan üç önemli türbeyi de ziyaret etti.

MELİKGAZİ KÖYÜ
Melikgazi köyünde malumunuz çok önemli türbeler vardır. Bunlardan birisi Danişmentli soyundan Malatya fatihi olarak da bilinen Melik Emir Gazi’nin türbesidir. Danişmentliler, Kayseri’nin Türk topraklarına katılmasında ve bir Türk şehri olmasında önemli bir paya sahipler.
Melik Emir Gazi’nin türbesi de mimari olarak oldukça önemli türbedir. Camiikebir’in minaresinde gördüğümüz Selçuklu işi o nefis tuğlalar, Melik Emir Gazi’nin türbesini de süslüyor. Malatya’da vefat etmesine rağmen vasiyeti gereği Kayseri’ye defnedilen Melik Emir Gazi’nin türbesi yıllardır halkımızın ziyaretgâhıdır ve önemli adak yerlerinden biridir.
Melik Emir Gazi’nin türbesinin üst kısmında cami vardır. Caminin hemen ilerisindeki türbe Dulkadirli Beylerinden Halil Bey’in türbesidir. Halil Bey, Kayseri’de Hatuniye Medresesinin de yapımına vesilen olan yeğeni Mısır Hatun’la birlikte aynı türbede yatmaktadırlar. Nasureddin Mehmet Bey’in kızı olan Mısır Hatun, aynı zamanda Kayseri’yi yöneten iki kadın validen birisidir. Diğeri de Eretna dönemindeki Doğa Hatun’dur.
Melikgazi köyündeki Zamantı Kalesi ise bugün birçok yeri yıkılmış olmasına rağmen oldukça önemli bir tarihi yapıdır. Osmanlı dönemine kadar kullanılan kalede, türlü türlü taşların kullanılmış olması da gösteriyor ki çok farklı dönemlerde bu kale kullanılmıştır. En son Danişmentli, Selçuklu ve Osmanlı izlerini görmek mümkündür.


DULKADİROĞLU SÜLEYMAN BEY TÜRBESİ
Pınarbaşı ilçesindeki ikinci durağımız Gülabi köyü oldu. Bu köyün birkaç km. yukarısında oldukça güzel ve değişik bulduğumuz bir türbe daha vardır. Bu türbede de Fatih Sultan Mehmet’in kayınpederi, Dulkadirli Beylerinden Süleyman Bey yatmaktadır. Süleyman Bey’e bizim yöremizde “Süleyman Şah” deniyor. Türbe, Gülabi köyünden uzakta kalmış, yolları çok kötü ve ulaşımı zor olduğu için sanırım “Garip Türbe” diye de adlandırılmış.
Türbeye orta ve üst bölümüne biri dış, diğeri de içten olan iki merdivenle çıkılıyor. Sütunlarla dışarıya açılmış olan orta bölüm, sanki yazlık bir mescit havası veriyor.

YABANLU PAZARI
Gülabi köyünden sonra durağımız Pazarören kasabası oldu. Pazarören’de daha keşfedilmemiş birçok yer altı şehrinin ve mağaranın bulunduğu söyleniyor. Özellikle Ispıtın adı verilen yerin böyle bir yer altı şehri olduğu söylendi bize.
Bizim için Pazarören, Selçuklu döneminde “Yabanlu Pazarı” adıyla büyük bir panayırın yapıldığı yer olması hasebiyle oldukça önemli bir yerdir. Bir ay boyunca buraya çok değişik yerlerden gelen tüccarlar, mallarını takas eder ve alışveriş yaparlardı. Rahmetli hocamız Prof.Dr.Faruk Sümer, “Yabanlu Pazarı” ile ilgili yazdığı kitapta burasının önemini ortaya koymuştu.
Pazarören’den Pınarbaşı ilçesine doğru yol aldık. Osmanlının Aziziye Kazası, bir suyun çıktığı gözden dolayı Pınarbaşı adını almıştı. Şimdi, bu gözde alabalık üretiliyor ve bu iş Pınarbaşı’da çok yaygınlaşmış. Pınarbaşı’na uğrayıp da bu gözden su içmeden, alabalık yemeden olmazdı. Nihayet böyle bir yemek molasından sonra Pınarbaşı ilçesinde Mehmet Ali Bey Camii, Aziziye Camii, Karslı Camii ile Devlet Bahçeli parkını ziyaret ettik.

Mehmet Ali Bey Camisi (Pınarbaşı) Kayseri Pınarbaşı ilçesi Kayaönü Mahallesi’nde bulunan bu camiyi, Mehmet Ali Bey 1889 yaptırmıştır.
Cami kesme taştan olup dikdörtgen planlıdır. Son cemaat yeri ibadet mekanının uzantısı olan duvarlar ile bunların arasındaki birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlı dört yuvarlak sütundan meydana gelmiş, üzeri çatı ile örtülmüştür. Buradaki sütun başlıkları stilize akantus yaprakları ile süslenmiş ve bu yapraklar köşelerde volütler halinde dışarıya taşmıştır. Son cemaat yerinden ibadet mekanına giriş kapısı düz lentoludur ve bunun çevresi üç sıra silme ile çevrilmiştir. Ayrıca lentonun üzerine de rozet, ay ve güneşe benzer motifler kabartma olarak işlenmiştir.Girişin iki yanında mihrabiyeler kapının üzerinde de dört satırlık kitabesi bulunmaktadır.
Kitabe: Ricâl-i devlet-i aliyyeden ve Sivas hânedanından Silahtârzâde Mehmet Ali Efendi iş bu cami Bin üç yüz yedi sene-i hicriyesinde bina ve kendisi de Hitâm-ı inşâatda terk-i dağdağa-yı fenâ eylemiştir. Rûhu içün el-fatiha.
İbadet mekanının üzerini örten kubbe kuzeyde iki taş sütuna ve diğer yönlerde de duvarlar üzerine oturmuştur. Kubbenin yüksek bir kasnağı olup, on iki köşeli bu kasnağın her cephesinde birer pencere bulunmaktadır. Sütun ve duvarlardan kubbeye geçiş trompların yardımıyla olmuştur. Kubbenin içerisinde alçıdan bir madalyon ve natüralist çiçek motifleri ile bezenmiştir.
Caminin içerisi kubbe kasnağındaki pencereler dışında doğu ve batı cephelerinde dörder, güney ve kuzey pencerelerinde de ikişer, toplam on iki pencere ile aydınlatılmıştır.
Caminin güney duvarının ortasına yerleştirilen mihrap yarım daire şeklinde olup, stilize akantus yaprakları ve rozetlerle çerçeve içerisine alınmıştır. Minber ahşap olmasına rağmen üzerinde dikkati çeten bir süz elemanına rastlanmamaktadır. Caminin batısında bulunan yuvarlak gövdeli tek şerefeli taş minare 1959 yılında yapılmıştır.Aziziye Camii (Pınarbaşı)
Kayseri Pınarbaşı ilçesi Yeni Cami Mahallesi’ndeki meydanda bulunan bu caminin yapımını Sivas Valisi Ahmet Muammer Bey 1903 yılında başlatmış, 1913 yılında da tamamlanmıştır. Caminin mimarının ismi bilinmemekle beraber yapı üslubundan Ermeni ustalar tarafından yapıldığı sanılmaktadır.
Cami geniş bir avlu ortasında, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Kesme taştan olan cami dikdörtgen planlıdır. Kuzey yönünde bulunan son cemaat yeri ibadet mekanının duvar uzantıları arsında dikdörtgen iki taş paye ve bunları birleştiren sivri kemerlerden meydana gelmiştir. Orta bölümün üzeri iki yana meyilli bir çatı, yanlar da küçük birer kubbe ile örtülmüştür. Dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmış, iki yanında sütunçeler olan basık kemerli bir kapıdan ibadet mekanına girilmektedir. Kapının üzerinde üç satırlık bir kitabe bulunmaktadır:
Sivas vali-i âlîsi Ahmet Muammer Beyefendi hazretlerinin Kaymakamlıkları esnasında vücuda getirdikleri âsâr-ı dîniyyeden Vaz-i esas 1321 (1903 ) Aziziye Cami-i Şerifi Tarih-i hitâm 1331 (l912).
İbadet mekanının üzeri dört sütun üzerine oturtulmuş, yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Ayrıca kubbe dört taraftan basık beşik tonozlarla desteklenmiş, köşeler birer küçük kubbe ile tamamlanmıştır. İbadet mekanının orta bölümünü örten kubbe pandantifli olup dört taş sütun üzerine oturmuştur. Kubbenin ortasında XIX.yüzyılda sık sık kullanılmış alçı kabartma daire şeklinde bir madalyon olup, çevresi ve madalyonun içerisi akantus yaprakları ile bezenmiştir.
İbadet mekanın içerisi, yüksek kasnağındaki on iki pencere, kuzey yönü dışındaki duvarlarda üçgen alınlıklı ikişer, doğu ve batı duvarında dörder pencere ile aydınlatılmıştır.Güney duvarının ortasındaki iki sütünce ile sınırlandırılmış mihrap dikdörtgen şekilde, üçgen alınlıklıdır. Çevresi kubbedeki kalem işlerine benzeyen akantus ve kıvrık dallarla bezenmiştir. Mihrabın batısındaki ahşap minberi de yine XIX.yüzyıl üslubunda yapılmıştır. Caminin tek şerefeli minaresi giriş kapısının üzerine yerleştirilmiştir. Bu nedenle de son cemaat yerinde minarenin oturduğu duvarlar diğerlerinden daha kalın örülmüştür. Şerefe altı da silmelerle hareketli bir görünüm kazanmıştır.
TÜRKLÜK ANITI
Pınarbaşı gezimizin son durağı “Türklük Anıtı”na olmuştur. Pınarbaşı ilçesini çıkar çıkmaz karşımıza çıkan Türklük anıtı, Bahçelik Barajının sularının önünde bütün heybeti ile durmaktadır. Anıtın bakımsızlığı ise hayretler uyandırdı. Halbuki Pınarbaşı ilçemizde böyle önemli ve görkemli bir anıtın bulunuşu tarihi olduğu kadar turistik açıdan da önemlidir. Türklük Anıtının değerinin daha iyi anlaşılmasını temenni ederek Bahçelik Barajına ulaştık ve bu yöreye kattığı görsel cazibeyi hep birlikte keşfettik. Bahçelik Barajı, ayrı bir yazı konusu olacak kadar öneme sahiptir.

ZAMANTI
Bahçelik Barajından ayrılırken Oğuzlar köyü yakınlarında yolumuz Zamantı ile kesişti. Hava kararmak üzereydi ve Oğuzlar köyüne giden köprünün yakınlarında durduk ve Zamantı ırmağı, Seyhan nehrine doğru koşarken meydana getirdiği güzelliklere şahit olduk. Zamantı’nın Anadolu bozkırında meydana getirdiği vahalar gerçekten görülmeye değer yerlerdir. Su hayattır. İnsanoğlu bunu tecrübe etmiş ve hep su kaynaklarının yanıbaşına yerleşim yerlerini kurmuşlar. Zamantı da çevresine hayat verirken, insanoğluna birçok güzelliği sunmayı ihmal etmemiş.

Yorumlar