Duygusallık

Duygusallıktan kurtuldum derken, içimdeki şairi öldürdüm derken hayret, içimdeki şair yaşıyormuş hâlâ. Ama ne şâir?... Onu taşımak öyle zor ki… Şairim çelişkilerle dolu, çok da duygusal… Onun acıları hem çok, hem de derin… İşin ilginç tarafı, bütün acılarını gülücüklerinin ardına saklıyor. Öyle bir şair ki yalnızlıklarının içinde çaresiz. Bu melankoli, bu hüzün onu mahvediyor. Görenler, dünyanın en mutlu insanlarından biri sanırlar onu ama o, zehirli günlere, akşamlara, hicranlı gecelere alışık.
Duygusallık göze ve kulağa hoş görünse de hayatın gerçeklerine her zaman yenilmektedir. Gerçekler, acı biber tadında dudakları yakarken; gözler, gerçeklere değil hayallere ağlamaktadır. Uçup giden hayallere…
Offf… Sizin gerçekleriniz batsın.
Alın gerçeklerinizi, doldurun torba torba… Yanınızda götürün mezara…
Hangi gerçek, hangi hayal, hangi rüya sorgulanmadan böyle, herkes kendi doğrusundan kendi gerçeğinden bahsediyor. İşin felsefesi bir yana… Kimin gerçekliğinden bahsediyorsanız bahsedin, doğrular bir değil. Asla değil…

Yorumlar